Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | "Kırmızı" bir soluk
12 Nisan 2014 - 01:04 | Kırmızı, dünya tarihi boyunca yeryüzüne en çok bulanmış renk.
TiyatroHÂL 2013-2014 sezonunun beşinci oyunu olarak Iraz Yöntem’in yazdığı “KIRMIZI”yı kendi mekânı SahneHÂL’de seyirci ile buluşturuyor.
KIRMIZI- Yazan: Iraz Yöntem, Reji ve sahne tasarımı: Iraz Yöntem, Güney Zeki Göker, Makyaj: Zeynep Yazıcıoğlu, Sahne dövüş tekniği: Gürhan Elmalıoğlu, Beden kullanım tekniği: Cihan Yöntem, Oynayanlar: İsmail Karagöz/ Onur Soyal/ Hasan Hakan Yılmaz/ Berkan Bulut/ Metin Taşyağan/ Yalçın Ertürk/ Özlem Akdoğan.
 
Iraz Yöntem, son yıllarda tiyatronun bayrağını yükselten genç sanatçılardan biri. Tiyatronun çeşitli alanlarında emek veriyor, üretiyor. Yeni sahnelenen çalışması “Kırmızı”’yı, Cezayir asıllı Fransız yazar Emmanuel Roblès'in 1948’de yazdığı “Montserrat” oyununun sorgulama sahnesinden hareketle kaleme almış. Bu, bütün dünyada çeşitli yazarların uyguladıkları bir yöntem. Bir başka oyundan ya da oyunun bir bölümünden yola çıkarak güncel ve yerel koşullara uyarlanan yeni bir oyun yazmak, dediğim gibi örnekleri görülmüş olan, ama her babayiğidin de altından kolayca kalkamayacağı bir girişim. Iraz Yöntem, bu girişimden yüzünün akıyla çıkıyor. “Monserrat”dan aldığı kıvılcımla kocaman bir ateşi başarıyla yakıyor.
 
“Biri ‘Konuş!’ dediğinde konuşmak mı daha zordur, susmak mı? Dört duvarın içinde kendi canını kurtarmak mı ‘yaşamak’ demektir, başkalarının hayatını kurtarmak mı?”
 
“Biri ‘Konuş!’ dediğinde konuşmak mı daha zordur, susmak mı? Dört duvarın içinde kendi canını kurtarmak mı ‘yaşamak’ demektir, başkalarının hayatını kurtarmak mı?”
 
Neden Kırmızı?
 
Iraz Yöntem, oyununa neden bu adı verdiğini şöyle açıklıyor: “Kırmızı, dünya tarihi boyunca yeryüzüne en çok bulanmış renk. Sadece kan mıdır kırmızı akan? Düşüncelerin rengi de kırmızı olamaz mı? Kırmızı, dökülen kanın değil, kazanılan bağımsızlığın rengi olabilir mi? Bin yıllarca insanlar birbirlerinin, topraklar toplulukların kanlarına doymadı. Ama artık kan, rengini verdiği devrimle baş kaldırıyor yok yere dökülmeye. Toplumların kardeşçe yaşayacakları bir dünya için kana-kan pahasına baş kaldırıyor sisteme bireyler.”
 
Bizler de oyunda hem kırmızı kanı, hem devrimci düşünce kıvılcımlarının parıltısını izliyoruz.
 
Oyun ve Oyuncular
 
Karşımızda bir sorgu odası; iki bölümden oluşuyor. Sorgucu bir yanda tutukluyu sorguya çekerken, duvarın öte yanında bir başka tutukluya işkence yapılıyor. Sorgucunun konuşturmak istediği tutuklunun karşısında diğer bölmeyi gören cam var. Öteki bölmede ise bu cam, arkasını göstermeyen bir ayna. 
 
İki bölmeden oluşan dekor sorgulama yönteminin acımasızlığını açıkça gözler önüne seriyor.
 
