Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Çehov, Suvorin ve biriken’in Tatyana’sı

Çehov, Suvorin ve biriken’in Tatyana’sı

22 Mayıs 2015 - 06:05 | Meral Çetinkaya başarılı bir Tatyana kompozisyonu çiziyor.
Disiplinler arası çalışma yürüten bir sanat topluluğu olan biriken, Tatyana’da alışılagelenden farklı bir sahneleme biçimi ile karşımıza çıkıyor
TATYANA- Metin: Anton Çehov, Aleksey Suvorin, Çeviri: Tansu Akgün (Çehov), Biriken (Suvorin), Uyarlayan, yöneten, sahne tasarımı: biriken, Işık tasarımı: Nicolas Marie,   Oyuncular: Kanbolat Görkem Arslan, Mehmet Bilge Aslan, Yelda Baskın, Fırat Çelik, Meral Çetinkaya, Pınar Göktaş, Defne Halman, Berkay Şanveren, Ahmet Yaşar.
 
“Oyununu yeniden okudum. Oyunda drama edebiyatında şimdiye kadar olmayan iyi ve özgün şeyler var; ama kullanılan dil gibi o kadar iyi olmayan şeyler de var. Eleştirmenlerimiz olsa, oyun artılarıyla eksileriyle üzerinde duracağımız bir varlık olurdu. Ne var ki, bu varlık miadını dolduruncaya kadar pratiği ve verimi olmayan bir ömür sürecek. Zamanında tarihçiler ve biyologlar olmadığı için bir takım kabileler, dinler, diller, uygarlıklar iz bırakmadan yok oldu. Eleştiri olmadığı için de sanat alanındaki bir takım yaşamlar ve yapıtlar da gözlerimizin önünde yok olup gidecekler.”
 
Bu, Anton Çehov’un 23 Aralık 1888’de Suvorin’e yazdığı mektuptan bir alıntı. Söz konusu oyun ise Suvorin’in 1887’de önce “Kadınları Avlamak” adıyla yazdığı, ama sansür bu adı reddettiği için adını “Kadınlar ve Erkekler” olarak değiştirdiği oyun. İnsan ilişkilerinin bir tür parodisi niteliğindeki bu oyun üzerine, Çehov 1889’da “parodinin parodisi” diye tanımlanabilecek olan “Tatyana Repina” adlı tek perdelik oyunu yazıyor. Ama sansürün herhangi bir değişiklik isteğini engellemek için oyunu yayımlamıyor. Suvorin’e mektubunda sözünü ettiği “eleştirmenlerimiz olsa” göndermesi sansüre karşı bulduğu bu çözümden kaynaklanıyor. Bu metin asla bir Rus sansürcü tarafından okumamak amacıyla yazılıyor ve ancak Çehov’un ölümünden 20 yıl sonra kardeşleri Mikhail ve Marya Çehov tarafından yayınlanıyor. Nitekim Mikhail Çehov da yayınlanan metne yazdığı önsözde Çehov’un bunu “Eleştirmenlerin ve izleyicilerin seyretmesi için değil, kendisini eğlendirmek için” yazdığını belirtiyor.
 
Tatyana oyuncuları birey olarak da ekip olarak da doyurucu bir çalışmayı gerçekleştiriyorlar.
 
Sansür kaygısı olmayınca, Çehov dilini de elini de tutmamış. Ortodoks kilisesinde yapılan ve sonu gelmeyecek gibi görünen upuzun düğün törenini almış, kilisenin kurallarını ve düzenini bozacak unsurları düğüne yerleştirmiş. Davetlilerin yüksek sesle sıcaktan şikâyetlerini mi istersiniz, kim kimin metresi diye yapılan dedikoduları mı istersiniz, baskıcı din kalıplarını kıracak ve papazların uyarısına yol açacak her şeyi kurgulamış. Suvorin’in Tatyana’sı, “Bir hayalet olarak gizlice aranıza karışacağım,” derken Çehov’un Tatyana’sı bu kehaneti gerçeğe dönüştürüp Peter’le Vera’nın kilisedeki düğün töreninde “Siyahlı Kadın” olarak ortaya çıkıyor.
 
