Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » 1930’ların Ankara’sına bakış

1930’ların Ankara’sına bakış

1930’ların Ankara’sına bakış07 Nisan 2025 - 04:04
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Arif Hikmet Koyunoğlu Sergi Salonu’nda 11-24 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan “Schwarzenbach'ın Objektifinden Ankara'da İsviçre İzleri” sergisi 1930’ların Ankara’sına ışık tutuyor.
BARAN DANIŞ 
baran.danis@milliyet.com.tr
 
 
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Arif Hikmet Koyunoğlu Sergi Salonu’nda 11-24 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan “Schwarzenbach'ın Objektifinden Ankara'da İsviçre İzleri” sergisi 1930’ların Ankara’sına ışık tutuyor.
 
İsviçre'nin Ankara Büyükelçiliği, 1925 yılında imzalanan Türkiye ve İsviçre arasındaki Dostluk Anlaşması'nın 100. yılı vesilesiyle bir dizi etkinlik düzenleyecek. Bu kapsamda düzenlenecek etkinliklerden biri de İsviçreli yazar, fotoğrafçı ve gazeteci Annemarie Schwarzenbach'ın 1930 yıllarda Ankara’da çektiği fotoğrafların yer aldığı “Schwarzenbach'ın Objektifinden Ankara'da İsviçre İzleri” sergisi olacak.
 
 
Küratörlüğünü Burçak Yakıcı’ın üstlendiği sergi Ankara’nın 1930'larda mimari açıdan dönüşümünü belgeleyen ve Türkiye'de daha önce hiç görülmemiş olan Annemarie Schwarzenbach’ın fotoğraflarından oluşuyor. Ankara’da Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleşen İsviçre-Türkiye arasında mimari, kültürel ve entelektüel etkileşimi odağına alan sergi, iki ülke arasındaki tarihsel ve kültürel etkileşimi mimari ve sanatsal anlatılar üzerinden ele alıyor. İsviçre Ulusal Kütüphanesi, Annemarie Schwarzenbach Arşivi ile Cenevre, Zürih ve Bern üniversitelerinden sağlanan arşiv çalışmaları doğrultusunda yürütülen küratöryel araştırma sürecinin ardından Schwarzenbach’ın görüntülerinde Ankara’nın şehir manzarasından kesitler yer alırken kentin mimari dönüşümü dönemin yenilik ruhunu ve uluslararası iş birliğini de gözler önüne seriyor. 
 
Sergide ayrıca 13 Nisan günü saat 13:00'te küratör Burçak Yakıcı rehberliğinde halka açık bir sergi turu da gerçekleştirilecek. Katılmak isteyenler ankara.events@eda.admin.ch adresine e-posta göndererek kayıt yaptırabilirler. Tura katılım sınırlı sayıda olacak.
 
Küratör Yakıcı ile “Schwarzenbach'ın Objektifinden Ankara'da İsviçre İzleri” sergisine dair detayları konuştuk.
 
 
“Schwarzenbach'ın Objektifinden Ankara'da İsviçre İzler” sergisi küratörü Burçak Yakıcı ve İsviçre’nin Ankara Büyükelçisi Guillaume Bertrand Scheurer. 
 
Annemarie Schwarzenbach’ın Ankara’daki fotoğraflarını sergilemeye nasıl karar verdiniz? Bu sergiye nasıl bir tema belirlediniz?
 
