Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Kıvrak Bir Zekânın Ürünü: "KAM*"

Kıvrak Bir Zekânın Ürünü: "KAM*"

16 Mayıs 2015 - 01:05 | Kameranın üzerine yerleştirilen kartondan kesilmiş otomobil resminin karşısında oturan oyuncular, ekranda otomobilin içinde yolculuk yapıyor.
Dijital gerçekliği ve bizi 'Varmış' gibi hissettiren teknolojiyi sorgulayan oyun
KAM- Yazan-Yöneten: Can Bora, Videografi: Fırat Gürgen, Modül Tasarım: Utku Öğüt, Müzik: Mabel Matiz, Selin Damar, Utku Öğüt, Kostüm Tasarımı: Selim Baklacı, Proje asistanı: Fuat Özsavaş, Prodüksiyon: berika, Oyuncular: Goncagül Sunar, Yunus Günçe, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Halil İbrahim Irklı, Can Bora.
 
Paris’te tiyatro, Barselona’da dans eğitimi alan 1986 doğumlu genç sanatçı Can Bora, Green Box tekniğini kullandığı projesinin ilk oyunu olan “Dantel”i şöyle tanımlıyor: 
 
"Oyun, kronolojik ve lineer ilerlemeyen parçalardan oluşuyor. Ve bu parçalar da farklı disiplinlerle (tiyatro, dans, video) seyirciye sunuluyor.  Dolayısıyla, “Dantel” bir mandala gibi; ortasında ana parçanın, merkezin bulunduğu ve etrafında daha dışa açılan bölümleri bulunuyor. Ben, merkeze “benliği” koydum. Zaten olaylar da onun etrafında dönüyor: İnsan olarak ne olduğumuz, ne olmadığımızla ilgili."
 
Bu tanım, projenin ikinci ayağı olan “KAM” oyunu için de geçerli. Temelde ne olduğumuz ver ne olmadığımızla ilgili ve bu nitelikleri oluşturan dış gerçek ya da sanal gerçeklerle bağlantılı. Burada da tıpkı ayrı ayrı örülüp birleştirilen bir dantelin parçaları gibi bölümler ve görüntüler yer alıyor.
 
Gerçekten de büyük şehrin karmaşasından kurtulmak için doğaya giden dört arkadaşı ve onların ilişkilerini aktaran oyun, bir olaylar kurgusu değil. “Dur bakalım ne olacak” dedirten bir kurgu yok. Dramatik ya da göstermeci bir biçem de söz konusu değil. Yaşamı oluşturan parçaların (kafamızdaki) bir yap-bozu diyebiliriz. Buna medyanın yarattığı etkileri de eklersek işin sanal boyutu da ortaya çıkıyor.
 
Bu tekniği, oyunun tanıtım metninden bilgileri derleyerek aktarmaya çalışacağım: Oyuncuların sahnede kamerayla çekilen görüntüsü sahnenin iki yanındaki  ekranlarda başka bir görüntünün üzerine yapıştırılıyor ve  Green Box tekniği kullanılarak  eşzamanlı bir montajla görüntüler birleştiriliyor. Sonuçta seyirci tiyatro sahnesinde filmin çekimini görürken, ekranda da filmin son halini görüyor. 
 
Bu teknikle seyirciye sahne ilüzyonunun nasıl oluşturulup yıkıldığı gösteriliyor. “Gerçekten gerçek olan ne? Sahnedeki mi ekrandaki mi oyun/oyuncu?” sorusu seyirciyi kendi yaşamındaki sanal gerçeklikleri de sorgulamaya yönlendiriyor.
 
Sahnede ayakta duran oyuncular ekranda suyun üzerinde keyif yapıyorlar.
 
“Sen düşüncelerin değilsin ki, düşüncelerini gözlemleyensin.”
 
