Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Peki ya şimdi?
22 Aralık 2017 - 09:12
"Tiberius ve Caligula’nın, ayrıca Claudius ve Neron’un iktidar oldukları yıllarda, tarih korku yüzünden çarpıtılıyordu; ölümlerinden sonra ise, onlara karşı oluşan bugünkü nefretten dolayı." Publius Cornelius Tacitus
 
 
KANLI KOMEDYA CALIGULA- Yazan: Stefan Tsanev, Çeviren: Hüseyin Mevsim, Yöneten: Ragıp Yavuz, Sahne ve Kostüm Tasarımı: Barış Dinçel, Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz, Müzik: Can Şengün, Koreografi: Yasemin Gezgin, Görsel Efekt Tasarımı: Berkay Yiğitaslan, Yönetmen Yardımcıları: İdil Trabzonlu, Ali Osman Böcekçioğlu, Nesrin Kahveci, Oyuncular: Levend Öktem, Ahmet Saraçoğlu, Ecem Üstündağ, Pınar Coşkun.
 
Tarihin şahit olduğu en acımasız tiranlardan biri olan, adı zorbalık, gaddarlık ve delilikle bir anılan Roma İmparator Caligula, ilk kez 1944’te Albert Camus’nün yazdığı oyunla sahneye aktarıldı. Camus’nün oyununda sevdiği kadının ölümünün ardından mutluluğu, özgürlüğü, gücü ve ahlaki değerleri sorgulamaya başlayan genç yaştaki Roma imparatoru, “göğü denize çalmak, çirkini güzele katmak, kederi neşe kılmak”, “yok olanı var etmek” adına, sınırsız güçle boy ölçüşür. İmkânsız olanı elde etmek uğruna, imparatorluğunu bir korku ve zulüm zindanına dönüştürür. Tüm ahlaki değerleri ve yasaları inkâr eden Caligula, delilikle yaftalanmak pahasına, son nefesine kadar aklın ve vicdansızlığın yolundan vazgeçmez ve bu uğurda hem kendini hem sevenlerini hem de bütün Roma halkını yıkıma götürecek yola girer.
 
 
Kim cüret edebilir seni yargılamaya şu yargıçsız, şu kimsenin masum olmadığı dünyada!”
 
 
Şimdi de o acımasız diktatörü Baba Sahne’nin üçüncü oyunu “Kanlı Komedya Caligula”da izliyoruz. Bu kez Bulgar yazar Stefan Tsanev’in dört kişilik oyununda hayata geçiyor Caligula. 
 
 Tsanev’in oyununda M.S. 41 yılında, amcası Claudius şöyle sesleniyor İmparator Caligula’ya: “Roma Cumhuriyeti’ni hatırlayanlar çoktandır toprak oldu; sonradan doğanlar cumhuriyetin, demokrasi denilen şu şeyin ne olduğunu bile bilmiyorlar, çünkü bütün tarihler çarpıtıldı, bütün kitaplar sansürlendi; demokrasi ve cumhuriyet kelimelerinin üstü çizildi, silindi; bu iki kelime artık dilimizde yer almıyor; halk, zorbalıktan başka bir şey bilmiyor; zorbalıkla emzirildiğinden, zorbalığa anası gibi alışmış ve o yüzden bütün bunları çekiyor; hayır, hayır, çekmiyor, normal hayatını yaşıyor, bunu normal kabul ediyor, hatta hoşuna gidiyor, çünkü başka bir hayat bilmiyor...” 
 
Oyun ve Yorumu
 
Roma Cumhuriyeti’nin unutulduğu, demokrasi ve cumhuriyet kelimelerinin üstünün çizildiği, zorbalığın normal kabul edildiği M.S. 41 yılına uzanan Kanlı Komedya ‘Caligula’, “Peki ya şimdi?” sorusuna yanıt arıyor. Yönetmen Ragıp Yavuz, oyunu sahne üstüne çıkarmadan önce yazarın da onayı ile adeta yeniden yazarcasına bir dramaturji çalışması yaparak metni çok daha çarpıcı bir niteliğe kavuşturmuş. 
 
