Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Köprünün üstünden değil altından bakmak

Köprünün üstünden değil altından bakmak

09 Ekim 2015 - 04:10 | Nazlı Bulum ve Aykut Akdere
Oyun Atölyesi, Arthur Miller’ın “Köprüden Görünüş” adlı oyunuyla çağdaş bir tragedya örneği sunuyor
KÖPRÜDEN GÖRÜNÜŞ-Yazan: Arthur Miller, Çeviren: Gül Y. Yıldırım, Yöneten: Hira Tekindor, Sahne Tasarımı: Zerrin Tekindor, Müzik: Orhan Enes Kuzu, Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan, Oynayanlar: Bülent İnal/ Aslı Yılmaz/ Nazlı Bulum/ Kubilay Karslıoğlu/ Aykut Akdere/ Ercüment Acar/ Sedat Bilenler/ Melih Pamukçu.
 
Amerika, Kristof Kolomb’dan bu yana göç alan bir kıta. Özellikle ABD’nin nüfusu büyük ölçüde o göçmenlerden oluşmuş. Ama en büyük göç dalgalarını Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra, harabeye dönen, ekonomisi çöken Avrupa’dan “Amerikan rüyası”na kapılıp gelenler oluşturuyor. Arthur Miller’ın “Köprüden Görünüş” adlı oyunu, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki göçmenlerin 1950’lerdeki yaşamından bir kesit aktarıyor.
 
Brooklyn’de İtalyan kökenli Amerikalıların çoğunlukta olduğu Red Hook semti. Brooklyn Köprüsünün altında kalıyor. Köprüden Manhattan’a geçerken başınızı sola çevirirseniz görünen yer. New York şehrinin rıhtımında yer alan bu mahalle halkı, doğal olarak rıhtımda iş arıyor, rıhtımda iş buluyor, rıhtımda çalışıyor. Tıpkı Yenibosna’da ya da halk arasında Mavi Bidon mahallesi diye bilinen yörede veya Çatalca tarafındaki Arnavutköy’de yaşayanlar, nasıl çoğunlukla o yörede çalışıyor, çoğu denizi bile hiç görmeden yaşıyor ve İstanbul’la ilişkileri sadece köyden gelen mektup zarflarının üzerindeki  “İstanbul” ibaresiyle sınırlı kalıyorsa, Red Hook semtinin göçmen nüfusu da Amerika’yı o kadar tanıyor. Köprünün üstünden geçenler orada yaşayanların dramını ne kadar biliyorsa, onların görüp bildikleri Amerika da aşağıdan köprüye bakış noktasında tükeniyor. Zar zor bulunmuş işlerinden kovulma korkusuyla sinmiş insanlar, peşine takılıp geldikleri Amerikan rüyasının kâbusunu yaşıyor her gün. O sindirilmişlik, o eziklik içinde de, her gün tanık olduğumuz üçüncü sayfa haberlerinin kahramanları oluyorlar.  
 
Bülent İnal, ilk sahne deneyiminde Nazlı Bulum ve Aslı Yılmaz’la birlikte oynuyor.
 
Oyun
 
Arthur Miller, “Köprüden Görünüş”ü bir avukat arkadaşından dinlediği gerçek bir olaydan yola çıkarak yazmış. Oyuna bakışını, "Yazarken orijinal hikâyeye bağlı kalmaya çalıştım. Hikâyeyi duyduğumda beni etkileyen şey, çok net oluşu ve olayların nefes kesen bir sadelikte gelişmesiydi," diye açıklamış. Yaşamları cinsellik ve töreler temeline oturan Latin ırkından olanların basit hayat hikâyeleri de doğal olarak yazarı etkileyen netlikte ve sadelikte oluyor. Biz üçüncü sayfa okurları bu tür olaylara ne kadar alışıksak, McCarthy faşizminden geçmiş Arthur Miller’in entelektüel zihni için bir o kadar yadırgatıcı. Uygarlık farkı dediğimiz de bu işte. Oysa biz kadınların gün ortasında, yol ortasında defalarca bıçaklanarak öldürülmesini bile erkek onuruna bağlayıp hafifletici sebep diye gören bir ülkede yaşıyoruz. Başka ölülere neler yapıldığını bile kanıksıyoruz.   
 
Oyun Eddie Carbone ve ailesinin yaşadığı bir olaya düğümleniyor. Eddie limanda işçi. Vahşi kapitalizmin her şeyini ezip geçtiği koşullarda, elinde kala kala onuru kalmış. Onurunu korumak için göze alamayacağı şey yok. Beatrice’yle evli, ama üzerine ölü tozu serpilmiş bir evlilik bu. Karısının yeğeni Catherine de onlarla birlikte yaşıyor. Gencecik bir kız. Üstelik ayaklarının üstünde durmak gibi güçlü bir özlemi ve kişiliği var. Enişte ise onun çalışma isteğine sürekli karşı çıkıyor. Bunda töresel tutuculuk ağır bassa da, geri planda Eddie’nin kendisine bile itiraf etmediği tutkulu aşk yatıyor.
 
