Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » AB sanat gündeminde Orhan Pamuk imzası

AB sanat gündeminde Orhan Pamuk imzası

AB sanat gündeminde Orhan Pamuk imzası09 Eylül 2024 - 03:09
Orhan Pamuk’un en az 60 dile çevrilen ödüllü romanı “Benim Adım Kırmızı”, Polonya’nın tarihi Juliusz Slowacki Tiyatrosu’nda hafta sonu çağdaş bir opera olarak alkışlandı. Pamuk, Milliyet Sanat’a yaptığı açıklamada eserle Devlet Tiyatrosu’nun da ilgilendiğini ve bu romanına film olarak çekilmek üzere teklifler de geldiğini bildirdi. “Masumiyet Müzesi”nin Netflix dizisi projesini doğrulayan Nobel ödüllü yazar, çizim, fotoğraf ve resimlerini içeren ‘AB turu’ndaki kişisel sergilerine ise Almanya ve Çek Cumhuriyeti ardından kontrat aşamasına geldikleri Paris’teki Picasso Müzesi ile devam edeceğini ilan etti.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
 
'Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbiriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulması’ nedeniyle, 2006 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen yazar Orhan Pamuk’un ‘En renkli ve en iyimser romanım,’ dediği eseri “Benim Adım Kırmızı” (1998), bu kez de opera haliyle izleyicisiyle buluştu. 
 
Pamuk, “Malta Festivali” kapsamında Polonya’daki 1893 tarihli Krakow Juliusz Slowacki Tiyatrosu tarafından Poznan’ın Stanislav Moniuszko Tiyatrosu’nda sahne alan “Ben, Şeküre” (Ja, Şeküre) isimli eser adına bu ülkeye de özel olarak davet edildi. Uyarlamalarıyla tanınan Slowacki Tiyatrosu’nun operaya dönüştürmesinin 12 yılı bulduğu bir başka eser ise Thomas Mann’ın “Büyülü Dağ” romanıydı.
 
Pamuk, 7 Eylül Cumartesi akşamı izleyici ile buluşan operanın ertesi günü de Polonyalı okurlarıyla buluşma imkânı buldu. Gösterimi bizzat izleyen Pamuk, basına yaptığı açıklamada şunları söyledi:  “Evet, dün gece izlediğim bu hem modern hem klasik opera beni yer yer çok heyecanlandırdı. Müziğin zor ve deneysel bir yanı olduğu gibi son derece klasik bir yanı da var. Bazı bölümleri gözyaşlarıyla seyrettim; bir operada olması gerektiği gibi. Bunun bir nedeni, romanın başkahramanının annemin adı olan Şeküre’yi taşıması. Opera projesi 2012’de başladı. Annemin, Şeküre’nin, öne çıkacağını biliyordum. Yıllarca ‘Ben, Şeküre’ operasına annemle gideceğimi hayal ettim. Annem beş ay önce 102 yaşında vefat ettiği için ‘Ben, Şeküre’ operasını onunla birlikte seyredememenin hüznünü duyuyorum. Opera hem libretto hem müzik olarak yetenekli sanatçı Aleksander Nowak’ın damgasını taşıyor. Nowak ve arkadaşları ‘Ben, Şeküre’yi İstanbul’a getirmek istiyorlar. Bu eserin etkisiyle çoşkuluyum ve kafam karışık.”
 
 
Radyo tiyatrosu, resim sergisi, caz albümü oldu
 
Pamuk’un bugüne kadar Radyo Tiyatrosu - Arkası Yarın (TRT, 2004), uluslararası resim sergisi (Kolombiya, 2004), Kâğıt Tiyatrosu (2013, Fransa) ve bir caz albümüne de (Finlandiya, 2022) ilham kaynağı olmuş zenginlikteki romanı “Benim Adım Kırmızı”, kendi içinde aşk hikâyesi, polisiye, estetik ve felsefe gibi unsurları kesiştirmesiyle tanınıyor. Uluslararası ödül ve nişanelerle yüklü kariyerindeki ilk ödülünü "Karanlık ve Işık" adlı eseri ile (Mehmet Eroğlu ile paylaştıkları) 1979 Milliyet Roman Armağanı ile almış Pamuk diğer taraftan, “Benim Adım Kırmızı”nın taşıdığı bu yaratıcılık ‘bereketi’ hakkındaki sorumuzu şöyle yanıtladı:
 
