Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Sezon başlamadan son hatırlatmalar

Sezon başlamadan son hatırlatmalar

26 Eylül 2014 - 09:09
Kuruluşunun 34. Yılını kutlayan Bizim Tiyatro’nun, 2014-2015 dönemindeki etkinlikleri “Yargı” ve “Che ve Ulrike” oyunlarıyla başlıyor
 
 
Zafer Diper’in 28 yıldır sürdüğü “Yargı”, 26 Ekim Pazar 15.30’da Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde sahne alacak ve dönem süresince çeşitli aralıklarla sergilenecek.
 
"Yargı", İkinci Dünya Savaşı’nda, bir hücreye yiyeceksiz-susuz ve çırılçıplak bırakılan-tutsak yedi Sovyet askerin yaşam savaşımını, on birinci günde kura çekerek (diğer yoldaşlarının yaşayabilmeleri adına) içlerinden birini “yeme” yargısını,  kurtarıldıkları altmışıncı günde geriye sağ kalan yalnızca iki kişiyi, bilincini yitirmiş binbaşı Rubin ve yüzbaşı Vukhov’u, Vukhov’un başlarından geçenleri askerî heyete (izleyiciye) rapor etmesi ve hakkında verilecek yargıyı beklemesini anlatıyor.
 
 
 

Che ve Ulrike öldürülmelerinden yıllar sonra dünyaya yeniden geliyorlar.

 
Geçen dönem ilgiyle izlenen “CHE ve ULRIKE Ne Konuşuyorsunuz Öyle?” bu yıl da,  31 Ekim Cuma 20.30’da Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi, Büyük Salonda başlayarak kimi aralıklarla çeşitli yerlerde(turneler olmak üzere) sürdürülecek.
 
Che ve Ulrike'nin daha söyleyecekleri var... Öldürülmelerinin üzerinden yıllar geçse de, Che Guevara ve Ulrike Meinhof’un sözleri ve öğütleri canlılığını ilk günkü gibi koruyor. İnsanlarımızın balık hafızalı bile olmadıkları günümüzde, ülkemizde yaşanmış olayları ve yaşamış kişileri bile yeni kuşakların çoğu bilmezken, Zafer Diper bir sanatçı bilinci ve sorumluluğuyla Che ve Ulrike’yi izleyicilerle tanıştırmak gibi önemli bir görev üstleniyor.
 
Bizim Tiyatro’nun 2014-2015 dönemi yeni oyunu ise “ESKİ-YENİ TÜFEKLER”... Zafer Diper’in yazıp yönettiği oyun; Eski Tüfek(geçmiş), Yeni Tüfek(günümüz) tanımlamalarıyla ele alınan sol’un, 1940’lardan günümüze dek yaşanan tarihsel sürecini irdelemeyi amaçlamakta...
 
İletişim: (0538)313 76 77  
bizimtiyatro@gmail.com
www.bizimtiyatro.net
 
 

GRİ Sahne’de Yeni Sezon

 
 
GRİ Sahne’de yeni sezon 20 Eylül’de Mezarsız Ölüler ile başlıyor.  Jean Paul Sartre’ın kaleminden 2. Dünya Savaşı’ndaki bir grup direnişçinin öyküsünü anlatan Mezarsız Ölüler bu sezon da seyirciyle buluşmaya devam ediyor. 20 Eylül’de başlayan oyun 11, 18, 25 Ekim’de ki gösterimlerle devam edecek. 
 
                 
GRİ, Ekim ve Kasım aylarındaiki yeni oyunla seyirci karşısında olacak: Bunlar, Melih Cevdet Anday’dan "Mikadonun Çöpleri" ve William Shakespeare’den "Jül Sezar".
 
Bilgi: grisahne.com, twitter.com/grisahne, facebook.com/grisahne
2122323412/5078451574
 
 
 
 
Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu’nun kurucularından Behzat Uygur,  topluluklarının temel yaklaşımını, “Nejat Uygur’un oğlu olmak bizim açımızdan iki yönden çok önem taşıyor. Birincisi baba Nejat Uygur! Onu anlatmak hakikaten çok zor, baba-oğul olarak çok önemli paylaşımlarımız oldu. Arkadaş gibi olduğumuz bir insandır Nejat Uygur. Diğeri ustamız olan Nejat Uygur. Süheyl ve ben baba-oğul ilişkisinde babamızla birlikte hayatı paylaştık, sahneleri paylaştık. Türkiye’yi dolaştık birkaç defa. Böyle bir ustanın evlatları olmak ciddi sorumluluk duygusu taşıtıyor bize. O sorumluluk duygusuyla her ne olursa olsun geleneksel Türk Tiyatrosunu sürdürmeye çalışıyoruz. Nejat babanın yaptığı gibi sadece İstanbul, İzmir, Ankara’da değil Türkiye’nin her yerinde tiyatro yapıyoruz. Türkiye’yi karış karış dolaşıyoruz. Bu sorumluluğumuzu da sonuna kadar yerine getireceğiz,” sözleriyle tanımlıyor.
 
