Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Umut Akyürek - "Âlâ Turka"

Umut Akyürek - "Âlâ Turka"

24 Mart 2014 - 10:03
Batı enstrümanlarının da kullanıldığı düzenlemelerle albüm katıksız ve saf bir alaturka vaat etmiyor belki dinleyene ama o eksiği tam tamına TRT üslubuyla, tiril tiril şarkı söyleyen Umut Akyürek kapatıyor

Alaturka müziğin ’60, ’70,‘80’ler ve kısmen ‘90’lar boyunca süregelen assolist geleneğinin 2000’lerdeki yeni yüzü Umut Akyürek oldu. Neydi bu assolist geleneği? Sadece derin ya da orta karar bir musiki bilgisi ve görgüsüyle donanmış sesi ve yorumu ile değil, yanı sıra fiziksel özellikleriyle de kendini izleten/dinleten alaturka solistleri diye tanımlanabilir. Tabii hepsi bu değil. Assolistlik hem sahne üstü hem de sahne gerisinde her nedense elzem olan gazino adabını, o adabın yazılmamış kanunlarını iyi bilmek ve de uygulayabilmek beceresine sahip olmayı da gerektirirdi. Kıdem sırasında bir nevi en üst rütbe, zirveydi assolistlik. Gazinolar kapanınca bu gelenek elbette kulağa nostaljik ve bir parça da anlamsız gelmeye başladı ama bu durum yine de Akyürek’in assolist sıfatıyla anılmasına engel olmadı. Çünkü yukarıda saydığım kriterlerin yeterli kısmını karşıladığı düşünülüyordu.

 

 

İzmit Musiki Derneği’nde müzik çalışmalarına başlayan Umut Akyürek, sonrasında konservatuarda Türk müziği eğitimi almış. TRT’de radyo sanatçısı olarak da görev yapan Akyürek, 2003 yılında “O Dudaklar Bülbülleşiyor” albümü ile şöhret kapılarını aralamıştı. Albüme adını veren şarkıda sahiden “bülbülleşerek” dikkatleri üzerine çekti, üzerine farklı fiziğinin avantajını da koydu ve oradan yol aldı.

 

Umut Akyürek’in “Âlâ Turka” adı verilmiş dördüncü albümü, geçtiğimiz günlerde Elenor Müzik etiketiyle piyasaya çıktı. Müzik dünyamızın eski ve köklü şirketlerinden biri olan Elenor Müzik, son yıllarda gerek plak dönemlerine ait eski kataloğunu gün ışığına çıkararak, gerekse başka firmaların güncel kataloglarında pek de fazla yer bulmayan alaturka albümlere öncelik vererek Elenor isminin ağırlığını koruyor. Nitekim Akyürek’in bu yeni albümü de, adından da anlaşılacağı üzere alaturka müzik sevenleri memnun edecek bir albüm.

 

Tamamı kulaklarımıza aşina on dört şarkı var bu albümde. “Kimseye Etmem Şikayet”, “Gecenin Matemi”, “Rüzgar Söylüyor” gibi daha eskiler, “Postacı (Gözümde Özleyiş)”, “Dediler Zamanla Hep Azalırmış Sevgiler” gibi daha yakın döneme ait şarkılar bir arada. Müzeyyen Senar’dan Zeki Müren’e, Emel Sayın’dan Mediha Şen’e uzanan assolistler geleneğinin olmazsa olmaz şarkıları bunlar.

 

Yılmaz Karayalım, Tarık Ağansoy ve Ali Osman Erbaşı’nın düzenlemelerine ve müzik yönetmenliğine imza attığı albümün müzik proje danışmanı ise Ali İhsan Kısaç. Süpervizörlüğü Akyürek’in aynı zamanda müzisyen olan eşi Oktay Ertuğrul yapmış. Bütün bu isimlerin bir araya gelmesinin doğal sonucu olarak hem eli yüzü düzgün hem de ticari açıdan hayal kırıklığı yaratmayacak bir albüm çıkmış ortaya.

Batı enstrümanlarının da kullanıldığı düzenlemelerle albüm katıksız ve saf bir alaturka vaat etmiyor belki dinleyene ama o eksiği tam tamına TRT üslubuyla, tiril tiril şarkı söyleyen Umut Akyürek kapatıyor. Bu yer yer haddinden fazla tiz, tekniği doğru ama duygusu zayıf icra üslubunu, her şarkıyı haykırış ve feryatlarla okuyarak duygusunu abartan, söylediği şarkıdan çok sesinin gücüne dikkat çekmeye çabalayanların üslubuna yeğ tutanlardansanız, sevdiğiniz bu şarkıları bir kez de Akyürek’in sesinden dinlememek için bir sebep yok. Kaldı ki bugüne dek bin farklı şarkıcı söylemiş olsa, biz de yüz bin kere dinlemiş olsak dahi kolay kolay bıkmıyor, sıkılmıyoruz bu şarkılardan.

 

Assolist geleneğinin doğal raconu olarak güzelliğini de vurgulamaktan (ama en çok da Angelina Jolie’ye benzemekten) kaçınmayan Akyürek’in Zeynel Abidin Ağgül tarafından çekilmiş ve epeyce Photoshop dokunmuş fotoğrafları süslüyor albümün kartonetini. Özlem Semiz’in kartonet tasarımı ise kullanılan renklerden yazı stillerine dek, bu tür albüm kartonetlerinin klişeleriyle bezeli.