Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Hayat dolu şiirler
30 Ekim 2017 - 12:10
Hayatla hemhal oluyorsunuz Akif Kurtuluş’un şiirlerinde. Bunu şiirle yapmanın verdiği özgürlükle. Edebiyatla sınanmış, arınmış has sözcüklerle
Beklerken… Ha geldi ha gelecek bir haberi… Uzaktaki sevgiliyi… Bazen saksıdaki orkidenin açmasını… Baharı…  En iyi şiir tutar insanın elini. Hele iyi yazılmışsa… Alır götürür. Yolda sarıp sarmalar. Dertleşir yakın bir arkadaş gibi. Kendinize yakınlaştırırken, beklemenin ağırlığından uzaklaştırır. Bu hafta Akif Kurtuluş’un Can Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı “Hayat, Saat Farkıyla”yı okurken bir kez daha deneyimledim. Kurtuluş’un 12 yıl aradan sonra yayımlanan yeni şiirlerinde gülümsemek var, kederlenmek, aşka düşmek, donup kalmak, silkinip toparlanmak… Ve aslında hayat var. Saat farkıyla…
 
Bir bakıyorsunuz yalnızlığa dokunmuş. Ne kadar kalabalık olsak da zaman zaman hissettiğimiz… 
 
samsunasfaltı’na dağılan
tespih tanelerinde eksik 
çifti kaybolmuş ayakkabı tekiyim
 
Sade ve sakin bir yaşamak tarifi veriyor birden. Böyle mi güzel anlatılır… 
 
gittikten sonra 
bir sana baktım 
bir de aynaya
karanlığında
 
yaşamak şaşırmakmış 
kime inanacağıma
 
Hayatımıza giren insanların dilini, ruhunu sökmeye çalışırken yaptığımız şeyi ‘kitap’ üzerinden özetleyiveriyor derken. Kitabi olmadan.
 
ayraç gibiydin 
hayatla ölüm arasında
 
hangi sayfada bulmuşsam 
oradan devam ettim 
okumaya seni
 
İnsanı tanımak mümkün mü? Kendini? Böyle derin sorulara kapı açıyor, kenarına bir gülümseme iliştirip…
 
elimdeki tek sözcük:
gaf!
Bilgelikmiş, incelikmiş: 
zarf!
herkes kendine sarraf
 
Kabullenilmemiş gidişlere çeviriyor kaleminin yönünü birkaç şiir sonra… Kabulü mümkün kılacak bir kudretle…
 
bazen inanmıyor değilim
giderayak tuzak kurduğuna 
terk ettiğine seri katilin iştahına
riyanın tam ortasına 
 
nasıl inanmadıysam yokluğuna
 
Öyle pembeler, şekerler, şiir romantizmi filan dinlemiyor. Yeri geliyor, tarihten Sivas Katliamı gibi ağır bir sayfa açıp boğazınızı düğümlüyor, gözünüze yaş yürüyor dizelerinden…
 
bazı çocukların kaderini
yakılan babaları yazarmış
zeynep’in yarasındaki külü 
eren’in alnındaki mührü
 
aynı alevde tutuşan çiçekler 
menekşe’den, sehergül’üne
birinin babası her gününü
eklermiş diğerinin ömrüne 
 
 “Arkadaş” isimli şiiri, şiirin ismine takılmış bir takıyla başlayıp o yaşları salıveriyor yüzünüze… 
 
ını gömdükten sonra
bir avuç toprak da 
kendi üstüne atarsın
 
son kez arkana bakarsın 
sen miydin bıraktığın 
uğurladığın o muydu
 
dudağında uçuk 
ve bu soruyla yaşarsın
 
Yas tutmadan bitmez ya insanın acısı… Sıra ona da geliyor. Nasıl biter sorusuna ters köşe bir cevapla karşılık veriyor…
 
heyhat!
hayatla medet arasındasın
yarayla kabuk 
dertle deva
 
dindi sandığın her sancı 
peşin sıra gelecek 
geçti dediğin her acıyı 
ömrünle sınayacaksın 
 
sen başkasının yası olduğunda 
ancak, susacak yasın da
 
Velhasıl hayatla hemhal oluyorsunuz Kurtuluş’un şiirlerinde. Bunu şiirle yapmanın verdiği özgürlükle. Edebiyatla sınanmış, arınmış has sözcüklerle.
 
Sonuç… Ayrılık sevdaya nasıl dahilse, beklemek de öyle… Yeter ki iyi şiir kitaplarımız olsun…