Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Temiz bir Ege havası: Canan Çal - "Ege'nin Türküsü"

Temiz bir Ege havası: Canan Çal - "Ege'nin Türküsü"

01 Haziran 2015 - 12:06
Albümü dinlemeye başladığınızda, daha ilk türküden itibaren Egeli bir sesi, nefesi hissediyor, içinde gezindiğiniz coğrafyada yabancılık çekmiyorsunuz

Tuncelili bir ailenin çocuğu olmasına rağmen İzmir’de doğup büyüyen, konservatuar eğitimini de İzmir’de alan Canan Çal, doğup büyüdüğü topraklara minnet borcunu ödemek maksadıyla ilk albümünü tamamen Ege bölgesinin türküleri ile kotarmış. Canan Çal’ın “Ege’nin Türküsü” adını taşıyan albümü, geçtiğimiz günlerde Z Müzik Kalan etiketiyle yayımlandı.

Canan Çal’ın seslendirdiği iki türkü, “Al Basmadan Donu Var” ve “Kayaköy’ün Alt Yanında Değirmeni” yılbaşında dijital platformlarda yayımlanmıştı. Bu albümde ise o iki türkünün yanı sıra 12 türkü daha var. Kütahya’dan Muğla’ya, Denizli’den Burdur’a, kimileri çok bildik, kimileri ise daha kıyıda köşede kalmış, biri hariç tamamı anonim türküler bunlar. Albümün müzik yönetmenliğini ve düzenlemelerini Mehmet Ali Edis yapmış. Albümde çalan müzisyenler arasında Çanan Çal’ın mezun olduğu Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı öğretim üyeleri ve yine bu konservatuarın öğretim üyelerinden kurulu Mecaz grubundan müzisyenler de var. Nitekim albümün bir kısmı İzmir’de kaydedilmiş.

 

Albümdeki türküler tamamen özüne sadık kalınarak düzenlenmiş ve icra edilmiş olsa da gitar, elektrik gitar, trompet, trombon, çello ve keman gibi otantik halk müziğinde yeri olmayan sazlarla da düzenlemeler renklendirilmiş ve elbette tek ses sesli değil, çok sesli bir halk müziği formu elde edilmiş. Buna karşın albüm başından sonuna dek bütünlüğünü korumayı ve Ege türkülerinin yıllardır kulaklarımıza aşina tınısını deforme etmeden bugüne taşımayı başarıyor. Bunda düzenlemeleri yapan Mehmet Ali Edis, çalan usta müzisyenler kadar türküleri seslendiren Canan Çal’ın da büyük payı var. Zira albümü dinlemeye başladığınızda, daha ilk türküden itibaren Egeli bir sesi, nefesi hissediyor, içinde gezindiğiniz coğrafyada yabancılık çekmiyorsunuz. Canan Çal, solist olarak ön plana geçme,  şarkıcılığını ispat etme telaşına hiç düşmeden, belli ki her birini iyi bildiği türküleri hakkınca, tam da olması gerektiği gibi seslendiriyor.

 

 

Albümün en enteresan iki parçasından biri, Osmanlı zamanında Anadolu’dan Rodos adasına bir nevi sürgünle gönderilen alevi Türkmenlerin semahı olan “Rodos Semahı”. Diğeri ise müzikolog Gomitas Vertabed tarafından 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başlarında Anadolu topraklarında derlediği dini ve din dışı müzikler arasında yer alan “Ay Açılsa”. Bir Ege türküsü değil; hatta bir türkü de değil. Ama bunu fark etmiyorsunuz dinlerken. Çünkü ezgisi, duygusu ve icrası ile diğer türkülerin arasında hiç de yabancı durmuyor. Aksine, bu iki parça albüme artı değer katıyor. Zira söz konusu olan Ege türküleri olunca, “Gaydırıguppak Cemile”den “İzmir’in Kavakları”na dek uzanan bir kısmı eğlenceli havası, bir kısmı ise efeliğiyle dile düşmüş, dilden dile dolaşmış ve hâlâ dolaşmakta olan türkülerden bir repertuar oluşturmak da mümkündü. Kuşkusuz bu kolaycılık olurdu ama albümün ticari şansını da yükseltirdi. Canan Çal ve Mehmet Ali Edis belli ki bunu tercih etmemişler. İyi ki de etmemişler. Bir “Ah Bir Ataş Ver” yorumuna daha ihtiyacımız yoktu çünkü. En azından benim yok.

 

Başak Uluköse’nin çektiği fotoğraflar ve Negrican Birlik’in grafik tasarımıyla iç açıcı bir kartonete sahip albüm, içeriğiyle de temiz bir Ege havası almak, Ege’nin kokusunu duymak, sıcağından pay almak için biçilmiş kaftan.