Büyük bir barış ve huzur içinde geçmese de yaşamları, bir biçimde idare edip gidiyorlar. Ta ki, Beatrice’nin iki kuzeni Marco ve Rodolpho fırsat ve kısmet aramak için Amerika’ya gelene kadar. Hem de kaçak göçmen olarak. Marco evli, çoluk çocuk sahibi. Rodolpho ise hem genç, hem bekâr, hem yakışıklı, hem ille de tuttuğunu kopartmak niyetinde. İşte o zaman işler karışıyor.
 
Oyunun Yorumu
 
Arthur Miller, oyunu çağdaş bir tragedya çerçevesi içine oturtmuş. Tragedyanın koro başı da (gerçek olayı yazara anlatan avukata gönderme olarak) avukat Alfieri. Oyunun başında kör kâhin gibi, olacakların ipucunu veriyor seyirciye. Oyun boyunca da araya girip olayların akışını bağlıyor.
 
Oyunu “Kim Korkar Hain Kurttan” adlı ilk yönetmenlik deneyimini başarıyla gerçekleştiren Hira Tekindor yönetmiş. Oyun düzenini de yazarı çok etkileyen o sadelik ve netlik üzerine kurmuş. Bu yaklaşım, ilk kez birlikte çalıştığı oyuncularla başarıyı yakalama fırsatını vermiş. Sahneyi de olabildiğince ekonomik kullanarak, farklı mekânlarda yer alan bölümlerin, oyun akışını aksatmamasını sağlamış. Hira Tekindor’un rejisi ölçülü, biçili, oyunu iyi okuyan, incelikli bir çalışma. Zerrin Tekindor’un sahne tasarımı da yönetmenin yaklaşımına olanak yaratıyor. Yalnızca iki bankın ve bir kapı boşluğunun yer aldığı dekorun tek derinliği ve renkliliği, zaman içinde gelmiş geçmiş göçmen dalgalarını çağrıştıran katmanlardan oluşmuş fon panosu.
 
 
Eddie’yi oynayan Bülent İnal, tiyatro öğrenimi görmüş olmasına karşın, bugüne kadar onu sadece TV ve sinema dallarında izledik. “Köprüden Görünüş” onun ilk sahne deneyimi. Biraz abartılı oynuyor. Özellikle sesini baştan sona yüksek kullanması, oyunun sonundaki kreşendo etkisini azaltıyor. Ama sağlam tiyatro öğrenimi, sahnede rahatlığını ve diğer oyuncularla uyumunu sağlıyor. Beatrice’de Aslı Yılmaz, Marco’da Ercüment Acar, Tony’de Sedat Bilenler ve memurda Melih Pamukçu, metinden kaynaklandığını sandığım iki boyutlu karakterlerin ötesine pek geçemiyorlar. Avukat Alfieri’yi oynayan Kubilay Karslıoğlu, deneyimli bir oyuncu olmanın rahatlığı içinde. Catherine’i oynayan Nazlı Bulum, fiziğiyle rolüne öylesine uyuyor ki, fazladan bir şey yapmasına gerek kalmıyor. Rodolpho’yu canlandıran Aykut Akdere, inandırıcı oyunuyla, oyunculuk kumaşının iyi olduğunu gösteriyor.
 
“Köprüden Görünüş” yeni tiyatro döneminin izlenilmesi gereken başarılı oyunlarından biri olarak öne çıkıyor.
 
Online Bilet: http://www.oyunatolyesi.com/online-bilet/koltuk-secimi 
Gişe Tel: 0216 345 39 39
 
 
 

Bol Ödüllü Oyun “Tesir” bu sezon da devam ediyor

 
Güneş Sayın ve Salih Bademci
 
Siyah Beyaz Renkli Tiyatronun 2014 - 2015 sezonunda 5 dalda ödül alan oyunu “Tesir”,  her Çarşamba Talimhane Sahnesi'nde seyirciyle buluşuyor. İnsan beyninin karanlık kıvrımlarına ışık tutan oyun, depresyona çözüm arayan bir deneyin ortasında tanışan iki kobayın, doktor denetimine rağmen büyüyen aşklarını anlatıyor,  Aşkın arka planında bilimin çaresizliğini, 21.yüzyılda  teknoloji ile değişen yeni insanı, madde bağımlı yaşamı  sorguluyor.  Lucy Prebble’ın yazdığı oyunu Çağrı Şensoy yönetiyor. Güneş Sayın ile Salih Bademci, denek rollerini üstlenirken, doktorları Aslı Yılmaz ile Metin Yavuzoğlu oynuyorlar. 
 
İletişim: 0212.238 85 09
 
 
 

Karaköy sokaklarında Farklı Bir Deneyim!

 
Candaş Çetinkaya, Ceylan Dizdar, Demet Ergün, Hasibe Saraç, Onur Adıgüzel, Serhat Kacar
 
Yıllar önce Galata sokaklarında “Takip” isimli bir proje gerçekleştiren Mekan Artı yeniden sokaklara ve “gerçek” mekanlara dönüyor. Özel bir kurguyla seyirci dört ayrı karakterin hikayelerine, hayatlarına, varoluşlarına ve özlerine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Günümüz İstanbul’unda birbirini hiç tanımayan bu dört ayrı kişinin ortak noktalarını bulmaya çalışıyor.
 
