Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Beyaz perde oyuncaktan geçilmiyor!

Beyaz perde oyuncaktan geçilmiyor!

Beyaz perde oyuncaktan geçilmiyor!06 Ağustos 2023 - 05:08
“Barbie” gişe rekorları kıradursun, biz sinemaya damgasını vurmuş oyuncaklara bakalım.
MÜJDE IŞIL- Mattel şirketi 1959’da Barbie oyuncağını piyasaya sürdüğünde ‘mükemmel kadın’ temsilini de cisimleştirmişti. Aradan 60 küsur sene geçti ve Greta Gerwig, kapitalizmin simgesi olmuş bu oyuncağı eğlenceli bir feminist manifestoya çevirdi. Film seyircisiyle de sıkı bir bağ kurdu, gişede coştukça coştu. Şimdilerde her ne kadar Gerwig gönüllü olmasa da devam filminden, Ken’in ve başka figürlerin filmlerinin yapılma ihtimalinden bahsediliyor. Anlaşılan beyaz perdede daha çok oyuncak görmeye devam edeceğiz.
 
 
“Barbie” oyuncağı perdeyi bu denli renklendirmişken sinemaya damgasını vurmuş oyuncaklara bakalım dedik. Senaristlerin yarattığı özgün oyuncaklardan gerçek oyuncakların sinemaya uyarlanmış versiyonlarına kadar pek zengin bir külliyat var karşımıza.
 
 
“Pinokyo”: Carlo Collodi’nin 1883 tarihli çocuk romanı, Disney’in “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”inden (1937) sonra yaptığı ikinci uzun metrajlı animasyon filminden beridir çeşitli versiyonlarla perdeye geliyor. Tahtadan bir kuklanın insan ve gerçek bir evlat olma hayali etrafında gelişen hikâyesini Guillermo del Toro da yakın zaman önce uyarladı. En hüzünlü oyuncak hikâyelerinden biri hiç kuşkusuz.
 
 
“Child’s Play”: Animasyonların sempatik ve kucaklayıcı oyuncakları, korku filmlerinde bir seri katile bile dönüşebiliyor. Sinemanın en ünlü bebeklerinden Chucky işte bunun bir örneği. Öylesine etkili bir kötü kahramana dönüştü ki altı devam filmi, bir televizyon dizisi, bir yeniden çevrimi yapıldı. Bir dönem çok moda olan lahana bebeklerden ilham almış gibi görünen ve bir suçlunun ruhunu bebeğe aktarması üzerinden ilerleyen filmde çirkin mi çirkin Chucky, elinde çeşit çeşit aletle ölüm makinesi hâline gelip dehşet saçtı. Resmini göz önüne getirmek bile tüyleri diken diken etmeye yetiyor.
 
 
“Toy Story/Oyuncak Hikâyesi”: 1995 tarihli ilk film, o zamanlar Steve Jobs’a ait olan Pixar’ın yaptığı ilk uzun metrajlı animasyon ve tamamen bilgisayar animasyonlu ilk uzun metrajlı filmdi. Canlı kanlı hayatları olan bir grup oyuncağın macerası o kadar sevildi ki dört filmlik bir seriye dönüştü, beşinci film de yolda. Her filmde oyuncakların dünyası zenginleşti, oyuncakların sahibi ile aralarındaki bağ daha da duygusallaştı. Üçüncü filmde Barbie ve Ken de “Toy Story” evreninde yer alarak bugünkü “Barbie”ye öncü oldu. Kovboy Woody ve uzay koruyucusu Buzz Lightyear, sinema için yaratılmış en orijinal ve unutulmaz oyuncaklar arasında hâlâ başı çekiyor.
 
 
“Lego”: Aynı parçalardan farklı oyuncaklar yapma fikrinden yola çıkarak çocukların hayal gücünü çalıştırmak üzerine tasarlanmış legolar, 1949’dan beri güncelliğini koruyor. Warner Animation Group ise uzun süredir legoları sinema kahramanı yapma hedefindeydi. 2000’lerin başında bu hedef gerçeğe dönüştü ve “The Lego Movie” hem devam filmiyle hem de farklı maceralarıyla karşımıza geldi. Başkahraman, sıradan bir inşaat işçisiyken kötülüğe karşı direniş hareketine öncülük eden Emmet’tı. Sonra lego dünyasının yan ürünleri olan Batman’i ve Ninja savaşçılarını da izledik.
 
“Annabelle”: 1970’lerde paranormal olayları araştıran Ed ve Lorraine Warren çiftinin şahit olduklarından yola çıkan “The Conjuring/Korku Seansı”nda ilk defa karşımıza çıkan porselen bebek Annabelle’in hikâyesi, kendi adını taşıyan üç filmlik seriye dönüştü. Bu bebek porselenden yapıldığı için öyle elinde bıçak, kurbanlarının peşinde koşturmuyor. Tam tersine onu hep otururken ya da sandalyede sallanırken görüyoruz. Ama biliyoruz ki bu hareketsizliği hayra alamet değil.
 
 
“Ted”: Sinemaseverlerin görebileceği en tuhaf ve matrak oyuncaklarından biri Ted. Sahibi olan John, arkadaşı olmayan bir çocukken kendisine hediye gelen kocaman oyuncak ayı Ted’in canlanıp en iyi arkadaşı olmasını diler ve dileği gerçekleşir. Ancak John yetişkin olduğunda da Ted yanı başındadır ve özel hayatını engellemektedir. Bozuk ağızlı, edepsiz oyuncak ayı Ted, özellikle erkek seyircinin bağrına bastığı bir oyuncağa dönüştü, bir de devam filmi çekildi.
 
 
“G.I. Joe”: Hasbro’nun Soğuk Savaş döneminde ABD’nin askeri gücünü güzellemesiyle ortaya çıkan G.I. Joe oyuncaklarını sinemaya uyarlama fikri, tam da ABD’nin Irak’ı işgal ettiği dönemde hız kazandı. 2009’dan itibaren de üç filmlik (dördüncü filmi de yolda gibi) seriye dönüştü. Süper kahraman olmayan süper askerlerin kötülerle mücadelesi özellikle aksiyon sevenleri cezbetti.
 
 
“Transformers”: Amerikalı oyuncak şirketi Hasbro ile Japon oyuncak şirketi Takara Tomy ortaklığında geliştirilen oyuncak serisi “Transformers”, devasa bir prodüksiyonla perdeye geldiği 2007’den beri, ‘80’lerin oyuncak formundan daha da fazla popülerlik kazandı. Şekil değiştiren ve duyguları olan robotların mücadeleleri, iyi Autobotlar ile kötücül Decepticonlar arasında gerçekleşiyor. Michael Bay’in şaşaalı başlangıcından itibaren yedi filmlik seriye dönüşen, sinemanın hem en uzun soluklu hem de en kazançlı oyuncaktan uyarlama filmlerin başında geliyor.
 
 
“Teenage Mutant Ninja Turtles”: Bunda durum farklı. Oyuncaktan sinemaya uyarlama değil, çizgi eserden oyuncağa uyarlama söz konusu. 1984’te ilk kez yayımlanan çizgi maceradan sonra Ninja Kaplumbağalar sevilen oyuncak figürlerine dönüşmekle kalmadı, bu hafta vizyona girenle birlikte yedi sinema filmine de kahraman oldu. Rönesans’ın simge sanatçılarının adlarını taşıyan Rafael, Donatello, Leonardo ve Michelangelo ile daha çok pizza yemeğe devam edeceğiz gibi görünüyor.
 
Etiketler: Barbie  sinema  oyuncak