Ekranlarda oyunun irdelediği temaya ilişkin yukarıdaki ara başlık gibi çarpıcı mottoları içeren slaytlar da yer alıyor. Bu slaytlar bir yandan da yabancılaştırmayı sağlıyor. Mottolardan da birkaç örnek vermek istiyorum:
 
Gerçekten yaşıyor musun yoksa sadece nefes mi alıyorsun?/  İçimdeki dünya dışarıdaki dünyadan çok daha önemli! / Gerçek ile yüzleşene kadar canın yanmaya devam edecek sanki./ Kimileri de beni görmüyor işte. / Kurallarının kurbanısın./ Tatlım, korku dediğin şey gerçek değil ki, sadece yanılsamadan ibaret./ Bilmen gereken şey, kendisini sana öğretene kadar kaybolup gitmez. / Birinin karanlık yanını affetmeden, sevmenin gerçekten ne olduğunu bilemezsin. / Karşındakinin acısını hissetmeden onu yargılama./ Başkasının kalbini kırarak kendini tamir edemezsin. / Düşünme artık, yap!
 
Zeki göndermeler
 
Oyun sadece otomobil yolculuğunu ve doğadaki kampı anlatmıyor. Başlangıçta oyun kişilerinden birinin evini de görüyoruz, üstelik evin sadece bir odasını görmekle kalmıyor, koridordfa yürüyerek evin tamamını geziyoruz.
 
Can Bora bu bölümde Green Box tekniğini uyguladığı projenin çıkış noktalarına da kör kör parmağım gözüne bir tavır almadan incelikli göndermeler yapıyor. Örneğin evin içi gezilirken duvarda Magritte’in ünlü “Pipo” tablosunu görüyoruz.
 
“İmgelerin İhaneti”, René Magritte, 1928-29.
 
Belçikalı sürrealist sanatçı Magritte 30 yaşındayken yaptığı bu tablonun altına “Bu bir pipo değildir” yazdığı için yöneltilen eleştirileri şöyle yanıtlamıştı: “Meşhur pipo. Onun yüzünden nasıl da saldırdılar bana. Peki ama, pipoma tütün koyabilir misiniz? Hayır, bu sadece temsilî bir resim, öyle değil mi? O yüzden resmimin üzerine ‘Bu bir pipodur’ diye yazsaydım yalan söylemiş olurdum.”
 
Bu sanal gerçeklik kavramı, Can Bora’nın oyunlarının da temel kavramı. Aynı şekilde genel anlambilimin kurucusu sayılan Polonya asıllı ABD'li bilim adamı ve düşünür Alfred Korzybski’nin “Nesnenin adı nesnenin kendisi değildir” ya da “Harita arazi değildir”  görüşü de Magritte’in savıyla da Can Bora’nın yaklaşımıyla da tamamen örtüşüyor.
 
Goncagül Sunar, Yunus Günçe, Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Halil İbrahim Irklı, oyuncuları hayli zorlayacak bu tekniği başarıyla hayata geçiriyorlar ve izleyicilere farklı, çarpıcı, keyifli sunuyorlar.
 
Kuşkusuz başarının en büyük payı, projenin yaratıcısı Can Bora’ya ait. Bütün ekibi kutluyorum.
 
 
 

"Beceriksizler"in dünya prömiyeri Diyarbakır'da

 
2003 yılında Aydın Orak öncülüğünde kurulan Tiyatro Avesta, on yıldır tüm oyunlarını Kürtçe sahneledi. Şimdi de bu kuralı bozmayarak "Bêkêr/Beceriksizler" oyununu sahneliyor.
 
Cuma Boynukara'nın yazdığı ve Aydın Orak'ın yönettiği Tiyatro Avesta yapımı Bêkêr/Beceriksizler oyunu 10 Mayıs Diyarbakır'da dünya prömiyerini yaptı. Peri Adalmış, Remzi Pamukçu ve Aydın Orak'ın rol aldığı oyun Diyarbakır gösteriminden sonra sırasıyla Bingöl, Nusaybin, Viranşehir, Siirt ve Şırnak'ta seyirciyle buluşuyor.
 
Oyunda kendini öldüremeyen iki 'beceriksiz' insanın varoluşsal sorunları absürd bir dille sahneleniyor. Hayatlarına sonradan dahil olan bir kadın, arafta yaşamayı seçen bu iki insanı derinden sarsar. "Kendimize kurduğumuz bu dünyada, kaçtığımız dünyadan en küçük bir olumsuz alışkanlık olmamalı" diyen bu ikili gitmek ve kalmak arasında bocalar.
 
İletişim: www.tiyatroavesta.com
tiyatroavesta@gmail.com
 
 
 

Yaz Sergilerinden

 
 

Serkan Demir Sergisi – “Faaliyet Raporu”

 
"Bayrak", 2015, oyun hamuru ile kaplanmış dikenli tel, 265x140x4 cm
 
.artSümer, Serkan Demir'in galeriye katıldıktan sonraki ilk  solo sergisi, "Faaliyet Raporu"na ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Sergi 13 Haziran’a kadar izlenebilir.
 