Bu sergi Ankara’da İsviçre Büyükelçiliği’nin organize ettiği bir etkinlik olarak Türkiye ve İsviçre arasında 1925 yılında imzalanan Dostluk Antlaşması’nın 100. yılı vesilesiyle hazırlandı. İsviçreli fotoğrafçı, gazeteci ve yazar Annemarie Schwarzenbach’ın Ankara’da 1933 yılında çektiği fotoğrafları, yalnızca görsel belgeler olmanın ötesinde erken Cumhuriyet döneminin dönüşümüne tanıklık eden şiirsel ve tarihsel izler de taşıyor. Bu sergiyi hazırlarken beni etkileyen şey, Schwarzenbach’ın bakışındaki duyarlılık oldu. Schwarzenbach o dönemi bir gazeteci gibi belgelerken, aynı zamanda bir yazarın sezgisiyle gördüklerini seyahatnamesinde de kaleme alıyor. Annemarie Schwarzenbach, seyahat tutkusuyla ve dünyanın sınırlarını aşmaya duyduğu yoğun istekle, Avrupa, Yakın ve Orta Doğu, Asya, Afrika ve Amerika Birleşik Devletleri’ne uzanan yolculuklara çıkmış bir dünya gezgini.
 
Serginin teması tarihsel bir dönemi yansıtmanın yanı sıra Türkiye ve İsviçre arasındaki kültürel ilişkileri de odağına alıyor. Annemarie Schwarzenbach’ın çektiği fotoğraflardan ilham alarak sergiyi iki ülkenin ilişkileri bağlamında kurguluyorum. Bunu yaparken çıkış noktam Schwarzenbach’ın görüntülediği yapılar ve alanlar oldu. Bu mekânlar, o dönemde Türkiye’de görev yapan İsviçreli entelektüeller, mimarlar ve eğitmenlerle çoğu zaman kesişti. Biz de bu kesitleri fotoğraflar ve arşiv belgeleriyle izleyiciye aktarmaya çalışıyoruz. Söz konusu yapıları sergilerken, Türk ve İsviçreli mimarlar arasındaki iş birliğini de görünür kılmayı amaçlıyoruz.
 
 
 
Annemarie Schwarzenbach, Anadolu’da, 1933, Fotoğrafçı: Bilinmiyor. İsviçre Edebiyat Arşivi, İsviçre Ulusal Kütüphanesi. Annemarie Schwarzenbach, In Anatolia, 1933, Photographer: Unknown. Swiss Literary Archives, Swiss National Library.
 
Schwarzenbach’ın fotoğrafçılıkla olan ilişkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Onun sanatsal tarzı ve bakış açısını nasıl tanımlarsınız?
 
Annemarie Schwarzenbach fotoğrafçılığı yalnızca bir belgeleme aracı olarak değil, aynı zamanda duygusal, düşünsel ve edebi bir pratiğin uzantısı olarak kullanan bir yazar ve gazeteciydi. Fotoğraflar onun için hem bir yaklaşma hem de düşünsel bir mesafe alma biçimiydi. Bu duruş belgesel gerçekçilik ile şairane bir bakışın buluştuğu bir noktada tanımlanabilir. Ankara’daki kentsel dönüşüm ya da Anadolu manzaralarını görüntülerken bile onun bakışını şekillendiren bir iç sesin rehberliğini hissederiz.
 
Sergi sürecinde Annemarie Schwarzenbach’ın arşivinin 2024 yılında dijitalleşmesiyle birlikte daha fazla belgeye erişme imkânım oldu. İsviçre Büyükelçiliği sayesinde iletişime geçtiğim Bern, Cenevre ve Zürih üniversitelerinden akademisyenlerin desteğiyle, İsviçre Edebiyat Arşivi ve İsviçre Ulusal Kütüphanesi arşivlerini inceleme fırsatı buldum. Yalnızca fotoğrafları değil, gazete yazılarını, seyahatnamelerini ve daha önceden keşfettiğim edebi metinlerini de bu vesileyle yeniden okudum. En dikkat çekici bulduğum şeylerden biri, seyahat etmeye dair düşüncelerini aktarırken kullandığı anlatım biçimiydi: Son derece öznel, eleştirel ve doğrudan bir anlatı. Bu da onun hem bir yazar hem de bir gözlemci olarak ne kadar özgün bir üsluba sahip olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
 
 
Ankara’da Kamerası ile Annemarie Schwarzenbach, Gavur Kalesi, 1933. Fotoğrafçı: Bilinmiyor. İsviçre Edebiyat Arşivi, İsviçre Ulusal Kütüphanesi. Annemarie Schwarzenbach with her Camera in Ankara, Gavur Castle, 1933. Photographer: Unknown. Swiss Literary Archives, Swiss National Library.
 