Stefan Tsanev, Caligula’yı işte bu,  “halk zorbalıkla emzirildiğinden, bunu normal kabul ediyor, hatta hoşuna gidiyor, çünkü başka bir hayat bilmiyor...” görüşünden hareketle ele alıyor.  Evet, 24 Ocak 794 (MS 41) tarihinde Roma’dayız. Halkın suskunluğu karşısında neredeyse kendine bir Brütüs arayacak kadar Caesar’ın öldürülmesine özlem duyan Caligula halka verip veriştiriyor. 
 
Halkı harekete geçirmek için hakareti ve daha bin bir çeşit kışkırtıcılığı deniyor. Sonra amcası Claudius’la şöyle bir konuşma geçiyor aralarında:
 
Caligula- Niye Sezar’ın hakkından gelinmiyor? Niye korkunç, çılgın, sapık, aykırı, iğrenç, kana  susamış Sezar öldürülmüyor?
Claudius-  Eğer şimdi aniden cumhuriyeti ve demokrasiyi ilân etsen, eğer “Halk, sana özgürlüğünü veriyorum!” desen, birden afallayacak.
Caligula- Çünkü zorbalığın dozu yeterli değilmiş, o yüzden! 
Claudius- Alışılıyor, Gaius.
Caligula- Özgürlük sevdası, zorbalığa karşı nefretten doğar, değil mi? Zorbalık ne denli acımasızsa, özgürlük sevdası da o kadar güçlü olur! E, ben Roma halkının özgürlüğü sevmesi için çabaladım, ama istemiyor. 
Claudius- Alışılıyor, Gaius.
 
Bu “alışma” durumu Caligula’nın tepesini iyice attırıyor. Karşısındaki dünyanın en tepkisiz halkından tepki bekleyerek, öylesi bir tepkiyi uyandırabilmeyi umarak acımasızlığını daha da uç noktalara taşıyor.
 
Oyunda Caligula’nın kız kardeşiyle ensest ilişkisinin yanı sıra, sarayına davet ettiği soyluların karılarını o davet sırasında yatak odasına götürmek, odadan çıkınca da içerde olanları kocalarına aktarmak, dahası Marcus Lepidus Mnester adındaki bir pantomim sanatçısıyla eşcinsel ilişkiye girmek gibi genel geçer ahlak kurallarına aykırı davranışları aktarılıyor. Stefan Tsanev oyunda rolü olan dört kişiden birini mim sanatçısı Mnester yaparak halkın sessizliğini, tepkisizliğini, her türlü zorbalığa boyun eğişini ve alışmasını simgeliyor.  Ragıp Yavuz da, Mnester rolünü bir kadın oyuncuya vererek, eşcinsellik vurgusunun sahnede ucuzlatılmasını önlüyor.
 
 
Ve sonraki 1412 yıl boyunca, yani Roma İmparatorluğu'nun son gününe kadar da, bir daha hiç kimse cumhuriyeti ve demokrasiyi geri getirmeyi denememiş...

 

Ve tabii Caligula deyince akla ilk gelen eylemlerinden biri, hatta birincisi olan atını senatör yapışı da oyun boyunca vurgulanıyor. Oyunun özgün metninde önce sahne gerisinde bir siluet olarak görünen, giderek üç boyutlu hale gelen at İnsitatus, Ragıp Yavuz’un yorumunda muhteşem atkuyruklu bir kadın dansçıda hayat buluyor. 

 
Barış Dinçel’in sahne altının görünen bölümlerini dahi oyuna katan, görkemle yıkımı buluşturan dekor tasarımı, minimal dokunuşlarla Roma dönemine gönderme yapan modern kostümleri, Caligula’nın 21.yüzyıl yorumuna uygun zemini hazırlıyor. Yüksel Aymaz’ın ışık tasarımı, Can Şengün’ün müziği ve Yasemin Gezgin’in koreografisi oyunun görsel, işitsel estetiğini yaratıyor.
Ragıp Yavuz’un oyun düzeninde yıkımla görkemi buluşturan anlayış sahneyle de sınırlı kalmıyor, bütün salon Roma’yı, salondaki seyirciler de halkı oluşturuyor. 
 
