Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Özgürlüğe Kaç Şafak Var?

Özgürlüğe Kaç Şafak Var?

15 Mart 2019 - 09:03
Babalar ölür, sonra çocukları… Bulut ölür, yağmur olur, insan ölür, toprak olur, rüzgâr eser, kaya olur… Bundan da çok güzel rap olur.

Yazan/Yöneten: Murat Mahmutyazıcıoğlu, Oynayan: Deniz Karaoğlu, Yönetmen Yardımcısı: Sevda Deniz Karali, Hareket Düzeni: Gizem Bilgen, Müzik: Ah! Kosmos, Işık: Utku Kara, Kostüm/Dekor/Görsel Danışman:Erdi Eralp Uğur, Afiş: Çağlar Bıyıkoğlu, Fotoğraflar: Berkant Demirbek, Murat Dürüm, Proje Asistanı: Selim Özden Karadana.

 

Şekersiz, Fü, Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin gibi oyunlarıyla tanıdığımız genç oyun yazarlarımızdan Murat Mahmutyazıcıoğlu, evrensel çerçevede erkeklerin en ilginç deneyimlerinin başında gelen “askerlik” olgusuna odaklanan bir oyun yazmış. Bu askerlik meselesinin gerçekten üzerinde durulması, irdelenmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Kısa dönem askerlik yapan bir tanıdığım, askerlik hikâyelerini, askerlik anılarını yirmi sekiz yıldır anlata anlata bitiremedi örneğin. Toplumda çok farklı konumda olmalarına rağmen hâlâ askerlik arkadaşlarıyla düzenli olarak görüşüyor. Bedelliler bile espri olsun diye askerlik anıları anlatıyorlar, belki bu esprilerin temelinde askerliğin bir tür erkeklik ritüeli olarak yorumlanması ve bu nedenle bir eksiklik duygusunu tetiklemesi yatıyordur.

 

Ancak Mahmutyazıcıoğlu, bu olguyu yaşamın diğer yönlerinden soyutlayarak sahneye taşımıyor. Tek kişilik oyunu Kader Can’da, baskın olarak bir ana-oğul ilişkisini anlatırken, farklı kişilerin farklı yaşamlarının izdüşümünü de aktarıyor. Ne de olsa asker ocağı çok geniş toplum kesimlerinden gelenleri aynı çatı altında, görece olarak aynı koşullarda barındıran bir yer. Hele de oyunun kahramanı Kader Can gibi varoştan gelen ve rap tutkusunu beraberinde getiren biri olunca iş renkleniyor, boyut kazanıyor.

 

Oyun ve Yorumu

Kader Can bir ananın tek evladı. Baba bir iş makinesinin kurbanı olmuş. Ana deyim yerindeyse saçını süpürge etmiş oğlunu yetiştirmek için, en çözümsüz, en umutsuz durumlarda bile pes etmemiş. Pes etmeye etmeye, korumak ve korunmak içgüdüsünün yarattığı bir kabuğun sertliği içine gömülmüş. Hayallerinin peşinden gitmeye can atan, rap söyleme tutkusunu hayata geçirme özlemiyle yanıp tutuşan oğul da zamanla bir kabuk örüyor kendine. Ana ve oğul o kabukların içinde çevreden ve birbirlerinden uzak, ama birbirlerinden başka hiç kimsesi olmayan bir yaşamı sürdürüyorlar.

 

 Anneyi görmüyoruz sahnede. Tıpkı oyunun dokusundaki diğer kişileri de görmediğimiz gibi. Oyun Kader Can’ın 12 aylık askerlik hikâyesi, biraz öncesi, biraz da sonrası… Kendi kabuğuyla geçen bir ömür, koşullar, yollar, cepteki son parayla latte ısmarlanan sevgili ve annesi… Biraz savaş, biraz aşk, biraz dostluk hepsi Kader Can’ın ağzından aktarılıyor, kimi zaman rap biçeminde kimi zaman düz anlatı olarak.

 

Deniz Karaoğlu canlandırdığı karakterlerin hepsinde başarılı oluyor. 
 
 

Yazar ve yönetmen Murat Mahmutyazıcıoğlu ile oyuncu Deniz Karaoğlu’nun üzerinde birleştikleri ortak nokta şu: “En küçük birlik olan ailelerden başlayarak, ‘Nerelisin?’ sorusundan başlayarak şehirde yaşamak da küçük bir askerlik koğuşunda yaşamaya benziyor.” Zaten kışlada kaç şafak kaldığı sayılırken, dışarıda da özgürlüğe, insanca yaşamaya kaç şafak kaldığını saymıyor muyuz? O yüzden sivilde yaşamanın da koğuştakinden farkı yok. Hatta dışarıda özgürlük olmayan ülkelerde hapiste yaşamanın da dışarıdan ya da kışla koğuşundan farkı olmuyor. 

 

 

Murat Mahmutyazıcıoğlu, kostüm, dekor, görsel danışman Erdi Eralp Uğur ile sahne tasarımını oluştururken oyun alanını merkezde tek bir kutunun olduğu hayli ufak çapta bir zemine indirgemiş. Utku Kara’nın ışık tasarımında oynanan oyun Gizem Bilgen’in tek oyuncunun hareketlerinde birçok kişiyi ayrıştıran ve bütünleştiren düzeniyle dinamizm kazanıyor.

