Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Bir üçgenin üç köşesindeki ilişkiler

Bir üçgenin üç köşesindeki ilişkiler

30 Aralık 2016 - 05:12 | “Tamam, kolay değil, biliyorum. Kimse seni anlamıyor, kalbin kırık... Ama hepimizin kalbi kırık! İyi şeyler olacak diye düşün.”
DOT'un haftada üç gün birer saatlik oyunlardan oluşan yeni dizisinin ilk oyunu 'İyi Şeyler Olacak Diye Düşün'
İYİ ŞEYLER OLACAK DİYE DÜŞÜN- Yazan: Luke Norris, Çeviren: Melisa Kesmez, Yöneten ve Işık tasarımı: Serkan Salihoğlu, Dekor tasarımı: Serkan Salihoğlu, Özlem Daltaban, Afiş Tasarımı: Haluk Tuncay, Oyun Tanıtım Fotoğrafları: Ayşegül Karacan, Oyuncular: Atakan Akarsu, Gizem Güçlü, Mert Öner.
 
DOT Salı, Çarşamba, Pazar günleri saat 19.00’da oynanan birer saatlik yeni bir oyun dizisi başlattı. Dizinin ilk yapımı Luke Norris’in Melisa Kesmez çevirisiyle Türkçeye aktarılan “İyi Şeyler Olacak Diye Düşün” (Growth) adlı yapıtı. 
 
Serkan Salihoğlu ile Özlem Daltaban’ın dekor tasarımı, üç oyuncuyu alabildiğine yalın, alabildiğine basit ve alabildiğine kullanışlı bir üçgen içine alıyor. Zaten oyundaki ilişkiler de bu üçgenin köşelerine oturuyor. Bir tarafta bir çiçekçi dükkânı ve dükkânın sahibi olan erkek, diğer tarafta kız arkadaş, doktor vb. kişilikleri üstlenen bir kadın ve üçüncü tarafta da bu ilişkiler yumağına dolanmış genç erkekle-ergen arası bir delikanlı var. 
 
Büyümeli mi büyümemeli mi?
 
DOT oyunu şu sözlerle sunarken, o ilişkiler yumağını da özetliyor bir bakıma:
 
“O gerçek bir kaybeden.
 
Hayatın ondan bekledikleriyle onun hayata verebildikleri arasındaki uçurum gittikçe derinleşirken, ergenlikle erkeklik arasında acımasız bir ölüm kalım savaşı veriyor. Aşk, aile, arkadaşlık ve kariyer… Sınav büyük. Yetmezmiş gibi bedeni de onu yarı yolda bırakıyor. Attığı bütün ara paslar, taca çıkıyor. Top bir türlü filelerle buluşmuyor. Genç adam ceza sahasında yapayalnız.Tribünler yıkılıyor: ‘Büyü biraz! Erkek ol!’
 
Çare büyümeyi hepten mi reddetmek? Yedek kulübesine geri mi dönmek?”
 
Bu “Büyü biraz” sözündeki büyüme oyunun adıyla da bağlantılı. Oyunun özgün adı olan “Growth” İngilizcede hem büyümek, gelişmek, hem de tümör anlamlarına geliyor. Delikanlının yaşamındaki kırılma noktası da testisindeki bir kabarıklıkla başlıyor. Bu kabarıklık bir tümör de olabilir, habis olmayan bir gelişme de olabilir. Delikanlının ikilemi de testisinde büyüyen kabarıklık ile yaşamın her alanındaki sorunları büyük adam gibi karşılamak arasında ortaya çıkıyor. Ve oyun boyunca delikanlının bu ikilem içinde gelişen ilişkilerine tanık oluyoruz. 
 
 
Gestalt Psikolojisi
 
Bir ortamdaki objelerin, kendisinin tüm parçalarının yanı sıra ortamın da kendisiyle ilişkili olarak hem tek tek hem bütün olarak algılandığını öngören gestalt psikolojisi, insan ilişkilerine uygulandığında bir tür görecelilik de kazanır. Bir başka deyişle insan ilişkileri tek bir doğrultuda tanımlanamaz, kişinin başka kişilere göre konumu ilişkinin biçimini belirler; örneğin aynı kişi evsahibi-kiracı, karı-koca, ebeveyn-çocuk, öğretmen-öğrenci, kadın-erkek, yaşlı-genç ilişkilerinde birbirinden tamamen farklı davranış ve yorumlara açıktır. Oyunda işte bu farklı ilişkilerdeki etki ve tepkiler yer alıyor. 
 