Din baskısını ve kilise egemenliğini vurgulayan düğün töreni.
 
Biriken’in Oyunu
 
Ses getiren değerli projelere imza atan biriken, Çehov’un ve Suvorin’in metinlerinden yola çıkarak yeni bir oyun oluşturmuş. Biriken, oluşturdukları metni şöyle açıklıyor:
 
“Tatyana uzun zamandır gözümüzün önünde duran bir takım imgelerin içini şaşırtıcı bir şekilde gelip doldurdu. Uzunca bir süredir sahnede kurgulamak istediğimiz durumlar vardı: parti, düğün, kamusal alan ve mahremiyet ilişkisi. Suvorin’in metni içinde bulundurduğu bir takım temalar –maddi ve manevi boyutlarda çıkar ilişkileri, paranın hayatlarımızda kapladığı ve devamlı genişleyen alan, toplumun yeniden inşası gibi – Çehov’un tatlı nihilizmiyle şekil bulan dinî törenle birleşip hayalimizdeki imgelerin somutlaşmaları için baz oluşturdular. Başından beri Tatyana yaşarken, ölümü ve öldükten sonrasını sergileyecek bir triptik yapma arzumuz vardı. Bu anlamda bakıldığında oldukça görsellikten yola çıkan, doğrusal bir okumadansa nereden bakıldığına dair kafa yoran bir oyun yapmış olmamız şaşırtıcı olmamakla beraber, şu sözünü ettiğimiz “disiplinler arası” duruma tekabül ediyor aslında.”
 
“Tatyana” adını taşıyan bu oyun, gerçekten de Tatyana’yı yaşarken, intihar ederken ve geri dönerken kurgulayarak bir triptik oluşturuyor. Biriken’in oyunu Peter’le Vera’nin kilisedeki düğün töreniyle başlıyor. Siyahlı Kadın’ın görünmesinden sonra geriye dönüşlerle Tatyana’nın evindeki parti aktarılıyor.  Yeni zengin David, çapkın mirasyedi Peter, genç ve hırslı oyuncu Mâşa, milletvekili eşi ve iki çocuk annesi Anna, varlıklı dul Vera, gazeteci Mikhail’in katıldığı partide herkesin ipliği pazara çıkarılıyor, herkes herkesle hesaplaşıyor. 
 
Tatyana kendi travmasını yaşarken Peter elektro gitarını çalarak ona uzaktan seyirci oluyor.
 
“Tatyana” özenle hazırlanmış ve bütün oyuncularının özenle oynadığı bir oyun. Çehov’un oyunundaki kilisenin egemenliği, dinin baskısı, çar rejiminin totaliterliği gibi ironik yaklaşımlar, günümüz Türkiye’sinde ironiden çok gerçeğe dönüşmüş durumda. Görgüsüz yeni zenginler, maddi çıkar gözetilen evlilikler, ahlak kisvesi altında yürütülen ahlaksızlıklar, para ve güç tamahkârlığı artık her gün tanığı olduğumuz gelişmeler. Belki o yüzden, Tatyana’nın yüz yıl önce içinde yaşadığı ortam bize tanıdık gelse de, olması gerektiği kadar çarpıcı olamıyor. Sanki ayağı biraz havada kalıyor. Çünkü biz yolsuzlukları görerek, yolsuzlukların üstünün haince örtülüşüne tanık olarak, açgözlülüğün doymak bilmez hırsını, yaşamın her alanına ve her türlü iletişime getirilen sansürü her gün izleyerek, dayak arsızı olmuş çocuklar gibi bir duruma düştük; çarlık Rusya’sında yazarların sansürden kaçırmak pahasına karşı çıktıkları olaylardan fazla etkilenmiyoruz, ne yazık ki kanıksadık artık.
 
