Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Keyifli ve vurucu bir oyun
18 Ocak 2014 - 07:01
YADA Tiyatro “Body Peeling” ile cildimizi değil, ruhumuzu soyuyor
BODY PEELING- Yazan: Paul Pourveur, Çeviren: Şaban Ol, Yöneten: Emek Dedeoğlu, Dramaturg: Bilgesu Kasapoğlu, Müzik-Ses tasarımı: Can Dedeoğlu, Dekor tasarımı: Öykü Akarca, Kostüm tasarımı: Deniz Çağrı Bilgili, Işık tasarımı: Mustafa Karakoyun, Grafik tasarımı: Göksel Süslü, Oyuncular: Merve Dağlı/ Pervin Bağdat/ Sezin Bozacı.
 
2013 acıların, ölümlerin, soygunların, arsızlıkların, küstahlıkların yanı sıra umut kıvılcımlarının, yeni filizlenen kardelenlerin de yılı oldu. Bu yeni filizlerden biri de YADA TİYATRO. Tiyatro dalında yüksek lisansını Londra Royal Holloway Üniversitesi Tiyatro Yönetmenliği Bölümü’nde tamamlayan Emek Dedeoğlu ile ilk tiyatro eğitimini Semaver Kumpanya‘da aldıktan sonra İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nü bitiren Bilgesu Kasapoğlu tiyatroda hayal ettikleri iyi işleri yapmak için YADA Tiyatro’yu kurdular.
 
“Durmak yada düşünmek/ düşünmek yada söylemek/ söylemek yada harekete geçmek/ harekete geçmek yada tiyatro yapmak/ olmak yada olmamak…” ilkesinden yola çıkan topluluğun ilk oyunu Belçikalı yazar Paul Pourveur’ün “Body Peeling” adlı yapıtı oldu. İstanbul’da sahnelenen “Kuzey Işığı” oyunuyla Türk seyircisinin 2007’den bu yana tanıdığı yazarın, çok sayıdaki oyunları arasında Hollanda’da tiyatro yapan Şaban Ol ile birlikte hayata geçirdiği Sivas katliamını anlatan “Sivas” adlı bir oyunu da var.
 
Oyun her ne kadar Yugoslavya’nın bölünme sürecinden bir kesiti yansıtıyorsa da, dikta yönetiminin, kadınlara dayatılan belirli toplumsal rollerin geçerli olduğu her toplumla rahatça örtüşebilen bir olguyu yansıtıyor. Kuşkusuz, bu örtüşmenin gerçekleşmesinde yönetmen Dedeoğlu ile dramaturg Kasapoğlu’nun payları büyük.
 
Merve Dağlı, Pervin Bağdat ve Sezin Bozacı başarıya omuz veren bir ekip.
 

Oyunda dışarıdaki halk ayaklanması yüzünden bir havaalanında mahsur kalmış üç kadını izliyoruz. Toplumun farklı köşelerinden gelen bu üç kadının, aslında kendilerine biçilmiş toplumsal kimlikleriyle birbirlerinden farksız nitelikte oldukları anlaşılıyor. Karşılıklı kişisel suçlamalar, birbirini hor görmeler, atışmalar, tartışmalar süreci icinde gelişen oyun boyunca, kadınlar yavaş yavaş kendilerine dayatılmış olan kimliklerden soyunuyorlar. O şablon içindeki mutsuzluklarını, hiçliklerini, kişiliksizliklerini fark edip özlerine dönüyorlar. Kadınların çizdiği bu görünürdeki kişisel grafik içinde, ister diktatörlük ister sözde ileri demokrasi olsun, kapitalist düzenin bireyleri ve toplumu baskıcı bir rejimde yönettiği gerçeği irdeleniyor.

Öykü Akarca, Sahne Cihangir’in avuç içi kadar sahnesine yan yana dizilmiş üç sandalye ile inandırıcı bir dekor yaratmayı başarıyor. Deniz Çağrı Bilgili’nin tasarladığı kostümler ise herhangi bir sanat sergisinde yer alacak kadar sanatsal ve estetik özelliğe sahip.

Sezin Bozacı, Merve Dağlı ve Pervin Bağdat, canlandırdıkları kişiler için oluşturdukları görünürde farklı, temelde aynı düzenin kurbanı karakterlerle kattıkları nüanslarla ve usta beden dilleriyle izleyiciye çarpıcı bir oyunculuk deneyimi yaşatıyorlar.

Her Çarşamba Sahne Cihangir’de seyirciyle buluşan YADA Tiyatro’ya yolunuz açık olsun diyorum.

Gişe: 0545.542 06 76

3 Kadın Bin Turna

 

 

Rivayet odur ki her kim bir dilek tutup kâğıttan bir turna kuşu yaparsa dileği kabul olurmuş.

