Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Zeynep Miraç | Kelin merhemi olsa
18 Kasım 2012 - 07:11
Bir gün bu ülkede sevilir mi yazarlar?Borges...

Buenos Aires'ten binlerce kilometre ötede, Paris'te yine karşımda duruyor.

St. Germain de Pres'de, Cafe Les Deux Magots'nun duvarından bana bakıyor.

Bir başka ülkenin, bir başka dilin yazarı ile gururlanıyor Les Deux Magots.

Hani hep konuşuyoruz ya, yok dünya vatandaşı olmak, yok evrensellik, yok insanlığa armağan...

Bunlar konuşmakla olmuyor.

Kendini baştan aşağı tasarlayıp, baş döndüren bir kurumsallıkla dünyaya sunan bir yazar mıydı Borges?
Katiyen.

Jorge Luis Borges.
Edebiyat ajanları mı vardı? Ya da basın sorumluları?
Yok canım, nerde.
O yazdı.
Sadece yazdı.
Gerisi okura kaldı.

Önce kendi dilinin okuruna, sonra bize.

Ona Arjantinli okur değer verdiği için bugün Paris'te bir kafenin duvarında Borges.

Siz Türkiye'nin herhangi bir köşesinde Yaşar Kemal fotoğrafıyla karşılaştınız mı hiç?

Ya da Atatürk fotoğraflarının yanında Aziz Nesin ile?

Bir Tomris Uyar portresini gururla duvarına taşıyan bir mağaza gördünüz mü?

Varsa yoksa devlet büyükleri, en sivil ihtimalle de şarkıcılardır o "payeye" ulaşanlar...

Yazarlara kendi ülkelerinde ikinci baskıyı göremeyip kendilerini başka dillere, başka gözlere anlatmak kalır.

Bizim buralarda gurur duyulmaz yazarlarla.
Duyulacaksa da kelimeleriyle duyulmaz zaten.

O cümleyi Türkçe'ye armağan etti diye değil, bilmem nasıl prestijli bir ödülü aldı diye duyulur.

Başkasının beğenisiyle takdir görür yazarlar.
Ya da başkasının beğenisiyle yerden yere vurulurlar.

Nobel aldı diye bir dayak yemediği kalan Orhan Pamuk gibi.
Şimdi de açlık grevi için tek kelime etmemekle "suçlanıyor".
Sanki o hayatlar kurtarılmak için Orhan Pamuk'un sesini bekliyor.
Sanki çözüm onun iki dudağının arasında.

Sözü çözümün anahtarı olanlar doğru kelimeleri kullanmadıkça, fatura susanlara çıkıyor.

Evet, bence de iyi olur Orhan Pamuk bu konuda konuşsa. Fikrini söylese; adaletten, özgürlükten, insan yana taraf olduğunu hatırlatsa.

Ama konuşmamak onu benim gözümde "daha az yazar" yapmıyor.
Nasıl Nobel'i kimilerinin inandığı gibi "konuşarak" almadıysa, susarak da kaybetmez yazarlığından.

Kitapların suç delili sayılmaya devam ettiği bir ülkede, bir gün yazarlar sevilir mi acaba?

Bir manifaturacı Reşat Nuri fotoğrafı asar mı duvarına?

Ya da bir doktor, diplomasının yanına Mehmed Uzun'un portresini ekler mi?

Ve sonra Barselona'da bir kafenin duvarında Oğuz Atay ile selamlaşır mıyız?

Kim bilir...