Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Zelda ve biyografi-otobiyografi sorunu

Zelda ve biyografi-otobiyografi sorunu

20 Ekim 2014 - 09:10 | Zelda ve F. Scott Fitzgerald, edebiyat tarihinin en tanınmış çiftlerinden.
“Zelda Fitzgerald’ın Romanı”, yaratıcı çiftlerin evliliklerinin ‘kıskançlıkla’ sınanışının edebiyatta eşine az rastlanır bir örneği
Edebiyat magazininin çok tartışılan konularından biri Fitzgerald Ailesi’yle ilgilidir: Acaba Amerikan edebiyatının en büyük yazarlarından olan Scott Fitzgerald mı karısı Zelda’yı mahvetti yoksa Zelda mı Scott’ı? Genel görüş, çılgın, nevrotik hatta ‘soytarı’ Zelda’yı suçlamak yönündedir. Bu savın en önemli savunucularından biri de Hemingway’dir.
 
Therese Anne Fowler’ın Doğan Kitap’tan çıkan kitabı “Zelda Fitzgerald’ın Romanı”nı okuyana dek Zelda taraftarı olmakla birlikte kafam da karışıktı doğrusu. Ama bu muhteşem kitaptan sonra düşüncelerim berraklaştı. Sanmayın ki 450 sayfalık kitap sadece bu merakı gideriyor... Her şeyden önce, birbirinin mahvına neden olan kadınla erkeğin ikisinden birini mahkum etmenin yanlışlığını fark ettiriyor. Dans ediyorsunuz, yazı yazıyorsunuz, resim yapıyorsunuz... Bir dolu yeteneğiniz var ama bunlar birtakım nedenlerle baskılanıyor, gelişimlerine izin verilmiyor... Zelda’nın hikâyesinde olduğu gibi kocanız tarafından yahut bir başka nedenle... Bu durumda ışımak çok zor. Hayatta ben de varım demek... Koşullar ne olursa olsun, mücadele etmek gerektiğini, vazgeçmemenin kıymetini anlatıyor roman. ‘Yol gösterici’ gibi bir sıfatla onu tarif etmek zor. Tamı tamına insanın kilidi yıllanmış, paslanmış kapılarını zorluyor.
 
Az rastlanır bir örnek
 
“Zelda Fitzgerald’ın Romanı”, yaratıcı çiftlerin evliliklerinin ‘kıskançlıkla’ sınanışının edebiyatta eşine az rastlanır bir örneği aynı zamanda. Caz Çağı’nın tutucu değerlerinin orta yerinde özgürlüğü için savaşan bir kadının ruh sağlığını kaybedişinin... Fitzgerald ve Hemingway üzerinden erkekler arası iktidarın şifrelerinin... Taraflarını mutsuz ettiği halde bitirilemeyen ilişkilerin trajedisinin... Mutsuzluğun bulaşıcılığının... Kadın ve erkek narsisizminin... Baba-kız ilişkisindeki sorunlu yapının... Parlak bir yazarın içki şişelerine gömmeye çalıştığı kaygıların...
 
Özetle sadece Zelda’nın romanı değil bu kitap, her ortalama insanın ömrü boyunca karşısına çıkması neredeyse kesin, sorunlarının romanı. ‘Benim derdim bana yetiyor zaten’ deyip bir tarafa bırakamayacağınız kadar da sürükleyici. Biri size 450 sayfa anlatmaya kalksa kendini, 2’nci saatte kaçmanız ihtimal dahilinde. Ama bu romanı elinizden bırakamıyorsunuz. Omca Korugan’ın nefis çevirisinin de hakkını vermek lazım.
 
Bir defada kaç hayat?
 
“Zelda Fitzgerald’ın Romanı” adındaki gibi roman. Ama biyografik roman. Yazarın yaratıcılık alanıyla ilgili bir karar bu. Dilese biyografik bir metin olarak da kaleme alabilirdi. Yeri gelmişken değinmeden geçemeyeceğim; biz, biyografi ve otobiyografi konusunda kaynakları sınırlı bir ülkeyiz. Oysa Zelda’nınki kadar çarpıcı hayat hikâyeleri var Türkiye’de... Yazılıp basıldığında çok sayıda insanın hayatını değiştirecek... Basılmıyor olduklarını değil, yazılmadıklarını düşünüyorum. Bunun Türk edebiyatının en önemli meselelerinden biri olduğunu. Biliyorum hayat kitaptan daha ilgi çekici. Ama bir defada kaç hayat yaşayabiliriz ki, eşten dosttan kaç tanesini öğrenebiliriz?
 
Dilerim “Zelda Fitzgerald’ın Romanı” gibi muazzam bir örnek ilham olur birilerine... Yazarlara, yayınevlerine... Ünlü, ünsüz, bize dokunacak bir hikâyesi olan, kendi kültürümüzden insanlarla tanışmamıza vesile... Kendimizle yüzleşmemize... Biyografik roman mı? O da kabul...