Dünya'nın Sonu.net
 
Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu 2014-15 tiyatro döneminde izleyicilerini üç oyunla buluşturacak. Bunlardan birincisi "Dünya'nın Sonu.Net". 
 
Yıldızı sönmüş bir yazarın eski günlerine dönme çırpınışlarına, çat kapı gelen erkek ilham perisi Tarhun ile tayfasının da ortak olmasıyla yaşanan macerayı alışılagelmedik bir üslupla anlatan oyunu Mustafa Arıkoğlu yazdı ve Uğur Babürhan yönetti. Oyunda Süheyl ve Behzat Uygur'un yanı sıra Kahraman Sivri, Önder Keskin ve Nurten İnan yer alıyor. Müziklerini Serpil Günseli'nin yaptığı oyunun dansları Ömer İbar, kostümleri Türkan Kafadar imzasını taşıyor. 
 
Dünya'nın Sonu.Net, psikopat horozlardan, Haliç'e saldıran devasa midyelerden, insan yiyen ATM'lere kadar uzanan yelpazesiyle hayal gücünün ve absürdlüğün sınırlarını zorlayan bir güldürü. Bir dolantı komedisi edasıyla başlayan oyun Broadway müzikali tadında noktalanıyor. Dünyanın Sonu.Net” 9 Ekim’de Kozyatağı Kozzy, Gazanfer Özcan- Gönül Ülkü Sahnesinde perde açacak.
 
Hassta Etme Adamı
 
Topluluğun ikinci oyunu “Hassta Etme Adamı”, Doktora Şiddet, Aile Hekimliği, Diyetisyen, Tıp Balosu, Ambulans, Doğumhane başlıklarını taşıyan altı skeçten oluşuyor ve bir bütünlük içinde sağlık meselelerini hem doktor hem hasta perspektifinden anlatıyor. Sağlık sektörünü hicvederek her yönüyle çeşitli durumları anlatmaya çalışan komedide dahiliyeciler, pratisyen hekimler, profesör doktorlar, ambulans şoförleri, sekreterler, hemşireler, hastalar, hastalık hastaları, doğuranlar, baba olanlar, diyetisyenler, aile hekimleri çeşitli yönleriyle karşımıza çıkıyor. Oyunda Süheyl Uygur, Behzat Uygur, Önder Keskin, Kahraman Sivri, Zeynep Yaldız Pamuk, Nurten İnan rol alıyor.
 
Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu ve ekibinin  2015 yılının başlarında sahnelemek üzere hazırlıklarına yeni başladıkları üçüncü oyunları da “Marko Paşa” adlı operet olacak. 
 
Bilgi: http://www.uygurgosteri.com/anasayfa.php
İletişim: 0532 345 50 98 (Kahraman Sivri)
 
 

İstanbul Devlet Tiyatrosu Repertuarı

Hamlet Makinesi.
 
 
İstanbul Devlet Tiyatrosu perdelerini 1 Ekim’de açıyor ve geçen yıllardan devam eden oyunlara eklenen 10 yeni oyunla toplam  33 prodüksiyonla tiyatroseverlerle buluşmayı hedefliyor.
 
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda geçtiğimiz sezon sonu sahnelenen Thorvald Steen ve Tarık Ali’nin yazdıkları, Şakir Gürzumar’ın yönettiği  “Çöl Fırtınaları” ile Uluslararası İKSV Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan çağımızın en önemli yazarlarından Heiner Müller’in yazdığı, Ayşe Emel Mesçi’nin yönettiği  “Hamlet Makinesi” bu yıl da devam ediyor. 
 
Geçen yıl tiyatronun repertuarında önemli bir yer tutan Shakespeare’den Işıl Kasapoğlu rejisiyle Hamlet, Moliere’den Kenan Işık rejisiyle Cimri, Çehov’dan Mehmet Birkiye yönetiminde Üç Kız Kardeş  ve Kazım Akşar’ın yönettiği yerli klasikler arasındaki Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç bu sezon da sürecek. 
 