 
                                                      Mnester ile İnsitatus arasında ter döken Caligula
 
 
 
 
 
Ahmet Saraçoğlu, halkın tepkisini tetiklemeye çalışan Caligula’da aldığı alkışların tümünü hak eden bir performans gösteriyor. Abartıyı bile abartısız oynama başarısını gerçekleştiriyor.
 
Yılların ustası Levend Öktem, oyun boyunca Caligula’yı sözde onun iyiliği için uyarırken, oyunun sonunda asıl beklentisi ortaya koyan amca Caludius’taki oyunculuğuyla göz dolduruyor.
 
Mnester’de Ecem Üstündağ esnek performansı, at İnsitatus’ta Pınar Coşkun çarpıcı danslarıyla oyunun başarısına katkıda bulunan iki sanatçı.
 
Bu çok yerinde ve koşullara uygun oyun seçimi için Baba Sahne ekibini, hedef ıskalamayan dramaturji çalışması ve oyun düzeni için de yönetmen Ragıp Yavuz’u kutluyorum.
 
 
Bahariye Cad. Sakızgülü Sok. No: 31/37 Kadıköy
Gişe: 0216. 700 11 11 - Bilgi: babasahne.com
 
 
 
                                                                 
                                                    BAKIRKÖY'DE "CINGILLI" MÜZİKALİ 
 
 
BBT  yeni sezonda Cıngıllı’yla müzikal tarihimize bir güzelleme yapmaya hazır.
 
                       
 
 
 
İstemedik mi Şişli’de bir apartıman? Aşk olsun demedik mi yasaklara? Hangimiz bilmez Evita’nın Arjantin’e ağlama dediğini? Şu bekârlıktan bıkıp usanmadık mı hep birlikte?Of hay hak deyip perde gazelinİ okuyan Hacivat’la başlıyor müzikal tarihimiz. Kantolar, operetler, Keşanlı Ali’ler, ithal müzikaller. Şan Tiyatrosu müzikalleri, Ortaoyuncular klasikleri ve niceleri...İşin ilginci, ülkemizin müzikal tarihi, siyasal tarihiyle hercümerç olmuş, fark ettik ki ikisini birbirinden ayırmak imkansız. Memlekette ne olduysa, yansımış sahnedeki müzikallere.  Sahnelerimizin perdelerine sinmiş, hepimizin hatıralarında yer alan müzikal şarkıları bu sefer Türkiye tarihiyle yan yana yürüyecek. Beraberce dinleyeceğiz bir asırda kimler geldi kimler geçti, beraberce söyleyeceğiz en ünlü müzikal şarkılarını. Çiğdem Erken’in müzik direktörlüğünde, BBT orkestrası ve BBT oyuncularının canlı yorumuyla sahnede Cıngıllı. Tamamlanmak için seyircisini heyecanla bekliyor.
 
Proje: Emrah Eren, Müzik direktörü: Çiğdem Erken, Metinler:Irmak Bahçeci, Seslendirenler: Ragıp Savaş, Emrah Eren, Faruk Üstün,Fidan Koşar, Orhan Kemal Aydın, Yonca Şahinbaş, Nazan Koçak, Gözde Ayar, Erol Ozan Ayhan, Mustafa Sercan Yener, İrem Sultan Cengiz,  Orkestra: Uğur Çerkezoğlu (piyano), Ersin Toz (gitar), Ebru Mine Sonakın (klarinet), Nilay Sancar (keman), Aykut Yıldırım (bas gitar), Melih Yüzer (davul), Harun Koç (perküsyon), Adem Elkaya (ud), Mehmet Boyacı (kanun), Dekor: Barış Dinçel, Kostüm: Sadık Kızılağaç, Işık: İlker Dursun, Afiş ve broşür tasarım: Ethem Onur Bilgiç, Afiş ve konser fotoğrafları: Emre Mollaoğlu.
İletişim: 0212. 585 59 35
 
