Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Elif Tanrıyar | Çağdaş sanatı ‘okumak’ için mini bir kılavuz

Çağdaş sanatı ‘okumak’ için mini bir kılavuz

12 Eylül 2017 - 12:09 | Sanat bizi gözetliyor: Burçak Bingöl'ün güvenlik kameralarına çiçek desenleri koyduğu çalışması 'Günebakan' İstanbul Bienali'nde.
12. Contemporary İstanbul, 15. İstanbul Bienali ve Ai Weiwei sergilerinin damga vurduğu, İstanbul’un dört bir yanının ‘sanat’la şenlendiği bu özel haftada, çağdaş sanata kitaplarından küçük bir kılavuz...
Bu hafta hem Contemporary İstanbul’un 12.’si hem de 15. İstanbul Bienali başlıyor. Ai Weiwei gibi uluslararası sanatçılar sergileri için şehrimize geliyor. İstanbul’un dört bir yanının ‘sanat’la şenlendiği bu özel haftada, çağdaş sanata dair öne çıkan kitapları değerlendirip, sanat severlere küçük bir kılavuz hazırlamak istedim.
 
İlk olarak en basit soruyu cevaplamayı amaçlayan bir kitapla başlayalım. “Sanat Nedir”, Arthur C. Danto (Sel Yayıncılık)… Bir sanat eserini sanat eseri kılan nedir? Ünlü düşünür ve sanat eleştirmeni Arthur C. Dantokitabında, bu çok temel ve bir o kadar da karmaşık soruya yanıt arıyor. “Sanat Nedir” sanatın tanımlanamaz bir kavram olduğu yönündeki yaygın kanıya meydan okuyarak evrensel anlamı meydana getiren niteliklerin peşine düşüyor. Danto'ya göre bir şeyin sanat eseri olduğunu belirleyen iki ana kriter vardır: Anlam ve cisimleşme. Sanat seyircisi de bunlara üçüncü kriter olarak yorumu katar. Danto argümanını oluştururken Platon'un "Devlet"inden başlayarak Descartes, Kant, Hegel ve Heidegger gibi düşünürlerden yararlanıyor; Michelangelo, Poussin, Manet, Duchamp ve Warhol gibi sanatçıların eserlerini ele alıyor. Bu düşünsel yolculukta Sistine Şapeli'nin muhteşem tavanı, Duchamp'ın pisuarı, Warhol'un kutuları gibi dönüm noktası niteliğinde eserler bize eşlik ediyor. Danto'nun felsefi irdelemesinde, sanata dair pek çok güncel soruya da ufuk açıcı yanıtlar sunuluyor.
 
İkinci kitabımız “Çağdaş Sanat Nedir? Modernlik Sonrasında Sanat” (İletişim Yayıncılık) konuya dair kolektif yazıları bir araya getiren son derece nitelikli bir çalışma. “Çağdaş Sanat Nedir?” hem çağdaş sanat hem de ‘çağdaşlık’ konularında süregelen tartışmalara bir sunuş. O nedenle, bu konuları özgül sorunsallar ve örneklerle değil de, ontolojik ve semantik bağlamda inceleyen metinlere ağırlık veriyor. Bu kitabın da editörlerinden olan Ali Artun, bir diğer kitap olan “Çağdaş Sanat ve Kültüralizm, Kimlik ve Estetik”te ise konuyu bir adım öteye taşıyor ve sanatın küreselleşme çağının başlamasıyla birlikte toplumlar üzerinde nasıl farklı bir güce dönüştürüldüğünü irdeliyor. Artun, kitabında “Guattari günümüzde kitle imha silahlarının yerini iletişim silahlarının aldığını söylüyor. Sanatın sembolik gücü de bir iletişim silahına dönüştürülmeye zorlanıyor, ama o buna direniyor,” diyor.
 
 
Sırada sanat dünyasının dünya çapındaki dinamiklerini ve aralarındaki girift ilişkileri ana oyuncularıyla birlikte anlatan, hem son derece ilginç, bir o kadar da sürükleyici ve eğlenceli bir kitap var. “Sanat Dünyası’nda Yedi Gün”de (Yapı Kredi Yayınları) sanat tarihçisi ve sosyolog Sarah Thornton, New York, Los Angeles, Londra, Basel, Venedik ve Tokyo gibi çağdaş sanat merkezlerinde geçirdiği yedi günü anlatıyor.Müzayede'deChristie's müzayede evinde bir akşam satışına, "Eleştiri Dersi"nde Cal Arts'ta bir seminer dersine konuk oluyor, Fuar'da Basel Sanat Fuarı'ndaki seçkin müşterileri izliyor, Ödül'de Tate'in düzenlediği Turner Ödülü'nün arkasındaki rekabeti anlatıyor, Dergi'de Artforum dergisi ve eleştirmenlerini tanıtıyor, Atölye Ziyareti'nde Takashi Murakami'nin atölyesindeki eğlenceye katılıyor ve Bienal'de Venedik Bienali'ndeki küratörlerin ve sanatçıların dünyasını gözler önüne seriyor.
 