“Faaliyet Raporu” sergisi ile Serkan Demir’in çalışmalarında oyun ile gerilim, yaşam ile tutsaklık düş ile karabasan gibi birçok çapraşık kavramın sorgulandığı bir yüzleşme metni ile karşılaşırız. Bu yüzleşme sanatçının ‘dönüşüm’ olarak adlandırdığı üretim serisindeki çalışmalarında gerçeklik bulur. 
 
O, anlam ağını hazır nesnelere yaptığı müdahalelerle görünür kılarak sözü ve dili nesneye paralel kullanır. Başkalaşıma uğrayan nesnelerin fiziksel değişimi beraberinde dilin ve anlamın da dönüşümünü getirir. Sanatçı bu yöntemle nesnenin ilk görüntüsü üzerinde yarattığı tahribatla, içerdiği anlamı eritir ve kendi söylemine hapseder.
 
"Kuş", 2014, yerleştirme, 3 adet et satırı
 
Faaliyet Raporu” bir eylem ve söylem raporudur. Onun yakın zamandaki sanatsal faaliyetlerini içeren bir rapor olması bakımından ironiktir çünkü incelemeye aldığı kişi kendisidir ve bu raporu da kendisine sunmaktadır.
 
Serkan Demir 1975 Kahramanmaraş, Göksun’da doğdu. 1999’da Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 2003’te Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünde yüksek lisansını tamamladı. 2009’da aynı bölümde Sanatta Yeterlik Programını tamamlayan sanatçı halen Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Yaygara Güncel Sanat İnisiyatifi’nin kurucularındandır.
 
.artSümer
kemankeş mah. mumhane cad. no:67 laroz han, Karaköy
 salı'dan cumartesi'ye 11:00-18:00
0212. 249 10 35 - 36 – 0539. 340 60 89
 
 

Barış İçin Karikatürler

Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Seçkisi

15.5.2015 – 31.8.2015
 
 
İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Aydın Doğan Vakfı ile işbirliği çerçevesinde, dünya barışına adanan karikatürlere ev sahipliği yapıyor. Alanında dünyanın en saygın yarışması olan Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nın bu ödüllü karikatürleri, yurt dışında birçok ülkede sergilendi. Daha önce New York’da Birleşmiş Milletler bünyesinde açılan barış sergisi Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nda ödül alan karikatürlerden oluşuyor. Bu yıl güncellenerek izleyiciyle buluşacak olan sergide dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzlerce saygın karikatüristin, dünyanın en önemli karikatür ustalarından oluşan bir jüri tarafından ödüllendirilen çizimleri yer alıyor.
 
Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması, şiddet ve ayrımcılığın küresel istikrarı tehdit ettiği modern dünyada, hoşgörünün her zamankinden daha çok önem kazandığı, karikatürün de hoşgörü ve sağduyuya dayalı olduğu, farklı düşünce ve inançlara açık bir toplumun yapıtaşlarından biri olduğu düşüncesinden hareket edilerek 1983 yılından bu yana düzenleniyor. Bugüne kadar yarışmaya 137 ülkeden 7800 sanatçı katıldı. Arşivindeki 80.000’e yakın karikatür ile Aydın Doğan Vakfı’nın zengin karikatür müzesine www.aydindoganvakfi.org.tr adresinden ulaşılıyor.
 
Istiklal Caddesi N°4 - Taksim (0212) 393.81.11 (117)
 
 
 

SANATORIUM

Sevil Tunaboylu'nun ikinci kişisel sergisi “AKLIMDA”

 
20 Mayıs - 27 Haziran
 
"Öldü Dediler", Tuval üzerine yağlıboya, 20 x 30 cm, 2015. 
 
 
Sevil Tunaboylu hafızasını canlı tutmayı seviyor. Üretmenin, unutmaya ve unutturulmaya karşı arşivlemenin iyileştirici olduğuna inanıyor. 'AKLIMDA', onun içinden ve dışından manzaralar, hayatından anlar, insanlar ve şeylerden; benliğini ve kişisel tarihini tehdit eden dış etkenlere direnmek için ördüğü bir günlük. 
 