Annemarie Schwarzenbach’ın fotoğrafları, dönemin sosyal, kültürel ve politik yapısına dair bize ne tür bilgiler sunuyor? Bu fotoğraflarda dikkatimizi çeken özgün özellikler neler? 
 
Schwarzenbach’ın fotoğrafları yalnızca modernleşen bir başkentin görünümünü değil, bu dönüşümün ardındaki idealleri de yansıtıyor. Cumhuriyet’in yeni eğitim kurumları, tarımsal reformların sembolü olan Ziraat Enstitüsü ve yeni inşa edilen bakanlık binaları gibi yapılar onun kadrajında yer buluyor. Aynı zamanda bu fotoğraflar, erken Cumhuriyet dönemine dair sosyal ve kültürel hafızayı taşıyan belgeler olarak da öne çıkıyor. 1933 yılında gerçekleştirdiği Türkiye seyahati sırasında çektiği karelerde, modernleşmenin hızla yaşandığı Ankara’nın kentsel dokusu, yeni kurumları ve mimarisi kadar, Anadolu’nun kırsal manzaralarıyla kurulan görsel diyalog da dikkat çekiyor.
 
Bu döneme tanıklık eden Annemarie Schwarzenbach, Türkiye’de görev yapan ilk İsviçreli elçi Henri Martin’i Ankara’daki Yüksek Ziraat Enstitüsü önünde fotoğraflayarak İsviçre’nin o dönemdeki diplomatik varlığını simgeleyen bir anıyı belgeledi. Aynı karede, 1932 yılında Türkiye’ye davet edilen ve Enstitünün kurucu rektörü olan Prof. Dr. Friedrich Falke de yer alır. Schwarzenbach’ın dikkatli gözlemleri, yalnızca bireyleri değil; onların temsil ettiği kurumsal ve uluslararası ilişkileri de görünür kılar.
 
Ayrıca bir diğer karede, Ankara Kalesi’nden yeni radyo yayın istasyonuna yönelen bir bakış, modernleşmenin iletişim boyutunu yansıtır. Schwarzenbach gazetede yayınlanan yazılarından birinde, radyonun okuryazarlık oranının düşük olduğu bir dönemde, eğitim alanındaki rolüne vurgu yapar.
 
 
Annemarie Schwarzenbach, Türkiye, Ankara, Şehir Manzarası, Şehir Üzerine Bakış 1933. İsviçre Edebiyat Arşivi, İsviçre Ulusal Kütüphanesi. Annemarie Schwarzenbach, Türkiye, Ankara, View of the City, 1933. Swiss Literary Archives, Swiss National Library.
 
1930’lu yıllarda çekilen fotoğrafların, bugünkü Ankara’yla karşılaştırıldığında nasıl bir değişimi yansıttığını düşünüyorsunuz?
 
Fotoğraflar, bir başkentin nasıl kurulduğuna dair olağanüstü bir belge niteliği taşıyor. Bu döneme ait Schwarzenbach fotoğraflarının ilk kez sergileniyor olması, özellikle Ankaralı izleyiciler için çok kıymetli ve kaçırılmaması gereken bir fırsat. Çünkü bugünkü Ankara’yı oluşturan pek çok yapı, İçişleri Bakanlığı, Çubuk Barajı, Güven Anıtı gibi, Annemarie Schwarzenbach’ın objektifinden henüz yapım aşamasındayken görünüyor.
 
