Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Bu şenliğin kralı Feste
09 Mart 2013 - 07:03 | Feste, “Bu bu değil, şu da şu değil” diyerek bizleri hayal dünyasıyla tanıştırıyor.
İş Oyuncuları’ndan Abdullah Cabaluz imzalı yeni bir “On İkinci Gece” yorumu...
ON İKİNCİ GECE- Yazan: William Shakespeare, Yöneten: Abdullah Cabaluz, Müzik Direktörü: Baha Yetkin, Işık: Fuat Gözcü, Kostüm tasarım: Hilal Polat, Grafik tasarım: Medina Turgul, Dekor ve makyaj: İş Oyuncuları, Oynayanlar: Bülent Dedeoğlu/ Evrim Şahintürk/ Aslıhan Azeri/ Tuna Öztunca/ Arda Doğan/ Güray Dinçol/ Erkan Uyanıksoy/ Başak Sakarya/ Onur Berk Arslanoğlu/ Sezai Koştu, Orkestra: Mustafa Karanfil/ Özkan Tosun/ Özgü Mustafa Akmehmet/ Hüseyin Bora Gülşeni/ Turhan Osman Daybelge/ Tuna Coşkun/ Cansın Aldanmaz/ Mehmet Yiğit Turgay/ Baha Yetkin/ Aslı Deniz Yiğit/ Gülçin Arslan/ İlker Anaç.

İş Bankası’nın kültür etkinlikleri çerçevesinde oluşturulan İş Oyuncuları adlı profesyonel topluluk, Shakespeare’in en sevilen ve en çok oynanan komedisi “On İkinci Gece”yi sahneledi. Oyun, her ne kadar hayalî Illyria ülkesinde ve belirsiz bir zamanda geçse de, Noel bayramının on ikinci, yani son günündeki şenliklerde herkesin istediği kimliğe bürünebildiği ve istediğini yapabildiği ortamın özelliklerinden esinlenen bir yapıt.

Bir tür yanlışlıklar komedisi olan, kadınların erkek, erkeklerin kadını kılığına girerek birbirlerini sınadıkları oyun, ülkemizde de başta ödenekli tiyatrolar olmak üzere pek çok tiyatro tarafından çeşitli yorumlarla defalarca oynandı. Bu yorumların en renkli ve hareketli olanlarından birisi, Semaver Kumpanya’nın ilk oyunuydu. Bu kez oyun, Abdullah Cabaluz’un yorumuyla sunuluyor. Cabaluz, “Bernarda Alba’nın Evi” gibi daha önceki rejilerinde de farklılığı kanıtlanmış bir yönetmen. Sahnelediği oyunlara, oyun metnini saptırmadan, ama kendi özel penceresinden bakmayı, bunu da çok çarpıcı karelerle seyirciye aktarmayı başarıyor.

“On İkinci Gece”nin dekoru da aşk üzerine


Oyunun yorumu

“On İkinci Gece” de bu özenli çalışmadan nasibini alan bir yapım olmuş. On oyuncu ve on iki müzisyenin oluşturduğu bir ekiple oynanan oyuna Cabaluz şu sözlerle yaklaşmış: “Shakespeare komedilerinde nihai amaç, mutlu son, yani evliliktir. Düğümler çözülür, yanlışlıklar düzeltilir, düzen kurulur, âşıklar evlenir. Bir anlamda sarsılan statüko kendini yeniden ve daha güçlü olarak inşa eder. Ancak, diğer komedilerinden farklı olarak Shakespeare “On İkinci Gece”de bizi mutlak mutluluğa götürmez. Finalin bize sunduğu mutluluk buruk, garip ve acıdır. Âşıklar evlenir, her şey düzene girer, fakat bir yanıyla bu düzen, festivalin bitişi ile sıkıcı gündelik hayata geçişi, her şeyin mümkün olabildiği hayal dünyasından soğuk gerçeğe dönüşü ifade eder.”

Abdullah Cabaluz, gündelik dünyadan farklı bu hayal âlemini, bu gelip geçici şenlik günlerini klasik bir dönem dekorunda sahnelemek yerine, aşk üzerine kurulu oyunu AŞK (LOVE) sözcüğünün harflerinden oluşan bir dekor içinde sunarak yaklaşımını pekiştiriyor. O harfler gerektiğinde dekorun fonu oluyor, yeri geliyor kanepe, yeri geliyor yatak oluyor. Yönetmen AŞK’la oynuyor sahnede ve seyirci de bu sevimli yabancılaşmayı beğeniyle izliyor.

Oyun tül perde arkasında, kırmızı ışığa bulanmış bir ortamdaki âşık çiftleri portreleyerek başlıyor. Bu arada, içinde gitardan darbukaya, kemandan uda, klavyeden perküsyona kadar doğu ve batı enstrümanlarını içiren ve üç vokalistle renklenen canlı orkestra da batıdan doğuya, doğudan batıya esen müziğiyle şenlik gecesini vurguluyor. Böylece, Cabaluz’un tanımına göre, “Illyria her şeyin mümkün olabildiği, zamansız/mekânsız bir hayal/idea dünyası olarak başlı başına bir sahneye dönüşüyor ve Illyria sakinleri de bu sahnenin güzel olana saplantılı, kendilerine âşık, ideal oyuncuları oluyor.”

Oyuncular da, bu “oyun”da “oyuncu” olduklarını başarıyla vurgulayarak yönetmenin yorumunu saptırmayan bir ekip oyununu gerçekleştiriyorlar.

Erkan Uyanıksoy’un görkemli oyunculuğu ve afişin zarafeti öz ve biçim kaynaşmasının güzel bir örneği.
Ve Erkan Uyanıksoy

Abdullah Cabaluz, “On İkinci Gece”nin soytarısı Feste’yi seyirciyle baş başa, yüz yüze bırakmayı seçmiş. Oyunu Feste anlatıyor, Feste yorumluyor, muziplikleri, hınzırlıkları Feste işaret ediyor. Çöpçatanlık da ondan, oyun bozanlık da.

Soytarı Feste’yi, soytarılık eğitimi almış olan Erkan Uyanıksoy oynuyor; daha doğrusu oynamıyor, Feste’ye hayat veriyor, bizi alıp Feste’nin dünyasına götürüyor. Müthiş bir beden diliyle, o hareketlilik içinde hiç aksamayan artikülasyonuyla, soytarının ironisini müthiş bir estetikle birleştiriyor. Hiçbir şey için olmasa bile Erkan Uyanıksoy’un Feste’si adına kaçırılmaması gereken bir oyun. 22 Mart’ta İş Sanat’da oynanacak, benden söylemesi.