 
Dün gece, sırtımızda taşıdığımız cesedi yıkadım. Kemikleri küvete attığım anda pişman oldum, ama artık çok geçti. Önce daha temiz (daha eski) olanları seçtim; onlar kolaydı çünkü eklemleri bağlayan lifimsi tüyümsü şeyler kuruyup gitmişti. Bu kolay temizlenir kemiklerde, kanla karışmış, içinden suda kaskatı kesilmiş solucanların çıktığı, kemikle bir olmuş toprak yığınları yoktu.
 
Başlamadan önce sirkeli sıcak suda beklettim kemikleri. Sonra biraz çamaşır suyu ekledim. Bu sırada spagetti yaptım. Sarımsaklı domates soslu makarnamı hızlıca mideye indirdim. Ve şöyle düşündüm: "Banyoda ölü bir at yatıyor ve midem bana mısın demiyor". Ardından bir kahve içtim. Oyalanacak bir şey kalmayınca kolları sıvadım. Limon kokulu pembe eldivenlerimi giydim ve Gümüş'ün hediye ettiği önlüğü taktım. Bir süre sonra maske gibi bir şey aradım ama yoktu. Dün ada vapurunun saatini ısrarla öğrenmek istediğim zaman, söylediğin şey aklıma geldi. "Ne kadar garanticisin!" ama maskeyi unutmuştum, n'aber?
 
Şimdi anlatınca, ceset suyunun suratıma sıçrayan noktaları yanıyor. Israrla ceset diyorum, evet; ölü bir at, cesetti. Küvetimde parçalarına ayrılmış bir biçimde yatıyordu. Sırayla parçalar, parkenin üzerine serdiğim siyah çöp poşetlerinin üzerine dizildiler. Artık bir arkeolojik kazıdan kalıntılar gibi görünüyorlardı. Hemen bok var gibi fotoğraflarını çektim. Şimdi de ele geçirilmiş  mühimmata dönüşmüşlerdi; irili ufaklı mermiler, el bombaları, tabancalar ve kalaşnikoflar. Olduğumun ve varacağımın resmi; deklanşöre basan parmağın kıkırdağı, pelvisi fırçalayan kemikler yığını…
 
Bunları yazarken Chicha Libre'nin  Sonido Amazonico albümünü dinledim. Atölyede soba yanıyordu. Nisan'ın 7'siydi ve hava kış gibi soğuktu.
 Sevil
 
Sevil Tunaboylu, 1982 yılında İstanbul'da doğdu. Lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünde tamamladı.  2009 yılında Kadıköy/Moda’da Erkin Gören'le birlikte kurduğu “Mtaär Sanatçı İnisiyatifi” bünyesinde, Mayıs 2009 - Haziran 2010 tarihleri arasında yurtiçi ve yurtdışında 13 sergi gerçekleştirdi. Bunlardan bazıları; “Yerel İllüstratörler”, “Aile Salonumuz Yoktur”  ve “Uygarlıktan Kaçış” sergileridir. İlk kişisel sergisi 'Ufukta Kaybolana Kadar İzledim' ismiyle 2012 yılında SANATORIUM'da gerçekleşti. Ayrıca 2003 yılından bu yana çeşitli grup sergilerine katıldı. Bunlardan bazıları; Hafriyat Karaköy’de “Sorma Neden”, DEPO'da  “Ateşin Düştüğü Yer”, Alanistanbul’da “Yumuşak Şehir”, PG Art Gallery’de “Tekinsiz Oyunlar”, Bayburt Baksı Müzesi'nde “Mesafe ve Temas” ve son olarak “Kurgular ve Karşı Duruşlar” isimli kavramsal başlığıyla 3. Uluslararası Çanakkale Bienali’ndeki sergileridir. Sanatçı çalışmalarını İstanbul'da sürdürüyor. 
 
Bilgi: www.sanatorium.com.tr
Asmalı Mescit Mah. 
Asmalı Mescit Cad. 32/A Beyoğlu 
(0212. 293 67 17)
 
 

5. İstanbul Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali –

IST. Festival’in açılışını günümüz çağdaş sanatının

en çarpıcı ismi ALEX PRAGER yapıyor.

