Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Az bulunur bir ses: Selin Atasoy - "Hiç"

Az bulunur bir ses: Selin Atasoy - "Hiç"

08 Eylül 2014 - 12:09
Selin Atasoy’un ses rengi ve şarkı söyleme tekniği çok farklı. Pek alışık olmadığımız, az bulunur bir ses rengi var Atasoy’un. Hani acaba caz söylese daha mı iyi olur diye düşündüren seslerden

“Ona göre albümünde 17 yaşında bestelediği şarkısı da olması sebebiyle geç kalınmış bir albüm; hayata göreyse tam zamanında…”

 

Yukarıda cümle Selin Atasoy’un resmi internet sitesinde yer alan biyografisinden bir alıntı. Pek sık karşılaşmadığım türden edebi bir dille yazılmış bu biyografinin özellikle bu cümlesini alıntılamak istedim çünkü üreten, yazan, çizen söyleyen herkes için anahtar olacak bir cümle bu. Nitekim Selin Atasoy da daha çocuk yaşlarında kapıldığı müzik tutkusunu, aldığı psikoloji eğitimiyle koşut olarak besleyip büyütmeye devam etmiş ve hatta psikoloji bölümünü tercih etmesinin sebebi de günün birinde müziklerini de kendisinin yapacağı, senaryosunu yazıp yöneteceği bir sinema filminin karakterlerini psikolojik derinliklerini vererek yaratabilmekmiş. Zaten üniversite yıllarında da İzmir’de ve civar tatil yörelerinde sahneye çıkıp şarkı söylemeye, bir yandan yazdığı şarkıları biriktirmeye başlamış. Selin Atasoy’un ilk albümü “Hiç”, 2014 yılının Şubat ayında Seyhan Müzik etiketiyle yayımlandı.  

 

Ona göre geç kalınmış, hayata göreyse tam zamanında çıkmış bu albümde sekiz şarkı var. Yedi şarkının sözlerinde ve dört şarkının bestesinde Selin Atasoy’un imzasını görüyoruz. Yanı sıra bir şarkıda Burak Erkul, iki şarkıda Kerem Türkaydın, Selin Atasoy’la bestelere birlikte imza atmış, bir şarkının söz ve müziği ise Selin Atasoy ve İsmail Kırkan’ın ortak imzasını taşıyor. Albümde aranjör olarak yine Kerem Türkaydın ve Burak Erkul’un isimlerini görüyoruz. Üstelik çalan müzisyenler arasında Efe Bahadır, Cudi Genç de var. Vokalistler ise Sibel Gürsoy, Dünya Kızılçay ve Tuba Önal.

 

Yakından takip edenlerin de fark edeceği üzere bu isimler aslında Sıla’nın uzun süredir birlikte çalıştığı ekipten. Yani Selin Atasoy’un henüz ilk albümünü yapıyor olmasına rağmen sırtını sağlam bir yere dayamış. Nitekim bu da albümü dinlemeye başladığınız anda hissediliyor. Düzenlemelerden kayıtlara, hiçbir unsur oldubittiye getirilmemiş, alelade yapılmamış. Tabii eğer malzemeniz yeterince iyi değilse, dünyanın en iyi aşçısını da bulup getirseniz, ortaya iyi bir yemek çıkmayabilir. Neyse ki albümün ana malzemesi, yani şarkılar yeterince iyi ve birlikte çalışılan ekip, albüme katma değer olarak yansımış.

 

Gerek şarkı sözleri, gerekse şarkıların melodik kurgu biçimleri yer yer sahiden Sıla’yı anımsatıyor ama Selin Atasoy’un ses rengi ve şarkı söyleme tekniği çok farklı. Pek alışık olmadığımız, az bulunur bir ses rengi var Atasoy’un. Hani acaba caz söylese daha mı iyi olur diye düşündüren seslerden.

 

 

Albümün en dikkate değer iki şarkısından biri, ilk klip şarkısı olarak da seçilen “Öğren Gel” ve bugünlerde ikinci klip şarkısı olarak servis edilen “Cellat”. Her ikisi de hem kayıtsız kalınmayacak kadar iyi, hem de ortalama dinleyici profilinin kulağına daha yakın gelecek şarkılar. Keşke albümün tamamı bu çizgide olsaymış. Çünkü diğer şarkıların düzenlemelerinin içinden geçen “rock” dokunuşlar bir parça eğreti duruyor. Müzikalitesine diyecek laf yok belki ama yanlış elbise seçimi gibi bir durum var ortada. Bu altı şarkı arasında ise “Hiç Olsa” ve Kavafis’in o meşhur şiirinden el almış “Bu Şehirsiz Olamaz” öne çıkan şarkılar.

Mehmet Turgut tarafından çekilen fotoğraflar ve Gözde Mutluer tarafından yapılmış kartonet tasarımı ise, özellikle kapaktaki kompozisyon albüm hakkında pozitif değil, negatif bir etki uyandıran cinsten. Bu albüm daha albenisi yüksek ve etkili bir görsel çalışmayı hak ediyormuş.