Örneğin, Güven Anıtı fotoğrafı sergide mutlaka görülmesi gereken karelerden biri. Bu fotoğrafta Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister ve ekibini, anıtın inşa alanında çalışırken izliyoruz. Ayrıca sergide, dönemin mimari iş birliklerini daha görünür kılmak için Türkiye’deki arşivlerden de yararlanıyoruz. Bunun bir örneği olarak, sergide yer alan başka bir karede, Holzmeister’ı mimar Emin Onat ile birlikte İTÜ’de öğrenci projelerini incelerken görüyoruz. Emin Onat’a burada ayrıca değinmek önemli; Zürih Teknik Üniversitesi’ndeki (ETH) eğitiminin ardından Türkiye’nin ilk mimarlık fakültelerinden birinin kuruluşunda aktif rol üstlenmiş önemli bir mimarımızdır.
 
Ankara’nın tarihini ve bu yapıların inşa sürecini bilmenin, mevcut yapıları koruma ve sahiplenme açısından kent belleği için ne denli değerli olduğunu düşünüyorum. Annemarie Schwarzenbach’ın seyahatnamelerini yakından incelemiş biri olarak bu düşüncenin onun dünyaya bakış açısıyla da örtüştüğüne inanıyorum.
 
Kente dair çekilmiş birçok tarihsel fotoğrafta olduğu gibi bu kez bir İsviçreli seyyahın gözünden Schwarzenbach’ın fotoğrafları Ankara’nın nasıl bir vizyonla inşa edildiğini gösteriyor.
 
 
Annemarie Schwarzenbach Güven Anıtı, Ankara 1933, İsviçre Edebiyat Arşivi, İsviçre Ulusal Kütüphanesi. Annemarie Schwarzenbach, Güven Monument, Ankara 1933–1934 Swiss Literary Archives, National Library of Switzerland.
 
Serginin düzenlenmesinde İsviçre ve Türkiye arasındaki işbirliği nasıl işledi? Kültürel ve sanatsal bir köprü kurmak açısından bu sergi nasıl bir rol oynuyor?
 
Bu sergi yalnızca bir fotoğraf seçkisi sunmakla kalmıyor; aynı zamanda İsviçre ile Türkiye arasındaki tarihsel, kültürel ve diplomatik ilişkilerin izini süren çok katmanlı bir araştırmaya dayanıyor. Fotoğraflar, Atatürk’ün şehir planlaması yoluyla kurmaya çalıştığı gelecek vizyonunu yansıtan önemli belgeler olarak da değerlendirilebilir.
 
Ankara’nın yeni başkent olarak inşa sürecinde, Avrupa’dan gelen mimar ve entelektüeller kadar, onların yerli meslektaşlarıyla kurduğu iş birlikleri de bu serginin temasını şekillendiren önemli unsurlardan biri oldu. Bu sürecin merkezinde yer alan isimlerden biri, İsviçreli-Avusturyalı mimar Ernst Arnold Egli’ydi. Eğitim yapıları ve şehir planlaması alanındaki katkılarıyla dönemin mimari gelişimine yön veren Egli, aynı zamanda Türkiye’deki ilk mimarlık fakültelerinden birinin kuruluşunda etkin rol oynadı. Egli ile birlikte çalışan Arif Hikmet Holtay ve Sedad Hakkı Eldem gibi Türk mimarlar da kısa sürede önemli yapılar tasarlayarak ulusal mimarlık anlayışının temellerini attılar.
 
Sergide, Egli’nin Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki eğitmenliği sırasında şekillenen mimarlık anlayışı ve yaklaşımına değinilirken; bu dönemde yetişen kadın mimarlardan Leyla Asım Turgut, Leman Tomsu, Münevver Belen ve Şeküre Niltuna gibi isimler de anılıyor. Cumhuriyet Türkiye’sinde kadınların kamusal yaşamdaki görünürlüğü açısından bu isimler önemli birer örnek teşkil ediyor.
 
Daha önce de belirttiğim gibi, sergi hazırlıkları süresince İsviçre Ulusal Kütüphanesi ile yakın bir iş birliği yürüttük. Bu ortak çaba, kültürel mirasın yalnızca korunması değil, aynı zamanda yeni bağlamlarda yeniden görünür kılınması açısından da büyük önem taşıyordu.
Bu serginin geçmişte kurulmuş olan mimari, eğitim ve kültürel bağları hatırlatarak, günümüzde kültürel ve sanatsal bir köprü kurma işlevi gördüğüne inanıyorum.
 
