Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Özge Yılmaz | Afetşehrin sakinleri

Afetşehrin sakinleri

03 Ocak 2013 - 10:01 | "Afetşehir 9 / Uykuda", Tuval üzerine kurşun kalem, akrilik ve akuarel, 95 x 250 cm, 2012
Nalan Yırtmaç, x-ist’te 19 Ocak’a dek görülebilecek olan sergisi “Lütfen Arkaya Doğru İlerleyiniz II - Afetşehir”de kentsel dönüşüm sarmalında kaybolan kente ve kentin sakinlerine odaklanmışNalan Yırtmaç’ın sanatı, her zaman sokaklar ve kentle iç içe oldu. Yırtmaç’ın kentle olan ilişkisi, 2011 yılındaki sergisi “Lütfen Arkaya Doğru İlerleyiniz”de de yoğun bir şekilde görülüyordu. Kocaman bir inşaata dönüşen İstanbul’a, TOKİ gerçeğine ve daha nice kent meselesine değiniyordu sanatçı. Şimdiyse bu serinin ikinci sergisi, “Lütfen Arkaya Doğru İlerleyiniz II - Afetşehir” ile yine x-ist’te.

Sergiye değinmeden önce, Yırtmaç’ın kentle olan ilişkisinin bir tür romantik uzaktan bakış olmaktan ötede, sokağın tam içinden geçerek şekillenen bir ilişki olduğunu söylemek gerekiyor. Sulukule’deki yıkım döneminde bölgedeki çocuklarla bizzat çalışan ve onlara sanat dersleri veren Yırtmaç, Tophane’de bulunan Depo’da ve Göçmen Dayanışma Ağı'nın Tarlabaşı Dayanışma Mutfağı’nda bulunan mekânında, çocuklarla sanat atölyeleri düzenliyor. İşte “Lütfen Arkaya Doğru İlerleyiniz II - Afetşehir”de karşımıza çıkan figürlerden bir kısmı, sanatçının bu atölyelerde birlikte çalıştığı çocuklar. Bu çocuklar kimi zaman yüzlerinde maskeler ve ellerinde tüfekleriyle, kimi zamansa başlarındaki bir evle çıkıyor karşımıza.

Sergide, Yırtmaç’ın stencil estetiğine sadık kalarak oluşturduğu işlerinin yanında, dijital kolajları ve bir de heykeli yer alıyor. “Başını sokacak bir ev” temennisi ise aslında serginin ana izleği. Barınma ihtiyacı ve hakkının “oldu bitti”lerle gasp edildiği; bir var-bir yok tapuların komik paralara el değiştirdiği; aileleri, bireyleri birer eşya gibi oradan oraya savuran bu afetşehrin sakinleri de başlarını sokacakları evlerini başlarında taşıyor artık. Yırtmaç’ın resimleri ve foto-kolajlarının çoğunda figürler, başlarında birer evle duruyor. Ne biz bu figürlerin yüzlerini görebiliyoruz, ne de onlar dışarıyı görebiliyor. Bu savunmasızlık hissi, sergideki iki işte doruk noktasına ulaşıyor. Çiçekli bir kumaşın üzerine resmedilmiş olan ve bir at arabasının arkasında uyuyan bir figür gördüğümüz “Uykuda”, belki bir çarşafı, belki de bir perdeyi bağlamından koparıp bir at arabasına fon kılıyor aynı zamanda. Bu savunmasız figür, zorla evlerinden, yerlerinden edilen insanları ve zorunlu göçü simgeliyor bir yandan da. Evlere sığamayacak denli devasa bir yaşlı kadının otoyolda kıvrılıp uyuduğu “Afetşehir 11”, yaşlı kadının savunmasızlığına rağmen yüzündeki huzurlu ifadeyle sizi şaşırtıyor.

“Lütfen Arkaya Doğru İlerleyiniz II - Afetşehir”, İstanbul’un içine sokulduğu kentsel dönüşüm sarmalına değinmesine rağmen bu afetşehir sadece İstanbul değil. Sergide Karadeniz’in HES’lere karşı olan haklı isyanını, evini, yerini-yurdunu korumaya çalışan insanların sesini işitiyoruz. Bu sesi duyduğumuz işlerden biri de “Afetşehir Kolaj 1” adlı dijital kolaj. Yırtmaç, halıya sarınarak uyuyan bir evsizin fotoğrafını, HES inşaatının tepesine iliştirmiş. Alandaki tepe, üzerinde duran halı rulosuyla bir tür tapınağı andırıyor.

"Afetşehir 8", Tuval üzerine akrilik ve şablon, 130 x 160 cm, 2012.


Sergiyi gezip bitimsiz inşaatlar, barınma hakkı, kent hakkı, zorla tahliyeler ve rant kavramları üzerine düşünürken karşınıza tanıdık iki sima da çıkıyor. Ali Ağaoğlu ve eski TOKİ Başkanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın suretleri, yine iki mahalle çocuğunun gövdesinin üzerine konuşlanmış. Muzaffer gülümsemeleriyle İstanbul gökdelenlerinden birinin üzerinde, arkalarında tonlarca bina, Bayraktar’ın eli Ağaoğlu’nun omzunda, poz veriyorlar. Hükümetin ve inşaat sektörünün “kazan-kazan” işbirliğini simgeleyen bu iş aslında tüm serginin, hatta belki de başta İstanbul olmak üzere, “dönüşmekte” olan şehirlerin son yıllarının özeti niteliğinde.