Kendisini işkence odasının, hatta dünyanın hâkimi sanan, oysa kokuşmuş düzenin sürek avında kullanılan bir köpekten başka bir şey olmayan sorgucu, uzun zamandır tutuklu olduğu anlaşılan bir genci konuşturmak için her şeyi deniyor. Niyeti, tutuklunun kendini kurtarmak adına başkalarının adlarını açıklamasını sağlamak. Ne var ki, tutuklu konuşmamakta diretiyor. Bu direnç karşısında sorgucu yeni bir acımasız yönteme başvuruyor. Duvarın öbür yanındaki sorgu odasına başka tutukluları getirtiyor ve yardımcısı onlara işkence yapmaya başlıyor. Amaç, sorgucunun zorbalığına direnen tutuklunun, diğerlerinin durumuna acıyıp çözülmesi.
 
Oyun, salona seyirci alınmadan başlıyor. Kapının önünde beklerken, içerden yükselen çığlıkları, tokat seslerini, devrilen sandalyelerin gürültüsünü duyuyoruz. Yerlerimize otururken, uzun süredir sorguya çekilmekte olan tutukluyu kan revan içinde, bir iskemleye bağlı halde görüyoruz. Karşısında nispet verircesine kuru yemişinin ve içeceğinin tadını çıkaran sorgucu oturuyor. Ve sorgu olanca gaddarlığıyla sürüyor gözlerimizin önünde. Hele ikinci bölmeye sırayla yeni tutuklular gelmeye başlayıp iki taraflı işkence ölümüne sertleştikçe uzak ve yakın geçmiş deneyimlerimiz de canlanıyor.
 
“Kırmızı”nın tek kadın oyuncusu Özlem Akdoğan ve oyunun çarpıcı afiş tasarımı
 
Oyunu yöneten Iraz Yöntem ve Güney Zeki Göker, seyirciyle bu kadar yakın plandaki oyun düzeninde hiç yadırgatmayan, inandırıcı ve yalın bir ekip oyunu kotarmışlar.
 
Sorgucu, o insanlar içinde en profesyonel olan kişi; çünkü belki de yıllardır aynı işi yapmış olmaktan gelen bir kanıksamışlığı var, kana, işkenceye, ölüme. Oysa tutuklular, hiç değilse çoğu tutuklulukta, işkence görmekte henüz deneyimsizler. O deneyimsizliğe rağmen, inançları onları kaşarlanmış sorgucudan daha güçlü kılıyor. Sorgucuyu oynayan İsmail Karagöz, o pişkin profesyonelliği çok başarıyla aktarıyor. Tutukluların karşısında heyula gibi dikilirken, mevcut rejimin adım adım çöküş haberini ileten telefonu eline alınca “hiç”liği iyice belirginleşiyor.
 
Gerçek yaşamdaki benzer durumlarda dirençlerini defalarca kanıtlamış olan kadınları temsil eden kadın tutuklu rolünde Özlem Akdoğan deneyimli bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Konuşmamakta direnen tutukluda Onur Soyal, işkence gören tutuklularda Berkan Bulut,  Metin Taşyağan ve Yalçın Ertürk, toy sorgu memurunda Hasan Hakan Yılmaz başarılı ekibi tamamlıyorlar.
 
Nisan ayında her Pazartesi 20:30’da.
 
İletişim: 0212. 274 74 78 / 0538. 458 73 01
 
 

"Elbet var bir bildikleri bu çocukların,

kolay değil yoksa genç yaşta..."

 
 

“Şimdi susuyoruz belki yine, ancak yeri geldiğinde konuşmak güzeldir!”

 
Geçtiğimiz ay birinci yaşını kutlayan D22, üçüncü oyunu "Karabatak" ile Gezi Direnişi'ni, direnişte hayal ettiğimiz dünyayı ve Haziran'ın güzel çocuklarını sahneye taşıyor. “Çınarın gölgesinde/ Toprağın renginde/ Kavganın ortasında/ mücadele ede ede/ Yumruklarla, şarkılarla/ mücadele ede ede,/ Ellerindeki ter, gözlerindeki umutla/ mücadele ede ede/ Suyun, içinde, dışında, her nerede olursa olsun/ Karabatağın özgürlüğüne dönmek isteyen/ Özgürce yaşamaya ayak direyip/ Yeni bir dünya kurmak isteyen/ Haziran'ın güzel çocuklarına...” sözleriyle sunulan “Karabatak”, yetenekli ve üretken genç sanatçı Berkay Ateş’in yeni oyunu. 
 
