Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Pervin Hanım
24 Ekim 2017 - 04:10
Pervin Sevinç öğretmenliğe değer katan, yüzlerce çocuğa edebiyatı sevdiren çok özel bir eğitimciydi. Hayat bilgisi kuvvetliydi. Nişantaşı Kız Lisesi öğrencilerinin rol modellerinden biriydi
Karlı bir kış günüydü. Lise 1’e gidiyorum. Son ders. Edebiyat. Kapı açıldı ve bütün zarafetiyle içeri girdi Pervin Hanım. “Topuğuna basma” diye tembihleyen annesinin öğüdüne uygun, her zamanki gibi parmaklarının ucunda yürüyerek. Sivri burunlu, yüksek ökçeli ayakkabılarıyla. İnce hatlı yüzündeki o sıcacık gülümsemeyle bizi selamlayıp aramızda dolaşmaya başladı. Önceki hafta ‘anı’ türünü anlatmış, örnek metinler okumuş ve bir sonraki derse bir anımızı yazmamızı istemişti. “Kim başlamak ister?” diye sordu. İki ay önce kaybettiğim babaannemin son dört gününü yazmıştım. Parmaklar birer ikişer kalktı havaya. Günlük tutmak dışında yazıyla fazla bir ilişkim yoktu. Onun da yarısını kendi icadım şifreli bir alfabeyle yazıyordum, annem okursa anlamasın diye. Biraz çekinerek kaldırdım parmağımı. Dersin bitmesine yakın bana söz verdi.
 
Tahtanın önünde, ellerini göğsünde kavuşturup dinlemeye başladı Pervin Hanım. Okurken burun çekmeler geldi kulağıma, hava soğuk, grip salgını var, ondan olmalı diye düşünüyorum; dikkatim dağılacak, kötü okuyacağım diye de ödüm kopuyor. Son cümlenin ardından başımı kaldırdığımda, Pervin Hanım’ın başını tahtaya dayayıp ağladığını gördüm. Ne oldu demeden sınıftan hıçkırık sesleri yükselmeye başladı. Birkaç dakika sonra masaya doğru yürüyüp çantasından çıkardığı ipek mendille sildi gözlerini Pervin Hanım. Sonra yanıma gelip başımı okşadı. 15 yaşındaki bir çocuğu sevinçten havalara uçuracak birbirinden güzel sözler söyledi yazdığım yazıyla ilgili. O kadar şaşkındım ki... Tam o sırada zil çaldı. Beni alıp öğretmenler odasına götürdü. O mabet gibi gördüğüm odada onlarca öğretmenin arasında bir kez daha okudum yazımı. Alkışlar, tebrikler... Ben o gün Pervin Hanım sayesinde tanıştım, otuz iki yıllık yol arkadaşım yazıyla. Bazı dersler, kompozisyonları dinler, sonra “Evet, mükemmeli bekliyorum” derdi. Beklenti bu kadar büyük olunca hiçbirimiz parmağımızı kaldıramazdık. O usulca yanıma yaklaşıp bana verirdi sözü. Okurdum. “İşte bu!” derdi.
 
Doktor olmak isteyen, tıbbı tutturamayınca matematik okumak zorunda kalacak, ileride hepsini bir kenara bırakıp gazeteciliğe başlayacak, iki de roman yazacak lise öğrencisini, müthiş sezgisiyle ilk o fark etti. O günden sonra hep teşvik etti, “Sakın yazmayı bırakma” dedi. Bana okuma listeleri hazırladı. Yıllarca her yazımı Pervin Hanım’ın o “İşte bu!” sözünü duyana kadar kulaklarımda; yazdım, sildim, yazdım... Ne kadar hakkını verdim bilemiyorum ama elimden geleni yaptım. Hâlâ öyle.
 
Bu hafta 67 yaşında kaybettik Pervin Sevinç’i. Öğretmenliğe değer katan, yüzlerce çocuğa edebiyatı sevdiren çok özel bir eğitimciydi. Hayat bilgisi kuvvetliydi. Duruşu, oturuşu, tebeşir tutan zarif parmakları... Nişantaşı Kız Lisesi öğrencilerinin rol modellerinden biriydi. “İncelikli şeyler düşünmeye vakit ayıran” bir hocaydı. Dupduru sesiyle yüreklendirir, eleştirilerini de aynı sesle hiç incitmeden yapardı. Öldüğü gün d harfini yazamadı diye küçücük çocuğu döven öğretmenin haberi vardı bütün TV kanallarında.
 
Acıma en iyi gelen şeyi yaptım. Yazdım yine. Size okuyamasam da... Ruhunuz şad olsun hocam.