“3 Kadın Bin Turna” perdelerini, kadınların susmaması, susturulmaması için Kadıköy’deki Emek Sahnesi’nde açtı. Babası yaşında bir adamla evlendirilen çocuk gelin, yitirdiği evladını arayan bir anne ve güvenilir insanların varlığına inanıp tecavüze uğrayan bir başka kadın... Daha önce yolda, okulda, düğünde, sinemada, barda, pazarda, evde karşımıza çıkan, susan, susturulan, susmak zorunda kalan kadınlardan yalnızca üçü... Kadına dair bir beden tiyatrosu olan “3 Kadın Bin Turna” , buruşturulup bir kenara atılmış kağıt parçaları gibi, yere düştüğü anda unutulan bu hayatlara dikkat çekmek için yola çıktı. 

“3 Kadın Bin Turna”nın konsepti, rejisi ve koreografisi Arda Alpkıray’a ait. Eraslan Sağlam’ın danışmanlık yaptığı oyunda Ayça Bildik, İrem Erkaya ve Yeşim Egemen Özaydın rol alıyor. Kostümler Elif Bayraktar’ın, ışık tasarımı Koray Erhan Doğrul’un imzasını taşıyor.

 
Tiyatro Tatavla; “3 Kadın Bin Turna” projesiyle, kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası kamuoyu oluştururken aynı zamanda, dünyada tuhaf bir şekilde yoksunluğu hissedilen “Kadına Yönelik Şiddet Utanç Müzesi”nin İstanbul’da açılması için ön ayak olmayı hedefliyor. 
 
Kadına yönelik şiddete, ayrımcılığa dur demek için hep birlikte bir dilek tutuyoruz. Dileklerimizi turnaların kanatlarına yazıp Tiyatro Tatavla’ya yolluyoruz.
 

Tiyatro Tatavla’nın ikinci projesi olan “3 Kadın Bin Turna”, başlattığı kampanyayla,dünyanın dört bir yanındaki her yaştan, her kesimden insanlardan kanatlarında, kadınların daha demokratik, barışçıl ve eşit yaşam koşullarına sahip olmasına dair dileklerin yazılı olduğu kâğıttan turnalar topladı.Dileklerini ve isimlerini, kâğıttan turnalarının kanadına yazarak Tiyatro Tatavla’ya gönderen seyircilerin gönderdiği kuşlar; oyun süresince fuayede sergilenecek.

İletişim: http://www.tiyatrotatavla.com/Tel: 0 212 233 52 30 – 0 538 371 87 92

Emek Sahnesi – Uzunçayır Cad. Doğançay Hanı 29/1 Hasanpaşa – Kadıköy

 

İBB Şehir Tiyatroları'nın 100. Yılında Yeni Logo

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 100. yılını kutladığı 2013-2014 tiyatro sezonunda yeni bir logoyla tiyatroseverlerin karşısına çıkıyor.

 

İBB Şehir Tiyatroları 100. yıl logosu, bir yıl boyunca İstanbul Büyükşehir  Belediyesi’ndeki iç yazışmalarda, oyun düzeni, bülten, broşür, bilboard, vinil vb. basılı ve görsel materyallerde kullanılacak. Şehir Tiyatroları ayrıca, 2014-2015 ve 2015-2016 tiyatro sezonlarında da 100. yıl logosunu kullanmaya devam edecek. 

 

Aatiyatro'nun yeni oyunu "Büyük Şehir"

“Büyük Şehir” oyunu, Avrupa’da ayrımcılığa en çok maruz kalan Çingeneler’in sorunlarını, Almanya’dan Kosova’ya zorla gönderilmiş bir Çingene ailesinin başından geçen gerçek bir olay üzerinden bir kara mizah olarak sahneye taşıyor.

 

Yeton Neziray’ın yazdığı, Senem Cevher’in çevirdiği, Arif Akkaya’nın yönettiği, çevre tasarımı Candan Seda Balaban ve Arif Akkaya’ya, kostüm tasarımı Candan Seda Balaban’a, Işık tasarımı Arif Akkaya’ya ait olan oyunda Atılgan Gümüş, Bekir Çiçekdemir, Berkin Özuyanık, Esin Doğan, Nur Eraslan, Şeyla Halis rol alıyor.

"Göçmenler sadece göçerken göçmendir" diye sunulan oyunda, Hükümet’in "Biz, bir grup vatansever, yeni bir düzen kurma çabasındayız!", iş adamının "Şehir geliştikçe çukurlarla dolar. Çukurlardan kaçmamızın imkânı yok! Anlayın bunu!", memurun "Şikayetlerinizi belediyemizdeki şikayet kutusuna atın!" dediği ve bir babanın "Belediyenin verdiği izinle, bir inşaat şirketinin kazdığı çukur yüzünden küçük kızım ölüyor!" diye feryat ettiği kulak dolgunluğumuza hiç de yabancı olmayan sözler var.

Oyun Cuma günleri Bo Sahne'de tiyatroseverler ile buluşuyor.