 
 
ISTANBUL'74tarafından 5.si düzenlenecek IST. Festival,“Sanat ve Kültürde Gerçekçilik Üzerine Diyaloglar” temasını ele alacak iddialı ve farklı programına Alex Prager’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ile başlıyor.ISTANBUL’74ve Lehmann Maupin işbirliğiyle Türkiye'deki ilk sergisi için İstanbul’a gelecek Los Angeles merkezli fotoğrafçı ve film yapımcısı Alex Prager, ISTANBUL’74 Galatasaray’da görülebilecek sergisindebüyük ölçekli fotoğrafları ve video çalışmaları arasından yapılmış geniş bir seçkiye yer verecek. Sanatçının katılımıyla 22 Mayıs’ta sanatseverlerle buluşacak sergi, 5.İstanbul Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali – IST. Festival’in açılışını yapacak ve Cashmere In Love katkılarıyla 20 Haziran ‘a kadar gösterimde olacak.
 
Hollywood sinemasından deneysel filmlere, popüler kültür ürünlerinden sokak fotoğrafçılığına uzanan, geniş bir spekturumdan beslenen Alex Prager, ortak kültürel hafıza ile bağlantı kuran, fotoğraflarıyla biliniyor. Tanıdık ama bir o kadar da tuhaf bir duygu veren eserlerinde bir tür zamansızlık duygusunun altını çizen sanatçı, kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği bir dünya yaratıyor. 
 
1979 doğumlu Alex Prager, Los Angeles'ı kendine merkez olarak seçmiş bir fotoğrafçı ve film yapımcısı. Bugüne dek Melbourne'de National Gallery of Victoria (2014),  Washington D.C.'de The Corcoran Gallery of Art (2013),  Georgia Eyaleti’nin Savannah şehrinde SCAD Museum of Art (2013), Amsterdam'da FOAM Photography Museum (2012) gibi dünyanın farklı yerlerindeki prestijli müze ve galerilerinde sergileriyle yer alma ayrıcalığına erişen Prager, bunlara ek olarak New York'un ünlü modern sanat müzesi Museum of Modern Art (MoMa)'ta 2010 yılındaki New Photography sergisinde de işlerine ağırlıklı olarak yer verilen isimlerden biriydi. 
 
Aldığı pek çok ödül arasında 2012'de FOAM Paul Huf ödülü de bulunan Prager'ın editöryel çalışmaları ise Garage, Vogue, W gibi önemli dergilerin sayfalarında yer aldı. New York Times Magazine tarafından yapmak üzere seçildiği Touch of Evil adlı film serisiyle de 2012'de Emmy ödülünü kazandı.
 
Sun Valley
 
Alex Prager'ın eserleri ayrıca New York'ta Museum of Modern Art ve Whitney Museum of American Art müzelerinde, Los Angeles'ta Los Angeles County Museum of Art'ta, San Francisco'da San Francisco Museum of Art müzesinde ve Stockholm'de Moderna Museet müzelerinin koleksiyonlarında da yer alıyor. 
 
Washington Alanı kalabalığı
 
Bilgi için: Duygu Bengi |
 E: duygu@istanbul74.com   0212. 244 29 94
 
 
 

Ekin Saçlıoğlu Sergisi - Seç Sakla | Pick and Keep

14/05/2015 - 20/06/2015
 
 
1979 İzmir doğumlu Ekin Saçlıoğlu, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'ndeki lisans eğitiminden sonra yine aynı üniversitede yüksek lisansını 2005 yılında tamamladı. İlk kişisel sergisi 2004 yılında açılan sanatçı,. "Biraz Daha Yakından" (2005), "Hikayeci Bellek" (2007), "Tavşan Uykusu" (2009), "Şoktayım Ama Şaşırmadım" (2011) ve "Çukur" (2012) başlıklı kişisel sergileriyle x-ist'te izleyicilerle buluştu. Yapıtları Avusturya, Almanya, Hollanda, İsveç ve Yunanistan'daki çeşitli karma sergilerde yer alan sanatçı, "Genç Açılım" (Pera Müzesi, İstanbul, 2005), Contemporary İstanbul'06, 07, 08, 09, 10, 11, 12 & 13, "Made in Turkey" (Frankfurt, 2008), "450 Milyon Yıl Arkadaşlık" (Hafriyat Karaköy, 2009), "Kaotik Metamorfoz" (Proje 4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, 2010), "Bu Evrene Ek Bir Evren" (x-ist, 2014), "Hayal ve Hakikat" (Istanbul Modern, 2011) grup sergilerinin yanı sıra  14. Avrupa Çağdaş Sanat Fuarı, Strasbourg, Fransa 2009, Viyana Sanat Fuarı 2011,  Basel 2011, Art Dubai 2012, VIP Art Fair 2012 ve Hong Kong Uluslararası Sanat Fuarı 201), ArtInternational 2014 Istanbul gibi birçok yerel ve uluslararası platformda da fuarlara katıldı..Sanatçının eserleri ayrıca 2010 yılında Sotheby's Türk Çağdaş Sanatı Müzayedesi’'nde yer aldı.
 

