1 Mayıs’ın sembol fırçası Taylan’ı yitirdik
05 Kasım 2023 - 10:11Türkiye’nin 1 Mayıs işçi bayramlarından aşina olduğu afişlerde yaratılan ödüllü resme imzasını atmış ressam Orhan Taylan hayata veda etti. 82 yaşındaki sanatçı, son sergisini geçen yaz Bodrum’da açmıştı. Taylan’ın cenazesi, 6 Kasım Pazartesi günü öğle namazından sonra Bebek Camii’nden uğurlanacak.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
Türkiye’de “1 Mayıs” kutlamalarının simgesi haline gelmiş olan afişe imzasını atmış bulunan ressam Orhan Taylan, 82 yaşında hayatını kaybetti. Selanik kökenli, 1941 Samsun doğumlu sanatçının vefatını dostu, yoldaşı ve şair, yazar Ataol Behramoğlu X sosyal medya hesabından 4 Kasım Cumartesi akşamı günü verdiği duygusal mesajla sevenleri ve kamuoyuna şu sözlerle duyurdu:
“Sanatçı, düşünür, 1 Mayıs’ın simgesi emekçi ellerin taşıdığı dünyanın yaratıcısı, devrimci, ceza evi yoldaşım, kardeşim, canım arkadaşım Orhan Taylan’ın ölüm haberi yüreğime ateş gibi düştü."
Behramoğlu, Milliyet Sanat’a yaptığı açıklamada Taylan için ayrıca ‘Kalplerimizdedir,’ diyerek, sanatçının 6 Kasım Pazartesi öğle namazını takiben kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul Bebek Camii’nden uğurlanacağını bildirdi.
47 yıl önce, bir işçinin kızıl renkli dünyayı elleri arasında tuttuğu deseniyle ‘ikon’ haline gelmiş bulunan ressam Taylan, ünlü afiş deseninin 40 yaşına girmesi üzerine 2016’da Medyaradar adlı sosyal medyaya verdiği özel demeçte, 1976 Nisan ayının son günlerinde DİSK - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu yöneticilerinin kendisini arayarak, “Çok acele bir afiş lâzım” dediklerini belirtmiş ve şunları kaydetmişti: “Oturdum çizdim 1 saatte. Sabaha karşı da, gelip aldılar afişi. Çizmesi bir şey değil, içime de sinmedi ayrıca. Daha iyi olabilirdi o afiş. Dünyayı pergelle çizdim, elleri kara kalemle çizdim. O yüzden çizim tekniği açısından hafif uyumsuzluk oldu. Dünyayı da kara kalemle çizmeliydim.”
Kendisine Dünya Sendikalar Federasyonu yarışmasında SSCB ve ABD’yi aşarak birincilik getiren bu çalışmasıyla, her 1 Mayıs tarihinde alkışlanarak hatırlanan ve onurlandırılan Taylan, geçen yıl da İstanbul Asmalımescit’teki atölye - evinin kapılarını Kültigin Kağan Akbulut’un Kurucu Yayın Yönetmeni bulunduğu Argonotlar isimli kültür, sanat ve eleştiri portalında, yazar Tuğçe Yılmaz’a açmıştı.
29 Nisan 2022’de Yılmaz’a ‘Solun Görsel Serüveni’ üzerine konuşan, 2019’da ise Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde “Sataşmalar” serisi ile izleyicinin alkışladığı Taylan, Salt Araştırma Ahmet Öktem ve Yusuf Taktak ile “Duvar Resminden Korkuyorlar” etkinliği arşivinde bulunan görsellerle zenginleştirilmiş bu dokümanter röportajda dönemin Sovyet afişlerinin sanatçılara ilham kaynağı olup olmadığı yönündeki bir soruya karşılık, şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu tür grafik işlerde çok kopya çekilir. O yüzden Rus afişleri çok tekrarlandı Türkiye’de; ama bizim ilham kaynağımız Paris ‘68 afişleri oldu. Onlar çünkü çok daha basit tekniklerle basılan; ama çok daha yalın, çarpıcı afişlerdi ve bize daha yakın gelmişti. Moskova’dakiler tabii resmi işler olduğu için matbaada basılıyordu ve çok renkli afişlerdi. Biz halbuki öyle gelişkin tekniklere sahip değildik. Örneğin fotoğraf kullanamıyorduk, doğrudan serigraf tezgâhının üzerine elimizle çizerdik. Daha hızlı sonuç alabilmek için. Yoksa daha gelişkin sistemlerde bu fotoğraf yoluyla yapılır. Büyük boy bir fotoğraf filmi hazırlanır, o fotoğraf emülsiyon sürerek ipeğin üzerine pozlandırılır ışıkla. Masraflı bir sistem. Onu da kullandık zaman zaman ama biz daha çok Tan’la (Oral) elimizle çizerdik. Serigrafide kullandığın sentetik boyanın bozmayacağı bir boyayla, selülozik boyayla çalışırdık. Çizimi ve yazıları yine elle yapar ve basardık.”
Çağdaş Türkiye resminde romantik-gerçekçi, dışavurumcu ve figüratif kolektif bir duruştan yana olmuş sanatçı Taylan’ın son yapıtları, 25 Temmuz ve 13 Ağustos 2023 arasında Bodrum Göltürkbükü’ndeki Touch Sanat Galerisi’nde izlenmişti.
