Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Zebercet'in ömrü 500 yıl uzadı!

Zebercet'in ömrü 500 yıl uzadı!

05 Haziran 2017 - 11:06
'Anayurt Oteli'ni yıllar sonra yeniden izlediğimde, bir insanın hayatının un ufak oluşundaki acılı süreci, insan psikolojisindeki o gayya kuyusunu daha derinden hissettim
Türk edebiyatının en özgün karakterlerinden biridir Zebercet. Yusuf Atılgan'ın başyapıtı ‘Anayurt Oteli’nin kahramanı... "Ne ölü ne sağ"dır Zebercet. Anayurdu bellediği babadan kalma otele kapamıştır kendisini. Dışarıyla, çok gerekli durumlar dışında neredeyse hiçbir ilişkisi yoktur. Hele insanlarla hiç... Otele gelen müşterilere anahtar verir, para alır, para üstü sunar. Kimseyle sohbete girmez. Canı daha fazla yanmasın diye zahir. Kendini korumak için. Hayatını koca bir kayayı sürüklercesine yaşar. Yalnızdır, kimsesizdir, mutsuzdur, içine kapalıdır. Çocukluktan getirdiği çözülmemiş öfkeleri vardır. Hep horlanmış, küçük görülmüş, toplum dışına itilmiştir. Cinsel kimliğini bulamamıştır. Bütün bunlarla yüzleşecek bir derinliği de yoktur yazık. Obsesyonlarını, sanrılarını, genel olarak içinde bulunduğu depresif halini başka bir yaşam mümkün değilmiş gibi yaşar. Ta ki, bir gün otelden içeri gecikmeli Ankara treniyle gelen o kadın girene dek. Görür görmez âşık olur ona. Kadın sadece 1 gün kalıp gider. Bir hafta sonra döneceğini söyleyerek... Beklemeye başlar Zebercet. Yıllar sonra yakaladığı yaşama sevincini... Bir insanın hayatına girmesiyle bütün sorunlarının çözüleceğine inanan, o sorunları çözmeden doğru insanla karşılaşamayacağından bihaber her 'yalnız' gibi tutkuyla sarılır kadının hayaline.
 
Gizemli kadının etkisiyle dış dünyayla ilişki kurmaya başlar.  Meyhanelere gider, horoz dövüşleri izler. Hatta film bile seyreder sinemada. Ama memnun kalmaz dış dünyada gördüklerinden. Sokakta hoşuna giden bir kız başkasıyla buluşunca büyük hayalkırıklığı yaşar misal. Birlikte bir gece geçirmek istediği fahişe tarafından reddedilmeye dayanamaz.  O kadar yabancısıdır ki olan bitenin, onlarla nasıl başa çıkacağını bilemez.  Dış dünyayla kendi iç dünyası arasında köprü kuramadığından yeniden anayurduna dönüp kadını beklemeye koyulur. Ama gelmek bilmez bir türlü. Onun odasına taşınıp hayaller kurar. Biraz daha içine kapanır Zebercet. Otele müşteri almamaya başlar, ara sıra hoyratça cinsel ilişki kurduğu hizmetçi kadını boğar, buna tanıklık eden kediyi de öldürür. Her şeyden umudu kesmiş, varoluş savaşında yenik düşmüş halde son olarak da kendi canına kıyar. 
 
Zebercet, sadece Türk edebiyatının değil, Türk sinemasının da unutulmaz karakterlerinden. Atılgan'ın aynı adlı romanından Ömer Kavur'un çektiği filmde Macit Koper'in olağanüstü performansıyla da hafızalara kazındı. Görüp görebileceğimiz en iyi oyunculuklardan biriydi. ‘Anayurt Oteli’ döneminin en çok izlenen filmlerindendi aynı zamanda. Türk sinemasının en güçlü edebiyat uyarlamaları arasında yerini aldı.
 
Ne şanslıyız ki 30 yıl sonra bu cuma yenilenmiş kopyasıyla yeniden vizyona girdi ‘Anayurt Oteli’. Groupama'nın ‘Türk Klasikleri Yeniden’ projesi kapsamında, İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali ve film restorasyon uzmanlarının işbirliğiyle... Fanatik Film tarafından restore edildi, yıllar içinde gördüğü  hasarlardan kurtuldu. Tozları temizlendi, çizikleri silindi, lekeleri yok edildi. Bütün bunlar orijinaline sadık kalarak yapıldı. Zebercet henüz 30 yaşında ama bu restorasyon çalışmasıyla, ömrü 500 yıl uzamış oldu.
 
Bu efsanevi karakteri yıllar sonra yeniden izlediğimde, bir insanın hayatının un ufak oluşundaki acılı süreci, insan psikolojisindeki o gayya kuyusunu daha derinden hissettim. Bu hissin hayatta bugün de var olan karşılıklarına içim sızladı. Velhasıl Zebercet bizi üzmeye devam ediyor hala...  Bu da notum olsun isterim düştüğüm, bir kahve içimi sonrasına...