 

Deniz Karaoğlu, kendisi için yeni bir deneyim olan rap müziğinde doyurucu bir performans gerçekleştirirken, oyunun anlatı bölümlerinde de ustalaşan oyunculuğunu sergiliyor. Kader Can yılın kaçırılmaması gereken oyunlarından biri olmuş.

 

 

 

 

***

 

 

Tiyatrolardan Haberler

Hep Sonradan

 

 

 
 

Ahmet Kaya’nın yaşamından kesitlerin anlatıldığı ve Kardeş Türküler’in şarkılarıyla eşlik ettiği Türkiye’nin ilk müzikli oyunu “Hep Sonradan” seyirci ile buluştu.

 

Türkiye’nin en güçlü sesleri arasında yerini almış sanatçı Ahmet Kaya’nın hem eserlerinin hem de yaşamından kesitlerin de yer aldığı müzikli tiyatro oyunu ‘Hep Sonradan’a Kardeş Türküler 15 ayrı Ahmet Kaya şarkısı ile eşlik ediyor. ‘Hep Sonradan’, Paris’te sürgünde yaşayan Salih’in, hastalığından dolayı çocukluk arkadaşı olan Ahmet Kaya’yı ve müziklerini unutmama, hatırlama çabası üzerinden çarpıcı bir hikâyeleştirme ile sahnelenmeye başlayan Hep Sonradan, ilk gösteriminin ardından sezon boyunca hem İstanbul’da, hem de belirlenecek turne programı kapsamında Türkiye’nin dört bir yanında meraklılarıyla buluşmaya devam edecek.

 

Yakın tarihe dair toplumsal hafızayı güncelleyen ve hem bu hafızaya hem de Ahmet Kaya şahsında diğer sürgün hikâyelerine de bir saygı duruşu sunan ‘Hep Sonradan’ hikayelere şarkıların tanıklık ettiği fakat sahne dili bakımından müzikal de olmayan bir “ilk” olma özelliği taşıyor.  ‘Hep Sonradan’ın yönetmen koltuğunda Metin Göksel otururken, Ahmet Kaya’nın en sevilen 15 şarkısını da Kardeş Türküler canlı şekilde seyirciye sunuyor. Oyuncu kadrosunda Cüneyt Yalaz, Elit Andaç Çam, Ahmet Melih Yılmaz, Saim Güveloğlu, Ferya Soysal ve Banu Açıkdeniz gibi deneyimli oyuncular yer alıyor.

 

 

***

Tiyatro Martı’da KRAL

 

 

 
 

Eugène Ionesco’nun yazdığı “Kral Ölüyor” oyunu, dramaturjisini ve metin çalışmasını Erdal Özyağcılar’ın yaptığı yeni uyarlamasıyla seyirci karşısında. “Kral”güce tapan, ölürken bile tahtından ayrılmayan bir kralın son çırpınışlarını sahneye taşıyor.

 

Erdal Özyağcılar, Güzin Özyağcılar, Barış Kıralioğlu, Merve Engin, Gözde Çetiner, Ferdi Alver ve Burak Tanay’ın başrolleri paylaştığı iki perdelik oyun, insanın ölüm karşısındaki çaresizliğini, ölmemek için direnişini komik ve eleştirel bir şekilde gözler önüne seriyor.

 

Yönetmen koltuğunda Serkan Üstüner’in oturduğu oyunun yönetmen yardımcılığını Zeynep Özyağcılar üstleniyor. Lale Aslan’ın dilimize çevirdiği, dekor tasarımını Cihan Aşar’ın, kostüm tasarımını Candan Seda Balaban’ın yaptığı “Kral”ın reji asistanlığını ise Yasemin İçen yapıyor. Işık tasarımı Mahmut Özdemir, koreografisi Handan Ergiydiren imzası taşıyan oyunun müzikleri ise Orhan Enes Kuzu’ya ait.

 

 

***

 

Culter’ın İlk Projesi:

“Beyoğlu’nda En Kırmızı Akşamüstü

 

 

 
 

Beyoğlu’nun yeni sanat mekanı Culter’ın ilk projesi ”Beyoğlu’nda En Kırmızı Akşamüstü” oyunu Mart Ayında gösterimlerine devam ediyor.

 

Bir kitap, yolun başlangıcı da olabilir sonu da. Kendi hikâyesini unutan bir yazarla, kendi hikâyesini anlatmaya çalışan bir yazar adayının yolları, ansızın bir romanın sayfalarında kesişir. Ve bu vakitsiz karşılaşma onları kendi uzak geçmişlerinin gölgesinde kalmış, yalnız ve karanlık bir yüzleşmeye sürükler.


Yazan-Yöneten: Doğuş Elden, Proje Kordinatörü: Medya Dinçer, Işık Tasarımı: Burak Yalçın, Müzik: Behiç Eren Karataş, Afiş/Görsel Tasarım: Selçuk Demirci, Asistanlar: Atakan İlhan – Berin Açıkgöz, Oyuncular: Nuri Görsev, Doğuş Elden, Ezgi Koçer, Asena Yıldırım. 

Etiketler: Seçkin Selvi  tiyatro