Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Gezi Kütüphanesi
09 Haziran 2013 - 07:06
Geçen haftadan kalan yüzlerce fotoğraf karesinin en özellerinden biri hiç kuşkusuz Gezi Kütüphane'siydi. Kitaplara inanan bir gençliğin sembolüydü. Ahmed Arif'in "Dayan kitap ile..." dizesiydi o kütüphane... Geçtiğimiz hafta boyunca Gezi Parkı bir festival havasındaydı: Gaz maskesi takmış sokak çalgıcılarının verdiği konserler, üzerlerine türlü çeşit sloganların yazıldığı rengarenk kartonlardan yapılan yerleştirmeler, sprey boyalarla çizilen resimler...

Ağaçlar arasına gerili dövizlerde ise “Ben bir ceviz ağacıyım” diyerek Nazım gülümsüyordu... Parktaki insan manzaraları da bu havanın ruh halini yansıtır nitelikteydi. Kimi gazetesini okuyor, kimi çadırına sırtını vermiş, elindeki Tezer Özlü kitabının sayfalarında geziniyor kimi Dan Brown’un “Cehennem”ine dalmış; bu arada film gösterileri yapılıyor, tiyatro oyunları sahneleniyor, devrim şarkıları söyleniyordu…

Gezi Parkı’nda bir de kütüphane kuruldu geçen hafta: Gezi Kütüphanesi , diğer adıyla Çapulcu Kütüphanesi. Parkın Divan Oteli girişinin yaklaşık 100-150 metre ilerisinde, bütün hafta boyunca analiz etmeye çalıştığımız o neşeli '90 kuşağı gençlerinden biri olan 22 yaşındaki Gıda Mühendisliği öğrencisi Ilgın’ın girişimiyle kuruldu Gezi Kütüphanesi.

Ilgın’la kuruluşunun ertesi gününde, kütüphanenin önünde sohbet ettik. Müthiş bir hareketlilik vardı arkamızda. İnsanlar, park inşaatı için getirilmiş briketlerden gençlerin kendi elleriyle yaptığı kütüphaneye kolilerle, torbalarla kitap taşıyor, toplanan kitaplar yine 20’li yaşlardaki kütüphane görevlileri tarafından halka dağıtılıyordu. Kitap yığınının ortasındaki görevli gençler, ellerine aldıkları kitapların adlarını söyleyerek, okurunu çağırıyordu: "Ağrı Dağı Efsanesi, Yaşar Kemal; bu kitabı isteyen var mı arkadaşlar?" Hemen o saniyede kitap, etrafını saran her yaştan okurun biri tarafından alınıyor, sıra diğer kitaba geliyordu: "Attila İlhan'ın 'Sisler Bulvarı'..." demeye kalmadan o da buluyordu yeni sahibini... Eşi benzeri olmayan, muazzam bir kitap hareketeydi bu. Facebook'ta grubu da kuruldu. Cuma günü ise otelin önünden parka uzanan yolda elden ele verilerek taşındı kitaplar. Saatler boyunca dağıtıldı, dağıtıldıkça yerine yenileri kondu, kütüphane bir tek an kitapsız ve elbette okursuz kalmadı.

Amaçlarının okuma bilinci yaratmak olduğunu söylüyordu Ilgın o gün, arkamızda kitaplar ahenkli bir dolaşım içinde alınıp verilirken. Kitapları dağıtmaya başladıklarında, para vermesi gerekmediğini görenlerin “Geri getirmek zorunda mıyız?” diye sorduğunu, onlara cevaben “Hayır, sadece bu kitapları okumak zorundasınız" dediklerini… “Zihniyeti bir milim de olsa ileriye taşıyabilmek, amacımız bu,” diyordu. “El kadar çocuklar ellerine sigara yerine kitap alsınlar istiyoruz,” diye devam ediyordu: “Biz ülkemizin refah, mutluluk, barış, aşk içinde olmasını istiyoruz. İnsanların birbirine düşman olmamasını…"

Geçen haftadan yüzlerce fotoğraf karesi kaldı zihnimizde. Hayatımızda ilk kez gördüğümüz, şaşkınlıkla izlediğimiz, '90 kuşağının 'gerçek' tanımını yeniden yaptığımız... O karelerin en özellerinden biri de hiç kuşkusuz Gezi Kütüphane'siydi. Kitaplara inanan bir gençliğin sembolüydü. Ahmed Arif'in "Dayan kitap ile..." dizesiydi o kütüphane... Can Dündar’ın bu hafta köşesinde yazdığı gibi “100 kitaplık bilinç, 10 günlük eylemde pişirilmişti” ve görünen o ki, bu kütüphaneyle o bilincin ederi artmaya devam edecekti.