Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Orhan Tüleylioğlu | Sevmeyi unutanlar için...
10 Temmuz 2013 - 02:07 | Behçet Aysan, Galata Köprüsü'nün Karaköy tarafında.
Madımak katliamının kurbanlarından şair Behçet Aysan, toplumsal koşulların belirlediği bireyin tarihini yazar. Şiir dokusu, sevgi, eşitlik ve barış üzerine kurulu bir dünya özlemiyle örülürBehçet Aysan’ın 1949 yılında Ankara’da başlayan yaşamı 1993 yılında Sivas’ta, Madımak Otelinde son buldu. Behçet Aysan, Sivas’ta yakılarak öldürülen 33 aydından biriydi. Selimiye Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesinde okuyan Aysan, 1968’de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi. 1971’de siyasi nedenlerle tutuklandı. Cezaevinden çıktıktan sonra, çeşitli işlerde çalıştı. Tıp eğitimini tamamlayıp, psikiyatri ihtisası yaptı. Aysan’ın ilk şiiri 1979 yılında "Türk Dili" dergisinde yayımlandı. İlk kitabı "Karşı Gece", 1983 yılında yayımlandı. Sesler ve Küller (1984) ile Yaşar Nabi Nayır Şiir ödülü’nü, "Eylül" (1987) ile Ceyhun Atuf Kansu Şiir ödülü’nü, "Deniz Feneri" (1987) ile de Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülünü aldı.

Cemal Süreya, Behçet Aysan’ın "Sesler ve Küller" adlı kitabıyla gerçek bir anlatım ustalığına ulaştığını söyler. Bu şiirlerde, ‘biçimden taşan bir şiirsellik, insanın içini dolaşır kılan bir tat’ bulur.

sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler
yalan her şey gibi
aşklarınız da.

yaşamı ölüm
diye anlatıyorlar size
yalanı gerçek diye

ne leylakların tomurundan
haberiniz var

ne önünüzden
kara bir tabut
gibi geçen geceden.

sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler
yalan aşklarınız
da.


Behçet Aysan’ın şiiri, az sözle çok şey anlatan ama bağırmayan bir şiirdir. Kendi toplumundan yola çıkarak, evrensel ölçekte, insanlığın nabzını çağcıl değerler içinde ele alır. Dilin anlatım olanaklarını araştırır; ilk bakışta özgün imgeler, dil işçiliği ve bilgi birikimi dikkat çeker. Şiirlerdeki içten, doğal ama güçlü bir söylem okuru kuşatır. Birbirinden uzak gibi görünen gerçekler ve imgeler beklenmedik bir biçimde bir araya gelir. Hayatı anlayıp anlamlandırma yolunda yeni bir perspektif buluruz şiirlerde. Savaşın, açlığın, toplumsal yıkımların akıl almaz boyutlara vardığı bir dünyada, yüreğiyle tedirginliği ve kederi anlatır; umudu anlattığı gibi, umutsuzluğa yenilmeden…

yollar uzak ay bedir
sırtımda gümüş hançer
yürürüm de ölemem
kan damlatır karanfil.

usulca mavi bir kar
kara geceye düşer
tutuşur fundalıklar
gelir kalbimi yakar.


gün olur belki öper
ay ışığı acıyı
o yaralı cerenler
yanık sulara iner.

yollar uzak ay bedir
sırtımda gümüş hançer
yürürüm de ölemem
kan damlatır karanfil.


Behçet Aysan, toplumsal koşulların belirlediği bireyin tarihini yazar. Şiir dokusu, sevgi, eşitlik ve barış üzerine kurulu bir dünya özlemiyle örülür. Bir görüntü, bir sözcük bir imgeye yakalanır; usul sesli bir çığlık olur. Hem umut, hem umutsuzluk, hem sevinç hem keder unutulmaz çağrışımlarla çıkar ortaya. Ona göre, karanlıkları yenecek güç, insan yüreğidir. Güzel bir dünya geleceğine inançla, kederin atlasında ilerler ve şiir, kardeşliğin, barışın, eşitliğin şarkısını söylemeye devam eder.

bilirim yarın diye bir şey var
çeliğin su katılmamış yanı
ırmakların geçilecek, fırtınaların
dinecek

bir yanı var
ömrümüzün
belki bir gün gülecek.

selam verip
selam alacak
barışa kardeşliğe

hep tok yatan
çocuklar görecek


el ele
aşklar, omuz omuza
dostluklar

ne dikenli teller olacak
ne tanklar tüfekler

ne tüberküloz kalacak
ne lösemi

ne işsizlik
ne banka
ne borsa

süt gibi duru ve ak
ekmek gibi sıcak

bizim de
bizim de
günlerimiz olacak.

güle değecek
kuşların kanadı

ve kuşlar sırtlarında
gül taşıyacak

kardeşlerim koşar adım
moraran beyazla

zincirlerimizle
yaralarımızla

ırmakların geçilecek, fırtınaların

dinecek

bir yanı var

ömrümüzün

belki bir gün gülecek.



Son kitabının adı olacakken, bütün şiirlerinin adı oldu "Düello"… Derinleşen acının, yükselen umudun şiirleri… Yoğunlukla yaşanmış bir hayatın yansıması… Zorbalıkla dostluğun, egemenlikle eşitliğin, aşkla gerçeğin düellosu…