 
Yeni sezonda birebir gerçek karakterlere ya da gerçek yaşam öykülerine dayanan, bu nedenle de bir belge değeri taşıyan dört önemli oyun yer alıyor. Bunlardan birincisi Yeton Neziray’ın yazdığı ve Ali Atilla Şendil’in yönettiği  “Geçtim Ama Tiyatrodan”. Kosova Devlet Tiyatrosu’nda gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılan oyun, devlet- sanat ilişkisini tam bir kara mizah örneğiyle sunuyor. 
 
Çöl Fırtınaları.
 
İsrail-Filistin savaşı sırasında Filistinlilerin yaşadıklarını, aydın bir yazar olan Raja Shehadeh’in günlüklerinden aktaran “Bülbül Susturulduğunda” adlı oyunun yazarı ise David Greig, yönetmeni Özgür Yalım. 
 
Kazım Akşar’ın yazıp yönettiği “Güneş Batarken de Büyük”,  Alman edebiyatının en önemli temsilcisi olan Johann Wolfgang von Goethe’nin,  Napoleon istilası altındaki ülkesinde geçirdiği dönemi iktidar-sanatçı ilişkileri ekseninden anlatıyor. 
 
Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa’ya atanıp Fasulyeciyan’ın tiyatrosunu sahiplenmesi ve ardından gelişen olayları komediyle bütünleştiren “Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa” adlı son derece güncel tartışmalar içeren oyunun yazarı Gökhan Erarslan, yönetmen ise Mutlu Güney.
 
Bu yıl I. Dünya Savaşı’nın 100. yılı olması nedeni ile savaşın toplumsal etkileri üzerine seçtiğimiz oyunlar kategorisindeki ilk oyun 20. yüzyılın en büyük Amerikan yazarlarından F. Scott Fitzgerald’ın ünlü romanı “Muhteşem Gatsby”. Savaş sonrasındaki toplumsal değişim döneminde  “Amerikan rüyası”nın eleştirisi olan bu romanı tiyatroya uyarlayan Simon Levy, yöneten Faik Ertener. 
 
Funda Özşener’in yazdığı ve Metin Belgin’in yönettiği “Sevgili Hayat” ise, Kurtuluş Savaşı sonrası yaşadıkları topraklardan kopmak zorunda kalan mübadillerin hüzün dolu hikâyesini anlatırken, bir yandan da savaşın insanlar ve toplumlar üzerinde bıraktığı kalıcı izleri sorguluyor.
 
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
 
İsviçreli ünlü yazar Friedrich J. Dürrenmatt’ın Roma İmparatorluğu’nun son iki gününü, devlet, birey, iktidar gibi kavramlar çerçevesinde eleştirel dille anlatan, Şakir Gürzumar’ın yönettiği  “Büyük Romulus” adlı kara komedi;  insanın kendi yaptığı yasaların nasıl da esiri olduğunu ve aslolan yaşam hakkını korumaktan öte yasaları var eden siyaset, medya ve en önemlisi de insan gerçeğini trajik bir olay üzerinden sunan Peter Ustinov’un yazdığı, Cevdet Arıcılar’ın yönettiği “Ellerimin Arasındaki Hayat” ve Cüneyt Çalışkur’un yazdığı, Rüçhan Çalışkur’un yöneteceği, birbirini aldatan evli bir çiftin ilişkilerindeki şaşırtıcı tesadüf ve tesadüf algılarındaki farklılığın işlendiği  “Eror Veriyor” da sezonun yeni oyunları arasında yer alıyor. 
 
 
 

Sergilerde Ne Sergileniyor

                

Tem Sanat sezonu Almanya’dan Mehmet Güler ile açıyor

 
Kırk yıldır, Avrupa’da farklı bir kültür ortamında yaşayan Mehmet Güler, yıllardır iki ülke arasındaki, özellikle turizm olgusuyla insanların ülkelerarası yoğun temasları sonucu yaşadıkları bazı olumlu ya da olumsuz gelişmeleri yakından izleyerek, her iki tarafla yaptığı röportajlar sonucunda bu konuyu irdelemeye ve etkilerini yapıtlarına yansıtmaya başladı.  22 Ekim  - 20 Kasım 2014 tarihleri arasındaki sergisinde de bu konulardaki en son resimlerini izleyeceğiz.
 