Berkay Ateş, oyunun hem yazarı, hem yönetmeni, hem oyuncularından biri. Oyunun müziği Nurkan Renda, ışık tasarımı Yüksel Aymaz, hareket çalışması Büşra Firidin, afiş tasarımı ve illüstrasyonu Berkay Dağlar’ın imzasını taşıyor. Oyunda Berkay Ateş’in yanı sıra Irmak Ecem Aydemir, Esra Şengünalp, Neslihan Arslan ve Emir Çubukçu rol alıyor.
 
15 Nisan, 20:30: Emek Sahnesi – 0216. 545 73 76
22, 29, 30 Nisan 20:30: Hamursuz Fırını -0212.293 19 92 -0535. 235 32 03
 

“Ay Carmela” Nisan’da yine seyirciyle buluşuyor

 
Güler İnce ve İbrahim Turgay sanatçının faşizm karşısındaki tavrını sorguluyor.
 
“Ay Carmela! Bir Özgürlük Şarkısı” adlı oyunun yazarı José Sanchis Sinisterra, ilerleyen zaman ve değişen mekanlara rağmen hiç durmadan ilerleyen militarizm treninin karşısında sanatçının durması gereken noktayı günümüzde yeniden tartıştırıyor. Oyun İspanya İç Savaşı sırasında cephedeki Cumhuriyetçileri eğlendiren ve üç kişiden oluşan gezici bir oyuncu kumpanyasının başından geçenleri anlatıyor. 
 
Sanatçılar bir sabah yanlışlıkla kendilerini Franco yanlısı isyancı milliyetçi güçlerin tam ortasında bulurlar. İç savaş bütün acımasızlığı ile devam ederken diğer esirlerle birlikte esir kampı olarak kullanılan bir yere kapatılırlar. Karı koca oyuncular Carmela, ve Paulino ile dilsiz yardımcıları Gustavete kurşuna dizilme korkusuyla beklerlerken tiyatroya âşık bir İtalyan Faşist komutan onlardan bu kez kendi askerleri için bir gösteri düzenlemelerini ister. Gösteriye Uluslararası Tugaylar’a mensup Polonya’lı askerler de katılacaktır. İspanya’nın özgürlüğü için çok uzaklardan gelmiş bu yabancı askerlerin gösteri sonrası kurşuna dizilmeleri söz konusudur. Bunları bilen üçlü, ölüm korkusuyla gururlarını ve inançlarını susturarak gerekli hazırlıklara, provalara başlarlar. Paulino’nun kurtulma umuduyla gösterdiği yaltaklanmalara, Carmela tüm gayretine karşın uyum göstermeyi başaramaz ve her şey kontrolden çıkmaya başlar.
 
Seyr-î Mesel Sanat Atölyesi, oyunu A.Rahman Çelik’in çevirisiyle Kürtçe olarak sunuyor ve diyaloglar Türkçe üst yazıyla tekrarlanıyor. Nurten Demirbaş’ın yönettiği oyunun müzik düzenlemesini Merdan Zirav, koreografisini Nesrin Ekici, dekor tasarımını İsmail Demirel, kostümlerini Derya Uygurlar, ışık tasarımını Nihat Çapar yaptı. Oyun 19 ve 24 Nisan saat 20:00’de İstiklal Cad. İmam Adnan-Nane Sokak, No:5/4 adresindeki salonda izlenebilir.
 
İletişim -  0212 244 97 89
 

Atlas Tiyatro Araştırmaları’ndan “DÖNÜŞÜM”

 
 
Atlas Tiyatro Araştırmaları topluluğu Franz Kafka’nın ünlü yapıtı “Dönüşüm”ü, Ahmet Cemal, İlknur İgan ve Yekta Majiskül çevirilerinden yararlanarak tekrar düzenleyip sahneliyor. Oyunun uyarlaması ve dramaturgisi Ece Çelikçapa ile Sercan Özinan tarafından gerçekleştirildi. Alper Günay ve  Gözde Kısa’nın rol aldıkları “Dönüşüm”ün yönetmeni de Sercan Özinan.
 
Oyun 17 Nisan 20:30’da SahneHâl’de, 30 Nisan 20:30’da Şişli Blackout Sahnesinde,
5, 12,19 Mayıs günleri  21:00’de de Sekizincikat salonunda izlenebilir.
 
