Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » ArtBlog » Füruğ Ferruhzad

Füruğ Ferruhzad

Füruğ Ferruhzad18 Haziran 2018 - 01:06
“Kuş ölür, sen uçuşu hatırla”... “Keşke bir güvercin olsaydım, bu dünya sevmek için çok küçük.”
Servan Altıkanat
 
 
Füruğ Ferruhzad’a ait bu sözler... 5 Ocak 1935’te Tahran’da dünyaya gelen bir şair o.
 
İkisi kız olmak üzere altı kardeşi vardı onun. 
Babası Albay Muhammed Ferruhzad, Rıza Şah’ın ordusunda bir askerdi. 
 
Evlerinde yumuşak battaniye olmasına rağmen babası onları askeri battaniyelerde uyutarak zor koşullara alıştırmak istedi.
 
Annesi Turan Veziri Tebar ise gelenek ve töreye bağlı saf bir kadındı. Füruğ annesini “kötülükleri bilecek yetisi olmayan” bir kadın olarak betimliyor.
 
Füruğ Ferruhzad, fazla duyarlı ve hassas bir kadındı. Küçük yaşında dahi etrafında olup bitenlere karşı müfrit bir dikkati vardı.
 
Evlerinde babasının çok geniş bir kütüphanesi vardı. Tüm çocukluğunu büyükbabasının anlattığı masallar ve eline geçirdiği kitaplar ile geçirdi.
 
Ortaokulda yedinci sınıftayken Perviz Şapur’a aşık oldu. Kendisinden 15 yaş büyük olan Şapur ile evlenmek istemesine ailesi itiraz etmişse de, Füruğ açlık grevi yaparak evlilik kararında diretti. Nikahında “tören, takı, gelinlik” istemediğini belirterek son derece sade bir şekilde dünya evine girdi.
 
Şapur ile olan evlilikten Füruğ’un Kamyar adında bir oğlu oldu.
 
Bir süre sonra Füruğ, Perviz Şapur ile anlaşamamaya başladı. 1954 yılında boşandı.
 
Kanunlar oğlunu Füruğ’dan aldığı gibi onu görmesini bile yasakladı.
 
Füruğ bütün bir hayatını, “canımın canı” dediği oğlundan uzak geçirdi. Bütün hayatı boyunca oğlu Kamyar’a hasret yaşadı ve ona hasret öldü.
 
Biricik oğlu için şu şiiri yazdı Füruğ:
 
“En küçük marşın
öpücük olduğu gün
ve insanın 
insana kardeş
evlerin kapısını artık kapatmadıkları gün
kilit
söylencedir
ve yürek 
yaşamaya değer.
 
Tüm sözlerin anlamının sevgi olduğu
 gün
son sözcük için söz peşinde olmayasın
diye
tüm sözcüklerin melodisi
yaşam olduğu gün
son şiir için uyak peşinde acı
çekmeyesin diye
tüm dudakların şarkı olduğu gün
en küçük marş öpücük olsun diye
senin geldiğin ve her zamanlığına 
geldiğin
ve sevecenlik ve güzellik beraber 
olduğu gün
güvercinlerimize yeniden tane 
serpeceğiz
ve ben o günü bekliyorum
benim belki bile
olmadığım günü.”
 
Oğluna duyduğu hasretten dolayı hep hüzünlüydü Füruğ. 
 
Füruğ 1958’de film çekmek istedi ve İbrahim Golestan adında biriyle, ona ait yapım şirketinde tanıştı.
 
Bu süreçte ilk filmi “Bir Ateş”i çekti. Bu film 1961 yılında On İkinci Venedik Kısa ve Belgesel Filmler Festivali’nde birincilik ödülü aldı.
 
Füruğ başka filmler de çekti: “Su ve Sıcaklık”,  “Ev Karadut”, “Bir Gazetenin Hazırlanışı”...
 
“Ev Karadır” filminin çekimi için Meşhed Cüzzamhanesine gittiğinde orada cüzzamlı anne ve babasının yanında yaşayan küçük Hüseyin’i gördü. Anne ve babasının rızası ile onu evlat edindi.
 
O aslında Hüseyin’i Kamyar’a benzediği için yanına almış ve onda oğluna duyduğu hasreti gidermeye çalışmıştı. 
 
Peki Hüseyin ve Kamyar şu anda ne durumda?
 
Hüseyin Almanya’da yaşamaktadır. Annesinin şiirlerini Almanca’ya çevirmiş ve Füruğ’un şiirinin batı diliyle tanışmasına büyük katkı sağlamıştır. Kamyar ise İran’da parklarda gitar çalarak şapkasına birkaç bin tümen para atılmasını beklemektedir. 
 
13 Şubat 1967 yılında, henüz 32 yaşındayken hayata gözlerini yumar Füruğ. Ölümü şöyle anlatılır onun:
 
“Stüdyoya gidiyordu. Füruğ çocukları ve kuşları sever, ‘onlar tertemizler’ derdi. Sonunda da canını sevdiği çocukların yolunda verdi. O çocukların kadim dostuydu, okul aracının önüne kıvrıldığını görünce kaza yapmamak için sağa sürdü ve ana caddeden saptı. Dudaklarında sadece küçük bir tebessüm vardı, bu onun için yeterliydi. O, camlarının ardından neredeyse kendilerine çarpacak olan onun arabasına korkuyla bakan çocukları görüyordu. Araba caddeden savruldu ancak yine de çocukların aracına çarpmaktan kurtulamadı, kaportasına çarptı, çok da şiddetli bir kaza değildi. Buna rağmen şiddetli bir şekilde frene bastığı için Füruğ’un başı cipin ön camına çarptı ve burnunu ortadan parçaladı, öyle şiddetli bir darbeydi ki otomobilin kapısı hemen açıldı ve Füruğ ile arabanın arkasında oturmakta olan Gülistan Stüdyosu’nun çalışanı dışarı fırladı. O anda Füruğ’un başı arabanın kapısına vurdu ve sol kulağı ayrılacakmış gibi feci şekilde zarar gördü. Sonra başı kaldırıma çarptı ve kafası yarıldı. Onu hastaneye götürdüler ama ne yazık ki artık iş işten geçmişti.”