Çalışmalarının ağırlığını yağlıboya oluşturmakla beraber, sanatında grafik ve heykel gibi çeşitli teknikleri de kullanan Güler’in 1965-1985 yılları arasında yapıtlarına, çok iyi tanıdığı Anadolu kırsalı, özellikle de doğa insan ilişkileri konu olurken, bu yapıtlarda doğa ve konusu gereği sarı kahverengi, siyah tonlar hâkimdi. Oysa 80’li yılların ortasından sonraki yapıtlarında yoğun bir renklilik görülür. Farklı kültürlerden gelen insanların yarattıkları kontrast, özellikle dışarıdan, güneş ve deniz için gelen batılılar açık renklerle simgelenirken, onlara karşıt yerlileri koyu renk kütleleriyle betimledi.  Bu yorum Güler’de hem görsel hem de içeriksel olarak bir işlev kazandı. Resimlerdeki yoğun rengi oluşturan sarı, kırmızı, turuncu güneş ve sıcağı simgelerken mavi, turkuaz ise deniz ve gökyüzünü, suyu simgeler. Sağlıklı bir soyutlamaya ancak figür ve doğayı iyi gözlemlemek, desen ve boyaya tam hâkim olmakla ulaşılabilir. Mehmet Güler bugüne kadar çizdiği binlerce figür ve doğa etütleriyle önceleri “Fotorealist”  bir dile sahipken, bazı piyasa endişelerine takılmadan, sanatın doğası gereği, yoğun çalışma süreci içinde, bu elementleri kendi kişiliğinde ve dilinde geliştirerek sadeleştirdi, asgariye indirgedi.
 
 

GALERİ EKSEN

Farzin Rahneshin’den “Çakışan Karanlık”

 
Dünya çapındaki ünlü İranlı Ressam Farzin Rahneshin, Türkiye’deki ilk kişisel sergisini 17 Ekim’de Galeri Eksen’de sanatseverlerin gösterimine sunuyor.
 
Bazen herhangi bir arka plan ve medya filtresi olmadan topluma bakmak zorundayız. Neticede karanlık ve bulanıklıktan başka bir şey görmeyeceğiz. Hiçbir renk yok, eğer varsa, makyajdır. Kesin saf bir karanlık yoktur. Ayrıca sırf ışığı da görmek mümkün değil. Her şeyin birbiri ile “Bağlantılı” ilişkisi var. Bunların arasında, karanlıkların içinde vitrin gibi duran ışıklar ve ya ışıkların içinde dekore edilmiş karanlık parçacıklara da rastlayabiliriz.
 
Paradoks. Paradokslar bizi sarmış… Kültürel, sosyal ve kişisel paradokslar…
Ve biz istemsizce bu çelişkili ve paradokslu karanlıklar içinde yaşıyoruz, Hayır! Ölüyoruz…
Sergi 17-30 Ekim tarihleri arasında Galeri Eksen’de görülebilir.
 
Maçka Cad. No:29Nişantaşı / İstanbul
0212 219 08 50 / www.galerieksen.com / info@galerieksen.com
 
 
 

SAHA Derneği, Sirius Arts Centre’da Rana Öztürk küratörlüğünde düzenlenen sergiye üretim desteği veriyor.

 
Kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olarak, çağdaş sanatı destekleme amacında birleşen bir grup sanatsever tarafından 2011 yılında kurulan SAHA Derneği,  13 Eylül – 12 Ekim 2014 tarihleri arasında Rana Öztürk küratörlüğünde Sirius Arts Centre’da düzenlenen “We All Live on the Same Sea” (Hepimiz Aynı Denizde Yaşıyoruz) sergisine üretim desteği verdi. İrlanda’nın Cobh kentinde düzenlenen grup sergisi, liman kıyısında bulunan mekânın denizle olan ilişkisinden ilham alıyor. Sergi genel olarak; ayrılık, uzak diyarlar ve ufuk ötesi başka kıyılar fikriyle yaptığı çağrışımın aksine, denizi, ayrılıktan çok birleşme için bir araç olarak görüyor. Denizin engin ve akışkan fiziksel yapısı, toprakların sınırlarını oluşturmaktan çok adeta eritiyor.
 
Sirius Arts Centre Hakkında
 
İrlanda’nın Cork County kentinde bulunan kâr amacı gütmeyen çokdisiplinli bir kurumdur. 1988 yılında kurulan Sirius, İrlanda’da sanatsal ifadenin kolaylaştırılmasına adandı. Yıllık programlarıyla, sanatsal farkındalık, sanattan zevk alma ve katılımcı olma olanağı sağlıyor. Bunu, görsel sanat sergileri, misafir sanatçı programı, konserler ve toplumla ilişkili programlarla destekliyor.
 
Bilgi: saha@ab-pr.com – Burcu Boylu 
A&B İletişim - Valikonağı Caddesi 73/5 Nişantaşı 34371 İstanbul
(0212) 233 22 38