Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Kitap, güneş ve ben, bahtiyarım!

Kitap, güneş ve ben, bahtiyarım!

04 Aralık 2022 - 12:12
.
Hayattaki en büyük şanslarımdan biri ‘okur olmak’ bana göre. Kitapların dünyasında bir yolcu. İlk yoldaşım Cin Ali’den bu yana nice karakterle el ele aldım bu yolu. Hiç bilmediğim şehirlere gittim, okyanuslar aştım, 100 yıl yaşasam tanık olamayacağım olayların içinde buldum kendimi, sosyal medyada milyarlarca kişiyi takip etsem öğrenemeyeceğim ‘insana dair’ bilgilerim oldu, benzersiz Türkçe kreasyonları izledim, hayran kaldım… Bu liste uzar gider. Bu nedenle de hep şanslı addettim kendimi. Okumanın meta’sı kitapla ilişkim de hep çok özel oldu. Evimin en güzel yerinde ağırladım onları, bir kitapçıya girdiğimde, dizildikleri raflardaki sırtlarını sevgiyle sıvazladım, kokularını içime içime çektim.
 
Bir ömür boyu sürecek bir aşka düştüğümü ilişkimizin ilk yıllarında fark ettim. Bu ilişkinin üstüne titredim. “Yazmak” gibi de bir sürprizi oldu bana. Onun hikâyesi ise bambaşka. Ama şunu itiraf etmeliyim, okur kimliğimi yazar kimliğimden daha çok sevdim. Okur olmak daha kapsayıcıydı hep. Okumadan yazar da olunmuyordu zaten. Okumanın bana sunduğu güzel hayatı, yazarak başkalarına sunmaya çalışmaktı asıl derdim. Şimdilik dört kitaplık bir yol aldım. Yolda olmak her zamanki gibi çok güzel. Yeni bir kitap için yola revan olmak. İster yazar ister okur olarak; bildiğim en heyecan verici yolculuk.
 
Okurlarımla buluşuyorum
 
Kitaplarla olan ilişkimin, en sevdiğim mekânlarından biri de kitap fuarlarıydı. İstanbul Kitap Fuarı’nın Taksim’de başlayıp Beylikdüzü’ne ulaşan hikâyesinde nice anı biriktirdim. Benim harikalar diyarım da kitap fuarlarıydı. Sevdiğim yazarları ilk kez kitap fuarlarında gördüm, imza kuyruklarında, az sonra göz göze gelecek olmanın telaşıyla saatlerce bekledim. Yayınevlerinin standları arasında, ayakta duramayacak hâle gelene dek gezdim. Hiç korkmadığım borçları, henüz üniversite yıllarındayken fuarlarda yaptım, senetlere imza atarken hiç elim titremedi. Hayatta ilk kez Yaşar Kemal kitapları dizisi için borçlandım. Son taksidini de ödedikten sonra yaşadığım mutluluğu hâlâ hatırlarım. Karlı kasımlarda ellerimde kitap dolu poşetler, İstiklal Caddesi’nde yürümenin zevkini de.
 
 
İşte yine bir İstanbul Kitap Fuarı zamanı. Ben yine çok heyecanlıyım. Üstelik bu kez, iki yıllık pandemi arasından sonra konunun ‘hasret giderme’ boyutu da var. Benim yazımı yazdığım şu cuma sabah vakti büyük fuar alanında yayınevleri standlarını kurmuş son hazırlıklarını yapıyor olmalı. Harikalar diyarının kapılarını açmasına saatler kaldı. Fuarın bu yılki teması ‘Kitabın büyülü dünyası’. Sıradan bir sıfat değil ‘büyülü’ kelimesi. Ve galiba hayatta en çok kitaplara yakışıyor. Nedenini, nasılını yazıya başlarken anlattım. Hiç bozulmasın istediğim o büyüyü. Fuarın bu yılki onur yazarı da Türkiye’de büyülü gerçekçilik akımının en önemli temsilcisi olan Nazlı Eray. Kızıl saçları kitap kokan. Kitabın kendisi de bir tür büyülü gerçekçilik zaten. Bu nedenle şahane bir buluşma bekliyor bizi. Panellerle, söyleşilerle, imza günleriyle, farklı etkinliklerle. Son iki yıldır, büyük bir dar boğazda olan sektör için de can suyu bu fuar, en çok da ona seviniyorum. Öte yandan, artık gerçekten bütçe zorlayan kitap fiyatlarını düşünürsek, yayınevlerinin yapacağı indirimlerle kitap okurunun ‘black friday’i aynı zamanda. Tüketim çılgınlığını bir tek yerde kabul ediyorum. Kitap alışverişi!
 
Benim için çifte bir mutluluğu var bugünün. Saat 13’te Doğan Kitap standında okurlarımla bir araya gelecek, kitaplarımı imzalayacağım; sonra okurluğuma kaldığım yerden devam edip fuarı saatlerce arşınlayacağım. Kim bilir hangi büyülü yolculuklar vadeden kitaplar bekliyor beni. Kim bilir hangi yol arkadaşları.
 
Pandemi hapishanesinde geçen o zorlu günlerden sonra… Nâzım’ın “Bugün Pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar” heyecanını yaşayacağız, kitaplar nezdinde.
 
Özetle…
 
Kitap, güneş ve ben.
 
Bahtiyarım.