x-ist’in sanatçısı Ahmet Polat FOTOWEEK Festivali tarafından 

Yılın Fotoğrafçısı” ödülüne layık görüldü

 
Hollanda’da müze, galeri, dükkân ve diğer kurumların katılımıyla gerçekleşen Fotoweek Fotoğraf Festivali Ahmet Polat’ı yılın fotoğrafçısı, seçti. Altı yıl boyunca Karadeniz’den, Güneydoğu’ya gezerek Türkiye gençliğini fotoğrafladığı “Kemal’s Dream” serisiyle ses getiren Polat Vogue Türkiye, Harper’s Bazaar, Paris Match, Marie Claire, Quest ve Vice gibi yayınlar için reklam ve moda fotoğrafları da çekti. Bu ödül bağlamında Polat, 2015 yılı boyunca Hollanda fotoğrafçılığının yüzü olacak ve festivalin “İşte! Benim Sokağım!” temasına uygun bir de fotoğraf serisi hazırlayacak. Polat 2007 yılında dünyanın en önemli fotoğrafçılık kurumu olan ICP’nin (International Center of Photography – Uluslararası Fotoğraf Merkezi) düzenlediği 22. Infinity Awards’da "Genç Fotoğrafçı" ödülünü kazanan ilk Türk fotoğrafçı olmuştu.
 
 
FOTOWEEK ÖDÜL METNİ:
 
“Fotoweek Ahmet Polat’ı Hollanda’nın 3. Fotoğrafçısı olarak sunmaktan gurur duyar. Türkiye-Hollandalı belgesel ve moda fotoğrafçısı Ahmet Polat’ın işleri her zaman sürprizlerle ve yaşam enerjisiyle dolu. İşlerinde belgesel, sokak ve moda fotoğrafçılığı arasındaki ince çizgiyi dengelemeyi başaran Polat uzun soluklu araştırma gerektiren ve kolektif kimlik, kolektifle bireysellik ve geçmiş-gelecek gibi insan odaklı, tekrar eden temaları konu ediyor. 
2015’in “İşte! Benim Sokağım” teması gereği, Polat Hollanda şehirlerinin mahallelerine ve köylerine dalacak sokakları ve sakinlerinin günlük yaşamını, çekici ve açık üslubuyla fotoğraflayacak. Ahmet Polat semt sakinlerinin hikayelerini toplarken sokakları adeta bir açık hava sahnesine dönüştürecek ve “Sokaklar aslında kime ait?”, “hangi karakterin rolü nedir?”, “hangi mekan hangi hikayeye ev sahipliği ediyor?” gibi soruların cevaplarını arayacak.” 
 
Ahmet Polat (Rooseendaal, 1978), Hollanda’da St. Joost Akademi’den mezun olduktan sonra kariyerine hem İstanbul hem Hollanda’da devam etti.  Polat’ın, “Depremden Sonra” (Zuidplein Theatre, Hollanda,1999), “Kayapınar’da Sessizlik” (Dordrechts Museum, Hollanda,2001), “Ev Rüyalarımı Bıraktığım Yerdir” (Karşı Sanat, İstanbul, 2003; Resim Heykel Müzesi, Ankara, 2004 ve KunstKerk, Hollanda, 2004), “Eski Ülke, Yeni Ülke” (Photo Museum, Hollanda, 2004), “Kimsin Sen?” (Istanbul Modern, Istanbul, 2007), “Ne Orada, Ne Burada” (NBKS, Breda Fotoğraf Bienali, 2008 ve FotoPub Festival, Slovenya, 2009), “Kemal's Dream” (FOAM, Amsterdam,2010), “Esmer Ay” (LhGWR, Hollanda, 2011 ve Cezayir, Istanbul, 2012), “Kemal’s Dream” (DEPO, Istanbul, 2012) farklı ülke ve şehirlerde gerçekleşen kişisel sergilerinden bazılarıdır.
 