Her cumartesi saat 16.00’da başlayan oyuna onar kişililk dört ayrı grupta on altı seyirci kabul ediliyor. Oyun kulaklıklar aracılığıyla Karaköy sokaklarında seyir halinde oynanıyor. Oyun aynı zamanda İngilizce dil seçeneği ile de sahneleniyor.  
 
Metin: Didem Kaplan, Reji: Ufuk Tan Altunkaya, Proje Koordinasyon: Ozan Ünlükoç, Video-Görsel Tasarım: Çağla Çağlar, Oyuncular: Candaş Çetinkaya, Ceylan Dizdar, Demet Ergün, Hasibe Saraç, Onur Adıgüzel, Serhat Kacar.
 
Oyun başlama noktası: Nano Cafe, Arap Oğlan Sokak Serçe Çıkmazı No:2/A Karaköy
Rezervasyon ve Bilgi: 0212. 224 57 56, iletisim@mekanarti.com, www.mekanarti.com
 
 

Sonbahar Sergileri

 
 

Grayson Perry Sergisi

 

Küçük Farklılıkların Kibri

 
"Virgin" Anlasmasının Müjdesi, 2012
 
 British Council çağımızın en özgün ve cesur sanatçılarından 2003 Turner ödüllü Grayson Perry'nin sergisini sunuyor. Merkezinde sanatçının British Council Koleksiyonu'ndaki altı büyük halısının yer aldığı sergi,  8 Kasım’a kadar gezilebilir.
 
 Altınsoy Caddesi No:3 Sıhhiye-Altındağ • Ankara
 
 

“Balat’ta Sanat Başkadır”

    
Çağdaş Erçelik, Merve Oyman
 
Kadim medeniyetlerin beşiği, tarihe tanık sokaklar, cumbalı evler, gizemli mahzenler, binlerce yıllık dinî mekânlar… Evet, Balat’tan bahsediyoruz. Tarihî geçmişiyle ilgili sadece tahminlerin yapılabildiği, Bizans ve Roma kadar esrarlı İstanbul’da bir semt.
 
Galeri Eksen Balat Art and Artist House, tiyatro sanatçısı Ayla Önder ve eşi sanat taciri Aşkın Önder tarafından farklı bir sergileme alanı oluşturmak için kuruldu. Tuğla duvarlarla örülü, tarihi kuyunun bulunduğu, ve dönem mimarisi modernize edilerek kurulan “Galeri Eksen Balat Art and Artist House”, yurtdışından veya İstanbul dışından sanatçıların gelip ikamet edebilecekleri, eserlerini sergileyebilecekleri yeni bir adres.
 
Farklı din, dil, kültür ve ırkların uzun süredir birlikte dostça, kardeşçe ve barış içinde yaşamlarını sürdürdükleri bu kadim semtte, yine farklı sanat anlayışlarından, farklı kültürlerden, farklı dillerden ve dinlerden sanatçıların oluşturacakları sergi konseptleri Galeri Eksen Balat’ta gösterime sunulacaktır.
 
Ahmet Yeşil, Ievgen Petrov, Yahya Bağcı, Esma Sürücü, Kadir Akyol, Rafet Van, Çağdaş Erçelik, İbrahim Tayfur, Aslı Kutluay, Funda İyce Tuncel, Betül İncedayı Gülerman, Barış Kara, Emre Tosun, Eren Güler, Filiz Hatipoğlu, Serkan Özçelik, Ekin Hamiş, Haşim Nur Gürel, Farzin Rahneshin, Semiha Elveren, Melike Çağıcı, Ertuğrul Tuna, Alptekin Yüksel, Neşe Akgündüz, Aylin Örücü, B.Haldun Erdoğan, Elif Okur Tolun, Hasan Sarıtaş, İbrahim Örnek, Nalan Türkeri, Alkım Beyhan, Jale Yılmabaşar, Kristin Salery, Füreyya Koral, Cahide Erel, Ayşegül Kaya, Alper Torun, Ali Omarr, Reşat Ceylan, Haşim Nur Gürel, Merve Oyman, Nazlı Mutlukaya gibi farklı sanat anlayışlarına sahip sanatçıların eserlerinden oluşan “Balat’ta Sanat Başkadır” isimli sergi Galeri Eksen Balat’ta 15 Kasım’a kadar izlenebilir. 
 
İletişim: Aşkın Önder-Ayla Önder
0212. 327 34 99
 
 
Krampf Gallery, sanatçının 10 yıllık retrospektif sergisini sizlere sunuyor. Emir Uras’ın "500 Flowers for Zeyneb" serisi ile başlayan, resim ve çizimlerden, bilgisayar ortamında geliştirilmiş kompozisyon ve heykellere kadar devam eden bir yaratım sürecini izliyorsunuz.