Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Adana’dan güçlü mesajlar

Adana’dan güçlü mesajlar

Adana’dan güçlü mesajlar16 Eylül 2022 - 10:09
29.Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması ve uluslararası seçkisi ile sinemaseverlerle buluşmaya devam ediyor.
MÜJDE IŞIL/ ADANA
 
Bu sene Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Cristian Mungiu imzalı “R.M.N.”nin gösterimi gerçekleşti. Film, bu sene genç yaşta kaybettiğimiz meslektaşımız, sinema yazarı Murat Özer anısına gösterildi. SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) Başkanı Okan Arpaç gösterim vesilesiyle şunları söyledi: “Murat Özer’in en büyük aşkı elbette sinemaydı. Filmlere bence adeta bir ‘masör’ gibi yaklaşır, dokunur; onları okşar, sever ve neresinde bir sıkıntı varsa tespit edip dile getirirdi yazılarında. Bu akşam ‘R.M.N.’ adlı yeni filmini izleyeceğimiz Cristian Mungiu da onun radarına giren, sevdiği çağdaş yönetmenlerden biriydi. Muhtemelen bugün aramızda olsaydı ‘R.M.N.’i de büyük bir heyecanla izleyecek, ‘ötekileştirme’, ‘toplumsal cinnet’ ve ‘faşizm’e dair yüzümüze tokat atan bu filmi de çok sevecekti.”
 
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda ise “Kabahat” ve “Mendirek”in gösterimi gerçekleşti. Aynı kategoride yarışan ve arka arkaya gösterilen iki film, dil ve dert açısından birbirinin tezadıydı. İstanbul’dan annesi ve kardeşi ile birlikte köylerine gelen Reyhan adlı genç kızın gördüğü toplum baskısını anlatan “Kabahat” seyircinin gönlünü fethetti. Yönetmen Ümran Safter’in memleketi Çankırı’da ve kendi doğdu evde çektiği filmini “Çok ezilen, mağdur kadınlar olsun istemedim. Başkaldıran kadın karakterler olsun istedim” şeklinde nitelendirdi. Kız çocuklarına erkek egemen toplumun ve o bakışı benimseyen kadınların uyguladığı tek tipleştirme baskısına isyan eden film, Mina Demirtaş’ın başarılı performansıyla da öne çıktı. “Mendirek” ise sinemamızın anlatmaktan hiç bıkmadığı erkek bunalımları ve erkeklik savaşına odaklıydı. Bozcaada’da çekimleri yapılan film; derdine seyirciyi ortak etmekten, vadettiği gerilimi ve paranoyayı perdeye yansıtmaktan hayli uzaktı. Sinemamızın daha çok kadın hikâyesine ve bakışına ihtiyaç duyduğunu bizlere bir kez daha hatırlattı.