 
 
                                                   
                                      ÜÇ KATLI BİR BİNA'DA FARKLI BİR DENEYİM: ARAF 
 
 
 
Ariel Dorfman'ın yazdığı, A. Feyzi Korur'un çevirdiği, Doğuş Elden'in tasarlayıp yönettiği, Nuri Görsev ve Özlem Uslu'nun rol aldığı Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu'nun "ARAF" oyunu Kuzguncuk'ta üç katlı ahşap bir binanın üç farklı odasında "birbirlerine tamiri imkânsız biçimde hasar vermiş olan bir kadınla bir adamın, birbirlerini acımasızca sorgulamalarını" sahneye taşıyor.
 
Alışıldık sahneleme tekniklerinden farklı olarak tasarlanan ve seyirci sayısı 10 kişi ile sınırlı tutulan oyun, "katlanılamaz bir saldırı karşısında yıkıldığımızda ne yapmamız gerektiği” sorusunu soruyor ve kurbandan suçlayıcıya, kurbandan saldırgana, saldırgandan kurbana geçmenin ne kadar kolay olduğunu ortaya koyuyor.
 
Araf özünde oldukça sert ve psikolojik bir metin; aynı zamanda kadın-erkek ilişkisi üzerinde “kim suçlu, kim affedilebilir, kim haklı?” meselelerinin irdelendiği, nefeslerin birbirine çarptığı farklı bir oyunun parçası olmak isteyenler için benzersiz bir deneyim. 
 
Adres: İcadiye caddesi no: 85 
Bilgi ve Rezervasyon: 0553. 228 44 63
 
 
 
                                               NETOÇKA NEZVANOVA “İSİMSİZ HİÇKİMSE”
 
 
 
Yabancı Sahne 6. sezonunu, Türkiye’de ilk kez sahnelenen, Dostoyevski’nin yarım kalmış tek romanı Netoçka Nezvanova ile açıyor. Yapımcılığını Yabancı Sahne’nin üstlendiği, dramaturg ve yönetmenliğini Deniz Hamzaoğlu’nun yaptığı Netoçka Nezvanova’da, Gülay Say ve Zafer Altun rol alıyor.
 
 “Neden diğer insanlar benim anne ve babamdan farklılar, görünüşleriyle bile? Neden diğer insanların yüzlerinde gülücükler varken bizim küçük köşemizde hiç kimse gülmüyor ya da hiçbir mutluluk ifadesi göstermiyor?” diye sorguluyor küçük Netoçka yaşamak zorunda kaldığı yazgısını… Dostoyevski küçük bir çocuk duyarlılığıyla ortaya seriyor, etrafımızdaki şartlar ve insanlar değişse de değiştirilemez olan yalnızlığımızı…
Edebiyat tarihi açısından önemli, ancak, yazarın diğer eserlerinin gölgesinde kalmış olan bu eser, küçük bir kız çocuğunun, çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde hayatı ve kendisini tanıma macerasını, yaşadığı büyük trajedilerden, sevgi ve dostluğa tutunarak sıyrılma çabasını, Dostoyevski’nin emsalsiz ifade gücüyle anlatıyor.
 
Yazan: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Çevirmen: Anzhela Barshchevskaya, Dramaturg ve Yönetmen: Deniz Hamzaoğlu, Koreograf: Bülent Develi, Müzik: Deniz Karausta, Işık Tasarım: Doğa Demirhan, Kostüm Tasarım: Gülay Say, Görsel Tasarım: Osman Moustafa, Asistan: Ufuk İnce, Murat Mendeş, Oyuncular: Gülay Say, Zafer Altun.
 
 
İletişim: yabancisahne34@gmail.com - 0505. 289 40 25
 
 
 
 
Etiketler: Caligula  Tiberius  Claudius  Neron