 
 
Ayrıca sanatçının x-ist’te “Değişimi Kabullenmek” (2005), “Sadece Davetliler” (2006) ve “The Other Kemal” (2014) isimli sergilerinin yanı sıra “Neredesin?” (2007) isimli kamu alanı yerleştirmesi projesi gerçekleşti. Polat, “Fotoğraf Ayı” (Lokaal 01, Hollanda, 2003), “Küçük Çalışmalar X” (Gallery R.A.M., Hollanda, 2004), “The Bison Caravan” (The Water Tower, Hollanda, 2004), “Seyahat” (Gallery R.A.M., Hollanda, 2004), “Eski Ülke, Yeni Ülke” (Stroom, Hollanda, 2005), “Genç Açılım” (Pera Müzesi, Istanbul, 2005), “Farklı Açılar” (Gallery R.A.M., Rotterdam, 2005), “De zilveren Camera” (Photo Museum, Hollanda, 2007), “Hans Kemna Koleksiyonu” (De Hallen, Hollanda,2008), “Fluorescent Adolescent” (7. Uluslararası Fotoğraf Bienali, Hollanda, 2010), “Hikayemi Hangi Dilde Anlatsam?” (Stedelijk Schiedam, Hollanda, 2012), “Modern Turkey” (Rijksmuseum, Amsterdam, 2012), “İstanbul Modern – Bahreyn” (Bahreyn Ulusal Müzesi, Bahreyn, 2013) ve “On the Move” (Stedelijk Amsterdam, 2014) isimli karma sergilerde de yer aldı. Polat’ın bugüne kadar katılmış olduğu sanat fuarları arasında Art-Rotterdam, Contemporary Istanbul 07, 12, 13 & 14, Unseen Amsterdam 2012 ve ArtInternational 2013 yer alır. Polat’ın “Kemal’s Dream” adlı kitabı 2012 yılında Unseen Amsterdam Fuarı’nda tanıtılmıştır. 2013 yılında Hollanda’daki en geniş kapsamlı fotoğraf ödülü olan Dutch Doc Award’a, “Kemal’s Dream” ve “Esmer Ay” isimli iki farklı projesi ile aday gösterildi. 
 
 

Nesli Türk Sergisi -  Kara Duyu/Black Sensation

8 Mayıs – 6 Haziran 2015
 
 
İlk sergisi “Bedenin Hafızası”yla ilgi çeken Nesli Türk, ikinci solo sergisi “Kara Duyu” resimleriyle Karşı Sanat'ta. “Kara Duyu” beden, ten ve melankoli arasındaki salınımlara odaklanıyor. Nesli Türk'ün resimlerinde bedenin kıvrımları, sivrilikleri ve salgılayan uzuvları, sert fırça darbeleriyle beraber katlanıyor her zaman. Sıklıkla seyrelen ve aniden yoğunlaşan boya tabakası, onu taşıyabilecek bir çizgisellikle beraber yayılıyor geniş tuvallere.
 
Gövdenin en gerilimli yeri çığlıktır. Şiddeti ve ifadeyi yutan bir kara delik. Nesli Türk'ün figürleri çığlık atmakla atmamak arasında “asılı” kalmışlardır neredeyse. Grotesk hep dişidir Türk'ün espasında. Pürüzsüz güzelliği ve erkeğin (patriyarka) bakışını bozan çirkini gösterir. Uysal güzellik “ansızın” dağılır onun kompozisyonlarında. Sıkılma ve boğulma, plastik-hijyenik poşetlerin koruyuculuğunun ötesindedir. Nesli bilir ki: Et bozulur ve çürür.
 
Güncel sanat kolaycılığı düşünüldüğünde tam bir ressamdır Nesli Türk. Sadece pentür değil, gravür ve baskının olanaklarıyla zenginleşen güçlü deseninin pentürün önüne geçmesine izin vermez; izleyici bilir ki, çizgiyi gerektirmeyen “boyadan desen” vardır karşısında.
 
Gazeteci Erol Dernek Sokak No:11/4 Hanif Han, Beyoğlu