Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Sana seni geri ver
02 Kasım 2018 - 07:11
Derya Alabora, Ezop Sahne yapımı olan yeni oyunu “Efsane Kadın”da küllerinden yeniden doğmuş bir kadının hikâyesini anlatıyor.

EFSANE KADIN- Yazan: Ali Kemal Güven, Konsept ve Yöneten: Naz Erayda, Müzik direktörü: Cumhur Bakışkan, İlk şarkının sözü: Kerem Kurdoğlu, son şarkının sözü: Yıldırım Türker, Dekor ve ışık tasarımı: Cem Yılmazer, Kostüm ve aksesuar tasarımı: Cansu Tabak, Ubeyd Bayraktar, Video çekimi: Can Yücel, Video kurgu ve post prodüksiyon: Kerem Kurdoğlu, Hareket düzeni: Gizem Erden.

 

Derya Alabora, 80’li ve 90’lı yılların “Kızıl Bomba” olarak tanınan sahne ve sinema yıldızı Efsane Pars adıyla çizilmiş bir karakterin eski günleri yad eden sohbetini sahneye taşıyor. Geçkince, ama hâlâ güzel, en hoş tarafı da kendisiyle barışık bir kadının, kimi yerde kendisiyle ve çevresiyle dalga geçen, kimi yerde hüzünlenen ve şarkılarla örülen hikâyesini dinliyoruz. Her şeyden önce bir aşk kadını olan Efsane, her şeyini de aşk, erkekler ve şöhret için feda etmiş. Gazino patronlarından sevgililerine kadar hayatına karışmış insanlardan çeşitli şekillerde kazık yemiş; yine de hayata dört elle tutunmayı başarmış.

 

Derya Alabora yaşam öyküsünü anlatırken zaman ve mekân farklılıklarını değişik ve birbirinden hoş rengârenk şapkalarla yansıtıyor. Kostüm ve aksesuarları tasarlayan Cansu Tabak ve Ubeyd Bayraktar çok başarılı bir çalışma yapmışlar.

 

Şarkılara video perdesindeki müzisyenler eşlik ediyor. Çelloda Şafak Erişkin, kemanda Helin Şentürk, saksafonda Burak Can Güneren, klavyede Anıl Özkaran, gitarda Mert Yılmaz geçmiş dönemin bestelerini seslendiriyor. Derya Alabora da o şarkılara müzik yeteneğiyle ses katıyor. Bazen perdede Zeki Müren’i görüyoruz, çünkü Efsane Kadın’ın onunla ilgili anıları var. Bazen Türkan Şoray’ı. Bazen de Behiye Aksoy’un ünlü bir şarkısına kulak veriyoruz hep birlikte. (Ben Behiye Aksoy’dan kendi anılarıma bağlı olarak “Bir rüzgârdır gelir geçer sanmıştım” şarkısını tercih ederdim, o da başka).

 

Cansu Tabak ve Ubeyd Bayraktar’ın tasarladığı kostüm ve aksesuarlar oyuna renk katıyor.
 
 

Otuz yılı aşkın süredir tiyatroda da, televizyon ve sinemada da izledim Alabora’yı. Kafka’nın, Arthur Miller’in, Sevim Burak’ın, Jean Genet’nin, Özen Yula’nın, Willy Russell’ın oyunlarındaki farklı karakterleri nasıl başarıyla canlandırdığına tanık oldum.

 

“Efsane Kadın” ise saydığım ve saymadığım diğer oyunlarıyla aynı kefeye konulamayacak bir iş olmuş. Tek kişilik bir oyun olduğu ve Efsane’nin yaşadığı olaylar sahnede oynanmayıp sadece anlatıldığı için, ister istemez bir tekdüzelik yaratıyor. Bir anı aktarılıyor, ardından bir şarkı geliyor. Bu biteviyeliğin sorumlusu herhalde oyunun yazarı Ali Kemal Güven olsa gerek. Yeterince dramatik bir dokuyu ve kurguyu gerçekleştirememiş gibi görünüyor. Eldeki metin bu olunca yönetmen Naz Erayda’ya da yeterli yorum alanı kalmamış. Oyundan akılda kalan, Derya Alabora’nın kusursuz bir biçimde seslendirdiği ve bir anlamda leit-motif niteliğindeki “Bana beni geri ver” şarkısı.

 

Alabora severek oynadığı belli olan oyunda, sahne sempatisi ve müzik yeteneğiyle seyircilere çekici gelecektir. Ama ben yine de yıllanmış dostluğumuza güvenerek ve eski oyunlarını anarak şöyle demek istiyorum: Sana seni geri ver Derya.