Ressam Seniye Fenmen’in oğlu olan, 1941 Samsun'da doğan Orhan Taylan, ilkokulu Samsun’da bitirdi. 1960’da İstanbul Amerikan Erkek Koleji'nden mezun oldu. 27 Mayıs 1960 askeri darbe rejiminin getirdiği bir yasa uyarınca, askerliğini yedek subay-öğretmen olarak yapmak için başvurdu. İki yıl Söke Sazlıköy'de öğretmenlik yaptı. 1962’de İtalya’ya giderek Roma Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Duvar resmi tekniklerini araştırdı. Bu süreçte Meksika Duvar resmi ile ilgilendi. 1966’da Roma Akademisi’ni bitirip Türkiye’ye döndü. Türkiye İsçi Partisi’ne (TİP) üye oldu. Dekoratif duvar resimleri yaptı. Sendikalara ve gençlik derneklerine afişler, dergi grafikleri çizdi. 1968’de ilk kişisel resim sergisini İstanbul Belediye Galerisi’nde açtı. Vasıf Öngören'in oyunları için sahne dekoru, kısa metraj film denemeleri ve seramik çalışmalar yaptı. Heykeltıraş Kuzgun Acar ve karikatürcü Tan Oral ile çeşitli ortak çalışmalarda bulundu.1976’da düzenlenen Antalya Uluslararası Sanat Festivali’nde ilk duvar resmini yaptı. Görsel Sanatçılar Derneği Başkanlığı'na seçildi. Serigrafi tekniğini öğrendi. Çizdiği "1 Mayıs" afişi, Prag'da düzenlenen uluslararası sendikal afişler yarışmasında birincilik ödülü aldı. “Sanat Emeği” dergisinde ve “Politika” sanat sayfasında metinler kaleme aldı. Sanatçı, bu dönemde kaleme aldığı “Türkiye’de Nazi Heykelciliği” metni ile büyük tartışma yarattı. 1988-1990 arasında eserleri Londra, Amsterdam ve Moskova gibi ülkelerde sergilendi. Bu dönemde yağlı boya çalışmalara ağırlık verdi. İstanbul’daki atölyesinde sergiler düzenledi. Çok sayıda kişisel sergi açtı ve karma sergilere katıldı.
Heykelleriyle de ses getiren, kadını anlama, özümseme ve yansıtma konusunda özel bir duyarlılık gösteren Taylan’ın yaşamı ve sanatı, 2008’de İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezine de konu edilmişti. Doç. Dr. Ahmet Kamil Gören’in danışmanlığında sunulan Gülhan Çifdalöz imzalı bu tezde Taylan’ın kariyerini biçimlendirmiş edebiyatçılardan, değiştirdiği sanat dilleri ve atölyelerine, ‘Hasret’ resimlerinden natürmort serüvenine, yerel resim anlayışından kariyerinde bir dönemeç niteliği taşıyan “1890 Tarih ve Hürriyet Üstüne” sergisi ile heykel çalışmalarına pek çok unsur büyüteç altına alınmıştı.
2002’de kendisi ile yaptığımız bir röportajda “Resim yapmak, rakı sohbeti gibidir,” diyen Orhan Taylan’ın adı, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi önüne asılan kırmızı zeminli, ‘kollarını açmış işçi resmi ile bir grup genç ve ağabeyleri’ni işleyen kolektif resimle de anıldı. Bu projede Taylan ile beraber, sanatçının dostu, meslektaşı Yusuf Taktak’ın dışında Cihat Aral ile Nevhiz de emek vermişti. Leonardo da Vinci’nin “Vitruvius İnsanı” çalışmasından ilhamla yapılan bu eser 1977’de AKM cephesine asılırken, 37 kişinin katledildiği olaylı 1 Mayıs sonrasında, 1978’de de aynı kompozisyon yine aynı tarihte AKM cephesinde görülmek istense de, bu çalışma aslının kötü bir kopyası olarak tarihteki yerini almıştı.
Yusuf Taktak, yarım asra yakın süredir tanıdığı Taylan’ın kaybı üzerine, Milliyet Sanat’a şu ifadeleri kullandı: “1976 Antalya’da duvar resmi yapmak için davet mektubu göndermişti. “‘Yusuf Arkadaş’ diye başlayan yazısında, özgür biçimde büyük duvar resmi yapmaya çağırıyordu. Girişime Almanya, İngiltere, Irak ve Danimarka’dan sanatçıların yanı sıra, Türk sanatçılar da katılmıştı.
O günlerden bu güne kadar dostluğumuz büyük keyifle sürdü. Ne yazık ki, duvar resimleri faşist 12 Eylül cuntası tarafından yok edildi. Üstelik, işkence gördü, hapse atıldı. Hayatı boyunca, sattığı resimlerle hayatını kazandı. Boyasını, tuvalini, hatta fırçasını kendi yaptı. Elbette, büyük bir ressamı, sosyalisti, devrimciyi yitirdik. Daha önemlisi, çok yakın dostumu, ağabeyimi kaybettim.
Orhan Abi ile sanatsal konuşmalarda hep tartışırdık, uyuşmazdık! Dostluk deyince, üstüne yoktu. Zaten, akşam sofralarının sohbet tadını çok özleyeceğim.”
Soldan sağa: Yusuf Taktak, Orhan Taylan, Gani Turanlı, 1976