Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Sevin Okyay | Hakiki “Cinema Paradiso”

Hakiki “Cinema Paradiso”

08 Aralık 2012 - 07:12
Ahmet Uluçay, hakiki bir “Cinema Paradiso” durumudur. Hayatı, sinemaya duyduğu aşkla yazılıp çizilmiş bir hayattır.
Ahmet öleli üç yıl olmuş. 30 Kasım, 2009. Bu kadar uzun zaman geçtiğinin farkında değildim, yıldönümünü de Can Öktemer’in Agos’taki yazısı sayesinde hatırladım. Öyleyse, biz Ahmet’le tanışalı da neredeyse yirmi yılı buluyor demektir.

6. Ankara Uluslararası Film Festivali'ne "Optik Düşler" ve "Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak" adlı filmleriyle katılmıştı. Yanında arkadaşları, filmlerin ortak yaratıcıları İsmail (Mutlu) ve Şerif (Akarsu) vardı. Tavşanlı’nın Tepecik köyündendiler, sinemayı çok seviyorlardı, Tepecik Köyü Arkadaş Sinema Grubu diye bir grup kurmuşlardı. Filmleri ilgimizi çekmişti. O sırada Ankara Festivali’nde eski ekip vardı: Sevna, Ahmet falan. Bir küçük rüzgâr uçuşturdular, herkes “köylü sinemacılar”ın başına toplandı. Onlar da bu ilgiden memnundular, heyecanlıydılar. “Köylü yönetmen” yaftası Ahmet’in üzerine ömür boyu yapışıp kalmıştır. Bize de, festivallerde ilk boy gösterişinden beri onu tanımak, gelişimini izlemiş olmakla övünmek kaldı.

"Karpuz Kabuğundan Gemiler
Yapmak", Ahmet Uluçay'ın ilk
uzun metrajlı filmiydi.
Ahmet Uluçay, hakiki bir “Cinema Paradiso” durumudur. Hayatı, sinemaya duyduğu aşkla yazılıp çizilmiş bir hayattır. Bu hayatın başköşesinde sinema oturuyordu. Bir söyleşide, “Benim için sinema bir tapınak, sinema perdesi ise mihraptır” demiş. Başkasında abartılı kaçacak bu sözler onda hiç de abartılı kaçmıyor. Çünkü son harfine kadar doğru. Onun hayat hikâyesi, büyük ölçüde, her tür zorluğa rağmen “film yapmak” üzerine kuruluydu. Ahmet’in ilk uzun metrajlı filmi “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak”, hepimiz için birlikte çıkılan bu yolun bir dönüm noktası oldu.

Hakkında yazılanların hepsini, yapılan bütün söyleşileri okumuş olsanız, hatta kendiniz de söyleşi yapsanız bile, Ahmet’in özel hayatı hakkında pek bilgi edinemezdiniz. Her türlü zorluğa boyun edip sinemadan vazgeçmezdi ama hayatla ilgili meseleleri vardı. Bir keresinde, “Hayata giremiyorum. Bir uyumsuzluğum var” demiş, sinema inadı yüzünden ailesine ve köylülerine ters düşmeyi göze almıştı. Sinemanın bu âşığına, bu fedakâr neferine, çok ödüllü iyi yönetmen Ahmet’e sevgilerimizi yolluyoruz. Ne mutlu ki, hep kalbinin söylediklerini çekti.