“Evet, Benim Adım Kırmızı’ya uluslararası, özel bir ilgi var. Film de yapmak istiyorlar. Onu da konuşuyoruz. Başka teklifler de var. Devlet Tiyatrosu da sahneye koymak istiyor. Onlarla da konuşuyoruz. Ama opera, o biraz daha zor gözüküyor. Çok acele ediyorlar. Ama neden kitaplarıma bu ilgi vardı diye soruyorsanız, herhalde standartlar düşüyor, zevkler düşüyor da ondan!!”
 
 
Pamuk: Karşımızda ‘bölünmüş’ bir Şeküre var
 
Yazar Pamuk ayrıca, eserin kadın karakter Şeküre üzerinden Opera’ya kattığı yeni bakış açısını ise şöyle değerlendirdi:
 
“Eserin librettosunu yapan Nowak ile Poznan’a ilk gelişimde tanışmıştım. Çok yetenekli, kuvvetli bir sanatçı. Parlak bir adam. Kendi kimliğini de bu operaya vurdu.  Dün akşam gördüğüm şey benim romanımın basit bir uyarlaması değil. Zaten ne yaptığını gerçekten biliyorum. Müzik çok güzel; adam librettoyu da “Şeküre”yi çok öne çıkaracak bir şekilde hazırlamış. Ama operada Şeküre’nin çocukları Orhan ve Şevket karakterlerini görmüyoruz. Daha çok, kadın sorununa, Şeküre’nin kafasının karışıklığı sorununa odaklanmış bir eser. Şeküre’yi öne çıkarmasını çok beğendim. Ama karşımızda evli ve çocuklu bir Şeküre değil, Kara ile karşılaşınca kalbi ve kafası arasında bölünmüş bir Şeküre var.”
 
Toplam süresi 1 saat 40 dakikalık, Lehçe ve İngilizce altyazıyla sahnelenen “Benim Adım Kırmızı” Operası, “Ja, Şeküre” / (Ben, Şeküre) adıyla, Polonyalı besteci Aleksander Nowak tarafından Pamuk'un romanındaki öncü motiflere dayanılarak, çağdaş bir reji anlayışında ortaya konuldu. Besteci Nowak, prodüksiyonu Malta Festivali eşliğinde Bozena Sowa tarafından yapılan eserin librettosuna da imzasını attı.
 
 
Bugüne kadar 60’ın üzerinde dile çevrilen, Türkiye'de de yaklaşık 50 baskıya erişen eser, Sultan III. Murad döneminde, 1591 yılı İstanbul’unda, dokuz karlı kış gününde geçiyor. Özetle, yapıtta "İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyrediyor. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı padişahının gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan ‘tehlikeli resimler’ yapıyor. 
 
Aralarından biri öldürülünce, Şeküre’ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye giriyor. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar da, sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğleniyor."
 
2002’de Fransa’da Prix du meilleur livre étranger ve İtalya’da Premio Grinzane Cavour ödüllerini kazanan, 2003’te ise İrlanda’nın prestij kaynağı, International IMPAC Dublin Literary Award’a değer bulunan yapıtın opera uyarlaması “Ja, Şeküre”, eserin de adından anlaşılacağı gibi Pamuk'un romanındaki kilit figürlerden, Şeküre karakterine odaklanıyor. 
 
Dünya prömiyeri, alanında yarım yüzyılı geride bırakmış ve Londra temelli, saygın Opera Rara Festivali kapsamında gerçekleşen yapıtta Şeküre, ‘içsel deneyimlerini, arzularını ve mücadelelerini paylaşan bir anlatıcı’ya dönüşüyor. Bu karakter, ataerkil bir toplumda kadınların karşılaştığı zorlukları ve kısıtlamaları simgeliyor. “Ja, Şeküre”, besteci ve söz yazarı Nowak’ın yorumuyla, sadece bir edebiyat uyarlaması değil, kimlik, aşk, özgürlük ve kadının toplumdaki rolü gibi evrensel temaları irdeleyen bağımsız bir eser olarak niteleniyor. 
 