İletişim ve Güncel Oyun Tarihleri İçin: e-mail: contact@atlastiyatro.com
 

Aşk ve Anlayış

 
İhsan Ata’nın yönettiği oyunda Umutcan Vicnelioğlu, Özge Öztaş ve Nevzat Cengiz rol alıyor.
 
Şermola Performans 18 Nisan saat 20:30’da “Aşk ve Anlayış” adlı yeni oyununu sunuyor. Joe Penhall'in 'Aşk ve Anlayış'ı bir denge arayışıdır. Düzenli hayatlarımızın, güvence altına aldığımız yaşamlarımızın gerçekliğini sorguluyor oyun. Pamuk ipliğine bağlı ilişkilerde aşk ile anlayışın birbirine nasıl karıştırıldığı, sert bir dille yüzümüze çarpıyor. Keskin diyaloglar ve cinsel bir enerji ile akan oyunda Neal ve Rachel’in düzenli yaşamlarını alt üst eden eski dostları Richie’nin hayatlarına girmesiyle aşkın öldüğü, dostluğun ise suiistimal edildiği kara bir komedi ortaya çıkıyor. Oyuna hem eylemsel hem de söylemsel bir çıplaklık hâkim oluyor. Oyun, sıkıcı yaşam koşullarında,gerçekte var olanla beyinde yarattığımız düşüncenin çatışmasını da gözler önüne seriyor.Olduğumuz ile olmak istediğimiz arasındaki bu büyük çelişki yazar tarafından müthiş bir matematik ile işleniyor. Oyun boyunca dönüşerek birbirinin yerine geçen karakterler, değişen düzenler, yaşadığımız hayat ile yaşamak istediğimiz hayatın tanımına dair durup düşünmemizi ve yeniden sorgulamamızı amaçlıyor.
 
İstiklal cad. İmam Adnan-Nane Sok. No:5/2
İletişim: 0507 818 21 51 - 0212 243 74 36
 
 

Çağdaş Erçelik’in “Dostoyevski” sergisi

 
Sergide yer alan Dostoyevski yapıtlarından biri de “İnsancıklar”.
 
Galeri Eksen’de düzenlenen Çağdaş Erçelik'e ait "Dostoyevski" adlı sergide sanatçının son dönem heykel ve resim çalışmaları yer alıyor.. Sanatçının Dostoyevski romanlarından yola çıkarak gerçekleştirdiği çalışmalarında roman karakterleri ve bu karakterlerin yaşadığı mekânlar bulunuyor. 
 
"Karamazov Kardeşler" ,"Budala", "Suç ve Ceza", "Yeraltından Notlar" gibi edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden sayılan bu romanlar, birçok sanatçıya esin kaynağı olmuştur. İnsan doğasının incelikle çözümlendiği bu eserler, önemli felsefi meseleleri tartışmaktadır. Toplumsal siyasi ve ruhsal açılardan insanı anlatan yazar, okuyucusunu birçok soru işareti ile baş başa bırakır. Batılılaşmanın Rus halkı üzerinde yarattığı etkilerden, insanın tanrıyla olan ilişkisine kadar, ahlaki, suç kavramını, yabancılaşmayı, kısacası toplumsal ve bireysel, insana ait birçok önemli konu üzerinde düşünmemize yol açar. 19. yüzyılda yaşayan bu roman karakterlerinin bugün aynı ilgiyi bütün tazeliğiyle koruması bundan kaynaklanmaktadır. 
 
Çağdaş Erçelik son dönem çalışmalarını üretebileceği bu verimli alanı bulmuş, Dostoyevski karakterlerine ait ruhsal dünyanın çeşitliliğini yansıtmaya gayret etmiş. Ahşap, metal, kağıt, polyester, gibi çeşitli materyellerden oluşturduğu heykellerin yanı sıra karakalem ve yağlıboya resimlerin de yer alacağı sergi, yazarın dünyasının Çağdaş Erçelik'in hayal dünyası ile birleştiği farklı bir yorumu yansıtıyor. 
 
Maçka Caddesi No:29 Nişantaşı  - 0212 219 08 50