 
 
 

“Sen ne için yaşıyorsun bu hayatta?”

 
ikincikat-tiyatro 2015'in ilk yapımını gururla sunar: P*RK. ikincikat tiyatro’nun sezon bitmeden önce sahnelediği, Sami Berat Marçalı’nın yazıp yönettiği P*RK izleyicileriyle buluşmaya devam ediyor.
 
Şeref Meselesi dizisindeki rolüyle dikkatleri üzerine çeken Uğur Uzunel, aldığı ödüller ve sinema filmleriyle adını duyuran Barış Gönenen ve ikincikat tiyatro'nun ortaklarından Heves Duygu Tüzün’ün rol aldığı oyunun dekor tasarımcısı Jesse Gagliardi. Günümüz modern insanının ataletli ruh yapısı ve gençlik bunalımını tartışan  P*RK, 29 ve 30 Mayıs?20:30’da ikincikat’ta sergilenecek.
 
İletişim:  (0545) 462 45 28 (05İKİNCİKAT)
 
 

Parkta Güzel Bir Gün

 
 
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Sezon Sonuna Doğru
 
Arthur ve Olivia ...
 
Tek istekleri güzel bir gün geçirmek... Ancak güzel bir gün geçirmek üzere geldikleri parkta ülkenin sınırlarının değiştiği gerçeğinden habersiz büyük bir sürprizle karşı karşıyadırlar. Acemi Sınır Muhafızı Reiver bir bant parçasıyla oturdukları bankın ortasından ülkeyi ayırır. Arthur ve Olivia iki ayrı ülkededir  artık. İkiye bölünmüşlerdir. Ne Arthur kendi ülkesine dönebilir ne de Olivia Arthur'un içinde bulunduğu ülkeye... İki sevgilinin birbirlerine kavuşma çabaları sürecinde, Reiver'in de dahil olmasıyla bu üç kahraman bir iç hesaplaşmaya doğru sürüklenirler. Bölünmüşlüğün, ayrı bırakılmışlığın kimliksizleştirilmişliğin traji komik öyküsünü sunarlar bizlere...
 
Yazan: Kieran Lynn, Çeviren: Yeşim Gökçe, Yöneten: Kuvvet Yurdakul, Oyuncular: Birkan Görgün,Fatih Topçuoğlu,Sinem Bilgin,Selin Usta,Taha Mataracı.
 
 

“GO Sahne'de Yeni Oyun”

 
 
Eskişehir’de kendilerine ait 45 kişilik modern bir cep tiyatrosu kurarak çalışmalarını sürdüren “GO Sahne” yeni bir proje ile Eskişehirli tiyatro severlerle buluşmaya hazırlanıyor.
 
Sezon başında "Ormanlardan hemen Önceki Gece" ve "Çirkin" oyunlarıyla açılışını yapan GO Sahne; Ozan Çolak'ın Nazım Hikmet’in şiirinden uyarladığı, oynadığı ve yönettiği "Şeyh Bedreddin Destanı" ve Mustafa Kılıkcı'nın yazdığı, Gökhan Soylu'nun yönettiği "Tiramisu" adlı oyunlarıyla seyirciye farklı bakış açılarını destekleyen oyunlar sunmaya devam etti. Her iki oyun da sürerken, yeni bir proje de hayata geçiyor. 
 
Yine farklı bir proje olan, Roland Topor'un yazdığı, Egemen Ulaş Önkal'ın yönettiği “Joko'nun Doğum Günü” adlı, absürd ve grotesk öğeleri barındıran oyun sezon sonuna kadar oynamaya devam edecek.
 