“Benim Adım Kırmızı”nın bu ‘çağdaş opera’ yorumunda Nowak, zaman zaman elektronik unsurlar da içeren enstrümantal ve vokal-enstrümantal müziği ile de öne çıkıyor. Marcin Chlanda tarafından sahneye konulan “Ben, Şeküre”nin video düzenlemelerine, yine Chlanda ile sanatçı Jakub Kotynia imzalarını atarken, eserde “Şeküre” karakterine soprano Aleksandra Zakiewicz hayat veriyor. 
 
 
Projede “Kara” karakterini ise tenor Bartosz Gorzkowski, “Amca"yı basta Maciej Straburzynski canlandırıyor. Eserde, kontrtenor Jan Jakub Monowid “Meddah” rolünü üstlenirken, baritonlar Sebastian Szumski ile Jacek Wróbel ise “Nakkaşlar”ı sahneye getiriyor. Polonya Radyo Korosu’nun da (Luslawice) Maria Piotrowska’nın sanat yönetmenliği ile alkışlandığı “Benim Adım Kırmızı – Ja, Şeküre” operasında, ayrıca yaklaşık 30 kişilik bir orkestra da etkinliği Maciej Tomasiewicz şefliği ile zenginleştiriyor. 
 
AB turunda yeni durak: Pablo Picasso Müzesi
 
Pamuk,"Masumiyet Müzesi"nden kimi bölümlerin yanı sıra, fotoğraf, resim ve çizimlerini içeren, ayrıca içinde güncel sanatçı Ali Kazma’nın Pamuk’tan ilhamla ortaya koyduğu video eserlerinin de yer aldığı yeni sanat yapıtları ile Almanya üzerinden çıktığı Avrupa gezisini sürdürüyor. Sanatçının yapıtları, hatırlanacağı üzere ilk kez Dresden kentindeki ‘Eski Üstatlar Galerisi’nde (Gemaldegalerie Alte Meister) “Der Trost Der Dinge” adıyla 7 Nisan’a dek yer bulmuştu. Eserler öte yandan, yine Almanya’nın Münih kentindeki Lenbachhaus’ta 17 Mayıs’tan bu yana, 13 Ekim 2024’e kadar sanatseverlere kapısını açıyor. Orhan Pamuk’un yapıtları, buradan da, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’daki DOX Güncel Sanat Merkezi’nde taşınarak, izleyicilerle buluşacak. DOX’ta halen, yazar Franz Kafka’dan etkilenen ve dünyaya onun gözlerinden bakmayı deneyen en az 30 güncel sanatçıya ait eserler sanatseverlerle buluşuyor. Pamuk ayrıca, Milliyet Sanat’a yaptığı açıklamada, bu vesile ile eserlerin bundan sonraki durağının Fransa’nın başkenti Paris’teki Pablo Picasso Müzesi olduğunu ve müze idaresi ile kontrat aşamasına geçtiklerini ilân ediyor. 
 
 
Pamuk ayrıca, son dönemde basında Masumiyet Müzesi ile ilgili ‘TV dizisi’ haberlerini de sormamız üzerine, konuyu bir kez daha teyid ediyor. Pamuk bununla birlikte, Netflix’in Ay Yapım ile hazırladığı bu çalışma hakkında ‘yapımcılar kızabileceği için’ şimdilik çok daha fazla bilgi vermek istemiyor. Yazar, sözlerini şöyle tamamlıyor:
 
“Çok çalışırım ben… 51 yıldır roman yazıyorum. Günde 12 saat çalışırım. Bunlar 51 yıllık çalışmanın, hayal gücümün ürünü. Mutluysam, hayal gücüm sürekli harikalar yaratır. Bunlar, yakalayıp bir kitaba, sanata, resme, sanat işine, müzeye, romana çevirebildiklerim...” 
 
Fotoğraflar: Emre Dörter
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fotoğraflar: Filip Adamus