 
Annemarie Schwarzenbach, Güven Anıtı, Ankara 1933, İsviçre Edebiyat Arşivi, İsviçre Ulusal Kütüphanesi. Annemarie Schwarzenbach, Güven Monument, Ankara 1933–1934 Swiss Literary Archives, National Library of Switzerland.
 
Türkiye ve İsviçre arasındaki kültürel etkileşim ve sanatın bu etkileşimdeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür sergiler, iki ülke arasındaki ilişkileri nasıl güçlendirebilir?
 
Bu tür sergiler, sadece tarihî belgeleri görünür kılmakla kalmıyor, aynı zamanda iki ülkenin ortak geçmişine dair yeni bir bakış açısı sunuyor. Arşivlerin bugünün bakış açısıyla yeniden okunması, geçmişte kurulmuş dostlukların ve işbirliklerinin bugüne nasıl taşındığını gösteriyor. Annemarie Schwarzenbach’ın fotoğrafları sayesinde, Türkiye’nin modernleşme sürecine tanıklık eden bir İsviçreli entelektüelin izini sürerken kültürler arası bir diyaloğun da izini sürmüş oluyoruz. Bu diyaloğun sanat yoluyla kurulması ise hem hafızayı canlı tutuyor hem de geleceğe yönelik yeni işbirliklerinin önünü açıyor. Bu tür sergiler yalnızca geçmişe değil, aynı zamanda ortak bir gelecek tahayyülüne de odaklanıyor.
 
Schwarzenbach gibi kimliğiyle, hayattaki duruşuyla ve yaşam biçimiyle hem İsviçreli hem de uluslararası düzeyde tanınan bir yazarın Türkiye’ye dair üretimi, bu bağlamda iki ülkenin ortak belleğinin oluşumuna katkı sunuyor. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, sergilerin, sanatsal faaliyetlerin ve ortak projelerin bu diyaloğu kalıcı hale getirdiğine inanıyorum. Sanat, bu etkileşimin hem tanığı hem de ona eleştirel ve dönüştürücü bir zemin sağlayan bir konumdadır.
 
 
Küratör Burçak Yakıcı. Curator Burçak Yakıcı.
 
Bu sergi, Ankara’daki izleyiciler için ne tür bir deneyim sunmayı amaçlıyor? Bu sergiyle ilgili izleyicilerin almasını istediğiniz en önemli mesaj nedir?
 
Ankara’da, Atatürk’ün direktifleriyle mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun projesi olarak inşa edilen Ankara Resim ve Heykel Müzesi binası, I. Ulusal Mimarlık Dönemi'nin en görkemli yapılarından biridir. Bu anlamlı serginin bu müzede yer alıyor olması büyük bir onur. Sergi, izleyicilere bu tarihî öneme sahip binada, Ankara’nın 1930’lu yıllarındaki dönüşümünü bir zaman yolculuğu hissiyle deneyimletmeyi amaçlıyor. Ancak bu sadece nostaljik bir bakış değil; aynı zamanda dönemin mimarî ve kültürel mirasını bugünden nasıl okuyabileceğimizi konuşmaya açan bir öneri de sunuyor.
 
Erken Cumhuriyet döneminde Ankara’daki yapıların inşa süreci, yalnızca siyasî ve mimarî değil; aynı zamanda kültürel ve dostluk ilişkilerinin de geliştiği bir projeydi. Bu projeye katkıda bulunan yerli ve yabancı aktörler, birlikte bir gelecek hayali kurdular. Schwarzenbach’ın fotoğrafları bu hayalin izlerini taşıyor; bugün o izleri yeniden görmek ve yeni sorular sormak için bize bir fırsat sunuyor.