İletişim: 0212 251 37 42 - 0212 251 37 07

 
Sahne Hal’den Haberler
 
Örümcek Kadının Öpücüğü
 
Kasvetli bir hapishane hücresi ile Hollywood filmlerinin ışıltılı dünyasını bir araya getiren oyun, birbirlerinden ilk bakışta tamamen farklı görünen iki mahkûmun arasında geçiyor. Sevdiği filmler ve düşleriyle hayatı yaşanır kılmaya çalışan eşcinsel Molina ile gerçeklere ağırlığınca ve sıkı sıkıya bağlı devrimci Valentin.
 
Manuel Puig’nin “Örümcek Kadının Öpücüğü” dünya edebiyatında “escapism” (gerçeklerden kaçış) akımı etkisinde yazılan ve en beğenilen eserlerden biri olarak tanınıyor. Aynı adlı roman, oyun ve film senaryosundan uyarlanan Örümcek Kadının Öpücüğü’nün sahnelenişinde, oyunda anlatılan 1942 yapımı gerilim filmi “Kedi İnsanlar” da can buluyor . “Oyun İçinde Oyun” tekniğine uyarlanan oyunda Valentin ve Molina “Kedi İnsanlar” filmi üzerinden kendileriyle, birbirleriyle, en çok da içinde bulundukları bozuk düzen ile yüzleşiyorlar.
 
Gerek siyasi düşünceleri, gerek cinsel kimlikleri nedeniyle toplum yaşayışının dışına itilmiş bu iki mahkûm, filmler, anılar ve mizah anlayışları aracılığıyla birbirlerinin dünyalarında özgürleşmeyi başarıyorlar. Molina ve Valentin’i bir hapishane hücresinde buluşturan şey de aynı özgürlük düşü...
 
Göktay Tosun, Çağdaş Tekin, Melina Özprodomos, Ayşegül Bahtiyaroğlu, Oğuz Utku Güneş’in rol aldıkları, Selçuk Yöntem’in sesiyle katıldığı oyunun proje tasarımıyla sahne uyarlamasını yapan ve yöneten de Oğuz Utku Güneş.
 
Oyun 23 / 24 / 30 / 31 Ocak  20.30. Rezervasyon : 0 212 / 274 74 78 
 
 
 
Kırık Merdiven
 
Prömiyerini Alternatif Tiyatrolar Festivalinde yapan “Kırık Merdiven”, Sahne Hâl’in “Merdiven Hikâyeleri” projesi için yazılmış bir oyun.. İki adamın tüm insanlığın sorduğu belli başlı bir kaç soruya cevap aramasını, bir merdiven üzerindeki yolculuklarında anlatıyor. Yolculuk nereye, neden, kiminle yapılıyor; nasıl sonlanıyor... bunlar aslında oyunun iki karakterinin de henüz bilemedikleri konular.
 
Sabahattin Yakut’un yazdığı, Zeynep Yazıcıoğlu’nun yönettiği yunda Onur Şenol ve Kayhan Açıkgöz rol alıyor.
 
18 ve 25 Ocak 20.30’da. Rezervasyon: 0 212 / 274 74 78
 
 
Genco Gülan’ın “İsimsiz, 2014” Sergisi 
 
Çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden Genco Gülan’ın “İsimsiz, 2014” adlı sergisi 21 Ocak – 1 Mart 2014 tarihleri arasında Ekavart Gallery’de yer alıyor. 
 
"Labirent" ve "Yıldız"
      
Gülan, yeni sergisine “İsimsiz, 2014” başlığını seçerken yapıtlar arasındaki ilişkiselliği bu kez seyirciye bırakmak istediğini işaret ediyor. Bir retrospektifi andıran geniş kapsamlı sergide Gülan’ın resim, heykel ve çizimlerinin yanı sıra mekâna özgü ve yeni medya yapıtları da yer alıyor.
 
"Venüs".
 
Ekavart Gallery: Pazartesi–Cuma 11:00-18:30 / Cumartesi 12:00-18:30
The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza No:15 Gümüşsuyu – İstanbul
 
SALT’ta Sergi
 
Arşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik, Hafıza
 
Said Bey’in oğlu Hakkı Tez’in bir kolajı (Keçiören, Ankara, 1936).

“Arşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik, Hafıza” geç Osmanlı döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne üç kuşağı kapsayan Said Bey Arşivi’nin 1900-1940 dönemine odaklanır. Sergi, bu aile arşivinde üç kavramın; temsil, kimlik ve hafızanın izini sürer. Ailenin ifade, temsil ve hafıza oluşturma biçimleri ile bu hafızanın, erken cumhuriyetin kurulmakta olan ulusal anlatısıyla nasıl iç içe geçtiğini inceler. Ayrıca, biyografi ve tarih yazımının olanakları ve engellerini tartışmayı, bunları olduğunca şeffaflaştırmayı amaçlar.

 

 

21 Ocak-23 Mart 2014 arasında SALT Galata’da yer alacak olan  “Arşivi Parçalamak” bir tarih ve arşiv sergisi olduğu kadar bir tarih yazımı ve arşivcilik sergisidir.