İletişim: Hoşnudiye Mah. İskender sokak No:7/A
Tel: 0 222 330 90 33
 

Mekan Artı Sokaklara Dönüyor

 
 

Karaköy Sokaklarında farklı mekânlarda tanıklık edeceğiniz bir hikâye

 
Mekan Artı sahnesinin kapanmasının ardından yeniden sokaklara dönüyor. “O’ndan Sonra” isimli oyunlarıyla seyircisini dört farklı karakterin peşine düşmeye ve Karaköy’ün farklı sokaklarında bir takibe çağırıyor…
 
Yıllar önce Galata sokaklarında “Takip” isimli bir proje gerçekleştiren Mekan Artı yeniden sokaklara ve “gerçek” mekanlara dönüyor. Özel bir kurguyla seyirci dört ayrı karakterin hikâyelerine, hayatlarına, varoluşlarına ve özlerine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Günümüz İstanbul’unda birbirini hiç tanımayan bu dört ayrı kişinin ortak noktalarını bulmaya çalışıyor.
 
Türkiye tarihi içinde modernleşme-modernleşememe olgusu üzerinden gerçekleştirilen kurguda bugünün insanları üzerinden bir sorgulama ve tanıklık amacı taşıyan oyun, görmediğimiz bir ana karakter üzerinden hikâyesini oluşturuyor. Herkes aslında hiç görmediğimiz “Tiraje Hanım”ın peşinden ilerliyor.
 
 

Yaz Sergilerinden

 
 

15 – 28 Mayıs 2015

 

Gülay Yüksel - Odaksız Düşler"

 
 

Özer Aktaş - "Günce / Diary "

 
 

Vasıf Pehlivanoğlu - "Viya Böyle"

 
 

Samed Arda Selim -  "Dönüşüm"

 
 

Halil Akdeniz, Bedri Baykam, Bubi ve Yusuf Taktak ortak sergisi

 

“DÖRT TARAF”

19 Mayıs - 19 Haziran 2015
 
 
Çağdaş Türk Sanatı’nın ustaları Halil Akdeniz, Bedri Baykam, Bubi ve Yusuf Taktak, ”Dört Taraf” isimli sergiyle Mine Sanat Galerisi Bodrum Yalıkavak Palmarina’da. Kuruluşunun 30.Yıl kutlamalarının devam ettiği şu günlerde Mine Sanat Galerisi, Çağdaş Türk Sanatının önemli isimlerinden dört büyük sanatçı Halil Akdeniz, Bedri Baykam, Bubi ve Yusuf Taktak’ı bir araya getiriyor.
 
Az şeyle çok şey ifade eden ve motiflerinde zamanı, tarihi, zaman aşın kavramlarını kullanan Yusuf Taktak; yaşamın içinde, aşkları olan ve özellikle çevresinde ve dünyada gelişen olumsuzlara sanatıyla reaksiyonlar gösteren, hislerini dışa vuran ve taraf tutan bir sanatçı. 
 
Bedri Baykam’ın “boyasal” bir sanat geçmişine sahip, Yeni-Dışavurumcu akımın öncülerinden biri olarak yaptığı multi-medya enstalasyonları, kolajlı siyasi sanat eserleri taraf olduğunu göstermektedir.
 
Türkiye’de sayısız sergi açan ve eserleri ünlü müzayede evlerinde satışa sunulan sanatçı Bubi sürekli yeniyi, farklıyı arayan Dikişli İşler, Aplike Yüzeyler, Motifler, Şekilli Tualler ve Kafesler başlıklı dönemleriyle tanınmaktadır.
 
Halil Akdeniz, Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazıları ile sanatını icra etmektedir. Düşey eksende derinlemesine olduğu kadar, yatay eksende boyuna okumaya da elverişli eserleri Anadolu’nun değişik kültür bölgelerini kapsayan çalışma dizilerinde “Anadolu Uygarlıkları-Kültürlerarası”, “Anadolu Uygarlıkları – Kültür çevresi”, “Anadolu Uygarlıkları-Kültür Logoları” ve “Anadolu Uygarlıkları-Kültür Bakiyeleri” üzerine yoğunlaşır. 
 
Yalıkavak, Palmarina No: D105 Merkez Mah. Çökertme Cad. Bodrum / Muğla
 
(0212) 232 38 13 | info@minesanat.com | www.minesanat.com