Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Metal yorgunu bir oyun
08 Aralık 2012 - 07:12
Bilgesu Erenus'un yazdığı, Hüseyin Köroğlu'nun yönettiği "Arka Bahçe", bekleneni veremiyor...
“Arka Bahçe” hayal kırıklığı oldu

ARKA BAHÇE- Yazan: Bilgesu Erenus, Yöneten: Hüseyin Köroğlu, Müzik: Selim Atakan, Sahne Tasarımı: Rıfkı Demirelli, Kostüm Tasarımı: Duygu Türkekul, Işık Tasarımı: Murat Selçuk, Efekt Tasarımı: Kadir Arlı, Koreografi: Özge Midilli Aşar, Oynayanlar: Güzin Özyağcılar/ Şenay Saçbüker/ Zümrüt Erkin/ Özge Midilli/ Mevlüt Demiryay/ Deniz Evrenol/ Nur Saçbüker/ Berk Samur/ Doğan Şirin/ Melisa Demirhan.

Ödünsüz politik duruşu, oyun, senaryo, deneme alanlarındaki ustalığı, dünya görüşüyle örtüştürdüğü müzik çalışmalarıyla hepimizin gönlünde saygın bir yeri olan, izlediğim çeşitli oyunlarından özellikle "Misafir", "El Kapısı", "Nereye Payidar", "İkili Oyun" ve "Güneyli Bayan"ın belleğimde yer ettiği Bilgesu Erenus’un “Arka Bahçe” oyununu Şehir Tiyatroları’nda izledik.

Şenay Saçbüker ve Güzin
Özyağcılar, "Arka Bahçe"de.
“Kapitalizmin tarihsel gelişimini, küreselleşmenin sonuçlarını eleştirel bir bakışla ele alan oyun” olarak sunulan oyunu, yönetmen Hüseyin Köroğlu, “Tüketim sisteminin acımasızca dönen çarkları var olan her şeyi öğüterek önce atıklara dönüştürüyor, sonra bir çöplük haline getiriyor, o da yetmiyor çöpleri de sınıflara ayırıp "bir yerlere" döküyor. Arka Bahçe, tüketim isteğinin neredeyse bir paranoya ritüeli haline geldiği günümüzde, tüketim tekellerinin kendi sistemlerine uymayarak direnen, onların istediği gibi biçim değiştirmeyenlere kesinlikle yaşam hakkı tanımadığını suratımıza bir tokat gibi çarpıyor,” diye tanımlıyor. Bilgesu Erenus da “Hepimiz aynı atık yığınındayız zaten, akıl almaz bir kokuşmanın ortasında. Bilim gibi, sanat gibi, politika gibi. Ve doğacak çocuklarımızdan yana hiç bir şansımız kalmadı…” diyerek bu tanımlara nokta koyuyor.

Bu tema dokusuna örülmüş oyunun olay kurgusu ise bahçeli bir evde yaşayan yaşlı bir kadının, Noel’i yalnız geçirmemek için yaptıklarını yansıtıyor. Kadın, Noel’de yanında kalsın diye hizmetçisine giderek artan para teklifleri yaparken, hizmetçinin hikâyesini de dolaylı olarak öğreniyoruz. Karnındaki bebeğin yabancı bir ülkede savaşan babasıyla ilgili umutlarını, beklentilerini, kuşkularını dile getiren hizmetçi, yaşlı kadının vasiyeti üzerinden kendi geleceğini güvenceye alma çabasında. Kadının yıllardır eve uğramayan kızı ise silik bir motif olarak hikâyede yerini alıyor.

Noel hazırlığı içinde evin hanımı ve hizmetçisi arka bahçeye yıllardır birikmiş çöpleri temizlemeye kalkışınca, orası Kızılderili soykırımından başlayarak Latin Amerika, Vietnam, Orta Doğu’daki Amerikan günahlarının çöp yığınına dönüşüyor. Yaşlı kadının arka bahçesi ile Amerika’nın arka bahçesinde çöp yığınları muamelesi gören ülkeler özdeşleşiyor. Bahçedeki çöpler, kendini Özgürlük Anıtı’nın yerine koyan yaşlı kadına hesap sormaya, onu suçlamaya başlıyor. Tabii bu arada, olanlara hiç ses çıkarmadan seyirci kalan herkes de bu suçlamadan nasibini alıyor.

Erenus bu oyunu 1980-88 İran-Irak savaşının yarattığı duyarlılıkla 1990’da yazmış. Yazıldığı dönemde politik nedenlerle sahneye çıkamadığı belirtilen oyun, politik nedenler sanki daha da ağırlaşmamış gibi, 22 yıl sonra perde açtı. Ve ne yazık ki, o 22 yılın yorgunluğu olanca ağırlığıyla oyunun ve oyuncuların üstüne çökmüş gibi görünüyor. Kıvrak bir kalemi olduğunu bildiğim Bilgesu Erenus, bu oyunda eskimiş şablonlara takılmış, klişe anlatımlardan, artık çok gerilerde kalan bir söylem biçeminden sıyrılamamış. Oyun bu haliyle biraz toz kokuyor.

Şenay Saçbüker’in neden klasik bir beyaz perde hizmetçi kostümüyle, yine klasik bir beyaz perde Fransız hizmetçisi fıkırdaklığıyla oynatıldığını anlamak zor. Koreografide imzası olan Özge Midilli Aşar’ın Güzin Özyağcılar’a yaptırdığı evlere şenlik dans ise, yazık olmuş. Tabii o dans sahnesindeki “kolsuz” gecelik tasarımı için de Duygu Türkekul’u uyarmak gerek. Güzin Özyağcılar da, oyunun özüyle ilgili olarak, ezberinden başka ilişki kuramamış gibi görünüyor. Sahnede çeşitli ulusları simgeleyen oyuncular da, oyuna bir katkıda bulunamıyorlar. Verilen emeklere yazık olmuş diyeceğim.

“Meymenetsiz Musibet” işgale devam ediyor!



Kara Kabare Topluluğu’nun Meymenetsiz Musibet adlı oyununda bir sahneyi işgal eden dört kişi yer alıyor. Bu kişiler kafalarındaki sorulara yanıt almak için, sahne çalışanlarını rehin alıp seyirciyle birlikte şenlikli, yarı ciddi, yarı çılgın bir sorgulama sürecine girişiyorlar: Doğu mu Batı mı? Cinsellik mi tinsellik mi? Tarihe mi dönelim, güncel mi kalalım? Geleneksel Türk Tiyatrosu öğelerinin çağdaş bir yorumla sahneye taşındığı ve modern sanatla iç içe geçtiği oyun, şiir, şarkı, dans ve kabare türüne özgü mesellerden yararlanıyor.

Şirvan Akan’ın yazıp, Selin Zafertepe’nin yönettiği oyunun besteleri Çelik Kasapoğlu ve Hakan Çeliker’e, koreografi Defne K. Kasapoğlu ve Şirvan Akan'a ait. Şirvan Akan, Defne K. Kasapoğlu, Selin Zafertepe ve Hakan Çeliker’in rol aldıkları oyun, 13 Aralık’ta Nazım Hikmet Kültür Merkezinde (Kadıköy), 10, 17 ve 24 Aralık’ta Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde (Beyoğlu) seyirciyle buluşuyor.

(0 530 952 86 96 / 0 212 252 74 52)