Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Elif Tanrıyar | Fotoğraf sanatının kraliçesi: Yıldız Moran

Fotoğraf sanatının kraliçesi: Yıldız Moran

09 Ocak 2018 - 02:01
Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi’nin yeni kitabı, ülkemizin akademik eğitim almış, profesyonel ilk kadın fotoğraf sanatçısı olan Yıldız Moran retrospektifine ayrılmış.

John Berger, “Bir Fotoğrafı Anlamak” adlı ünlü yazısında şöyle der; “Bir fotoğrafın hakiki içeriği görünmezdir, zira biçimle değil zamanla ilgili bir etkileşimden türer. Fotoğrafın resme olduğu kadar, müziğe de yakın olduğu iddia edilebilir. Bu seçim X ya da Y’yi fotoğraflamak arasında değil X anını ya da Y anını çekmek arasındadır.” Ve sonra ekler, “Fotoğraf görülmüş olanı kaydederken, daima ve doğası gereği, görünmeyene de işaret eder. Sürekliliği olan bir bütünün içinden aldığı bir anı yalıtır, korumaya alır ve sunar. Bir resmin gücü onun içsel anıştırmalarına bağlıdır.”

 
Eczacıbaşı Topluluğu’nun 50 yılı aşkın bir geçmişe sahip fotoğraf yayıncılığı geleneğinin bir parçası olan ve Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı tarafından yayınlanan Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi, her yıl değerli bir fotoğraf sanatçısının retrospektif kitabını, sanatsal bütünlük içinde izleyicilere ulaştırıyor. Serinin son yayınlanan, yeni kitabı ise Yıldız Moran retrospektifine ayrılmış. Konsept ve tasarımı Bülent Erkmen’e ait olan ve editörlüğünü Merih Akoğul’un üstlendiği Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi’nin sekizinci kitabı, Yıldız Moran retrospektifi, Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde sunuluyor.

 

Yıldız Moran (1932-1995), ülkemizin akademik eğitim almış, profesyonel ilk kadın fotoğraf sanatçısı... Özellikle siyah-beyaz fotoğraflarıyla tanınıyor. Kitabın editörlüğünü üstlenen Merih Akoğul, onun fotoğrafçılığına dair “Moran, adeta bedeninin bir uzantısı olan fotoğraf makinesiyle, gözün bakış mantığını asla değiştirmeden usulca fotoğraflarını çekmiştir. Bir Zen bilgesi gibi evrene ve üzerinde yer alan insanlara, kendi coğrafyasının özelliklerini de ekleyerek rahat algılanır ve iddiasız fotoğraflar sunmuştur. Gerçekleri saptırmadan, fotografik oyunlara gitmeden sadece anların üzerinden kompozisyonlarını oluşturmuştur,” diyor. Bu işte, bir anlamda tam da Berger’in sözlerini karşılıyor. Moran, bir ‘Zen bilgesi’ gibi sade ancak son derece derin fotoğraflar çekerken asıl olarak görünmeyene işaret ediyor. Ustalığı ise içgüdüsel olarak tam da, X ya da Y anı arasında en doğrusunu hissedip, yakalamasında yatıyor.

Kitapta onun toplam 12 yıllık fotoğrafçılık kariyerinden derlenen fotoğrafları bir araya getirirken bizi bir yandan da ‘50lerin Anadolu’sundan İstanbul’una, Londra’sından Portekiz’ine dek gezdiriyor. Anadolu insanının isimsiz portrelerinden Haldun Dormen’den Füreya Koral’a sanatçı portrelerine ya da Avrupa’dan yüzlere dek uzanıyor. İsimler ve yüzler değişse de, yakalanan ruhun hep aynı, en çıplak ve en saf halde olduğunu fark ediyorsunuz şaşırtıcı bir şekilde.

 

Kitapta, sevecen ve yaşama umutla bakan bir genç kızın, kısa bir süre sonra fotoğrafı bırakacak bir anne adayının, Anadolu insanını kendine has duyarlılığıyla anlamaya ve anlatmaya çalışan bir Türk kadının, içi sanatla dolu bir kadın fotoğrafçının oluşturduğu fotoğraflar renk ve desen kurgusuna göre akıp gidiyor. Öte yandan kitap yalnızca fotoğraflarından ibaret değil.Fotoğraflarında insanlara ve yaşama duyduğu sevgiyi en samimi biçimde yansıtan Yıldız Moran’ın sanatı da yaşamı üzerinden anekdotlar ile anlatılıyor. En büyük aşkı ve kocası olan büyük şairimiz Özdemir Asaf’ın onun için yazdığı şiirleri okurken ise yalnızca büyük bir sanatçı ile değil, son derece derin ve alışılmadık çekicilikte özel bir kadınla karşı karşıya olduğunuzu da anlıyorsunuz. 

 
 
 
Son sözü yine Merih Akoğul’a bırakalım… “Yıldız Moran, Cumhuriyet Dönemi Türkiye fotoğraf sanatında, yapıtlarıyla hepimizi etkileyen görkemli bir dağ gibidir. Yüceliğini anlamak, değerini kavramak için onun hayatına ve yapıtlarına uzun uzun ve dikkatlice bakmak gerekir. Moran’ın fotoğraflarında yarattığı atmosfer, adeta sihirli bir dağ masalından kopup gelmiştir. Ülkemiz fotoğraf sanatı, Yıldız Moran’a, özünde insan sevgisinin yattığı bambaşka bir dili öğrettiği için teşekkür borçludur.”