Bedenindeki bu şüpheli kabartı, delikanlının patronuyla, sevgilisiyle, hele hele karşısında soyunup tümörü muayene ettirmekten ürktüğü kadın doktorla, ailesiyle ilişkilerini farklı biçimlerde somutlaştırıyor. Aslında ergenlikten yetişkinliğe geçişte herkes benzer ikilemler yaşar. Yazar Luke Norris bu geçiş dönemini soyut sorunlarla açıklamak yerine, somut bir nedenle aktarmayı yeğlemiş; böylece bir saatte anlatılması kolay olmayan bir dönüşüm sürecini daha kolay algılanır duruma getirerek başarılı bir yol seçmiş. 
 
Oyundaki somut leit-motiflerden biri tümör olurken, diğeri de orkide oluyor. Delikanlının bir çiçekçide çalışması orkidenin kurguya girmesini kolaylaştırıyor. Öte yandan da orkidenin kırılganlığı delikanlının hassasiyetini vurgulayan bir öğe oluyor.
 
“İyi şeyler olacak diye düşün” oyununda delikanlıyı Atakan Akarsu, bütün kadın rollerini Gizem Güçlü, bütün erkek rollerini de DOT’un deneyimli oyuncusu Mert Öner canlandırıyor. Birkaç metrekare yer işgal eden o üçgen dekor içine sığdırılmış koca bir dünya var çeşitli mekânları ve çeşitli insanlarıyla. Mert Öner ve genç oyuncu Gizem Güçlü farklı kişileri, konuşma ve davranış biçimlerindeki küçük nüanslarla hayata geçiriyorlar. Her biri birkaç dakika süren rollerinde o kısa süre içinde karakterleri oluşturmakta ve yansıtmakta başarılı oluyorlar. Oyunun bütününde aynı kişiyi canlandıran Atakan Akarsu ise farklı ilişkilerdeki farklı tepkileriyle karakteri bütünlemek gibi kolay olmayan bir işin üstesinden başarıyla geliyor. DOT’un bu yeni zamanlama ve oyun deneyiminin başarıya ulaşmasındaki en büyük pay hiç kuşkusuz yönetmen Serkan Salihoğlu’nun.
 
Bilgi: 0212. 232 48 28
 

“Hafızasını Kaybeden Müzeden Bir Traktöre Mektuplar”

 
 
ba- Disiplinlerarası Sanat Topluluğu,“Hafızasını Kaybeden Müzeden Bir Traktöre Mektuplar” adlı yeni oyunuyla sezona garajistanbul’da merhaba dedi. “Bellek” , “Yas”, “Kayıp” ve “Aile” gibi konuları elen alan oyun, seyirciyi kendi yasının da izlerini sürmeye davet ediyor.
 
“Bir ailenin üç kuşak hikâyesinden arta kalan mektupların, kaybolan eşyaların, insanların ve fotoğrafların ardında bıraktığı yas. 
Geceleri sokaklarda dolaşan bir müze.
Sahibini kaybeden bir traktör.
Bir dostluk hikâyesi,” 
 
Bu sözlerle sunulan oyun absürd-üstü-deneysel diye tanımlayabileceğim ve beni zekâmdan kuşkuya düşüren bir çalışma oldu. Konsept, oyun düzeni, metin ve oyuncu hiç kuşkusuz iyi niyetli bir girişim amacıyla yola çıkmışlar, ama ortaya çıkan sonuç bana “Cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşelidir” sözünü çağrıştırdı. 
 
Müzeden tek somut görüntü Louvre’un önündeki cam piramidin benzeriydi. Teypten verilen sözlerin net anlaşılmaması da ciddi bir sorun yarattı diyebilirim. Louvre’la ilgili bağlantıyı da ancak “Ben iyiyim, Paris’e ilk gittiğim gibi değil, kendimi idare edebiliyorum. Türkiye’den gelen bir öğretmen arkadaşımız çok yardımcı oluyor. Haberlerini bekliyorum,” cümleleriyle ilişkilendirebiliyorum. Yine de tiyatro adına gösterilen bu çabayı (bence pek doğru olmasa da) destekliyorum. Ama "Bakışsız bir kedi kara” diyebilmek için Ece Ayhan olmak gerektiği de unutulmamalı.
 
Hafızasını Kaybeden Müzeden Bir Traktöre Mektuplar -Metin: Ferdi Çetin, konsept ve yönetmen: Yusuf Demirkol, oyuncu: Nilay Erdönmez, üst ses: Turan Özdemir, makyaj Filiz Esen, proje asistanları: Aleyna Çevik, Çetin Karagöz, Sercan Can.
 
Bilgi: 0212.252 59 22