Sanatı lüks bir tüketim ürünü ya da eğlence aracı olarak gören insanlara, entelektüel bir eylem, bir iş, hatta alternatif bir din olarak tanımlayanların katılımıyla kitap renkli karakterlerle dolu bir dünya gezisine dönüşüyor. “Sanat Dünyasında Yedi Gün”, çağdaş sanat dünyasındaki yaratıcılık, zevk, karar, statü, para ve güzellik arayışının dinamiklerini anlamanın en eğlenceli yolu!
 
Thornton’ın kitabını sevdiyseniz Don Thompson’ın “Sanat Mezat, 12 Milyon Dolarlık Köpekbalığı - Çağdaş Sanatın ve Müzayede Evlerinin Tuhaf Ekonomisi” (İletişim Yayıncılıuk) adlı kitabına da mutlaka bir göz atmalısınız. Küreselleşmeyle birlikte, kültürün özelleştirilmesi ve finansın ekonomide egemen olması sonucu, sanat da önemli bir finans aracına dönüştü. Finans dünyasını yöneten spekülasyon giderek sanatı da teslim aldı. Bu süreçte müzayede, sanatın değerlendirildiği bütün diğer ortamların önüne geçti.Müze, fuar, bienal ve galerilerin işleyişi üzerinde, hatta sanat tarihi ve eleştiri yazınında bir hegemonya oluşturdu. 1990'larda tırmanan bu gelişmeyi çağdaş sanatın yoğun olarak piyasalaştırılması izledi. Sanat bir lüks, sanatçı da bir girişimci olmaya yönlendirildi. Aralarından işini bilen bir azınlık, tarihte hiçbir sanatçının hayal edemeyeceği servetler kazanırken, çoğunluk kaybetti. Don Thompson, Sanat Mezat kitabında, ‘çağdaş sanatın ve müzayede evlerinin bu tuhaf ekonomisi’ni araştırıyor.
 
Küresel anlamda çağdaş sanat dünyasının nabzını tutan bir diğer güzel kitap olan “Küresel Sanat Pusulası - 21.Yüzyıl Sanatında Yeni Yönelimler”de (Yapı Kredi Yayınları), yazarı Alistair Hicks’in bizler için de bir sürprizi var. Kitabı bizim için ayrıca çekici kılan en önemli özelliği kuşkusuz yeni baskısında yazarın kendi arzusuyla bir de Türkiye bölümünün eklenmiş olması…Hicks, kitabının bir yerinde şöyle diyor; “Her sanatçıyı birey olarak anlayıp değerini bilmek için kaybolmaya, yanal ve doğrusal kerterizlerden kurtulmaya hazır olmalıyız.” Hicks’in kitabında kendi uyguladığı yöntem de, tam da bu olmuş işte. Dünyanın farklı bölgelerindeki sanat merkezi şehirlerde ‘kaybolup’, kendi deneyimli gözleri ve içgüdüleriyle oluşturduğu bir ‘sanatçılar haritası’ üzerinden 21. Yüzyıl sanatını ‘okumak’, çağdaş bir sanat pusulası çıkarmak…
 
Geçmişte, Goethe, Ruskin ve Clement Greenberg gibi yazar ve eleştirmenler sanat hakkında belirli fikirleri yaydılar, hatta bu fikirleri sanatçılara dikte ettiler. Ancak o dönemden itibaren sanatçılar isyan etmekteler. Artık sanatçılar ne mevcut bir teoriyi izlemek ne de belli bir kente gitmek zorunda hissediyorlar kendilerini. New York, Londra, Paris, Berlin ve Pekin, hepsi, sanat yapmak için harikulade yerler, ama hiçbiri dizginleri elinde tutmuyor. “Küresel Sanat Pusulası”nda Alistair Hicks günümüz sanat dünyasında olan biteni tek başına hiçbir küratörün, eleştirmenin ya da sanat simsarının belirlemediğini ve belirleyemeyeceğini kanıtlıyor. Tam tersine; sanatçıların kendilerini dinleyerek sanat dünyasında yolumuzu çizmenin ne kadar heyecan verici ve faydalı olduğunu gösteriyor.
 
Kitap, Batı: Amerika Kıtaları, Güney: Afrika ve Ortadoğu, Doğu: Asya, Kuzey: Avrupa ve son olarak Türkiye’deki Pusula olarak beş ana bölüme ayrılmış. Peki, Türkiye’den hangi sanatçılar, hangi şehirler var kitapta? Çok genel bir bakışla söylersek Şükran Moral’dan Cevdet Erek’e, Burak Delier’dan Aslı Çavuşoğlu’na, Ali Kazma’dan Erdem Taşdelen’e İstanbul’dan sanatçıların yanı sıra Paris’teki atölyelerinin ve sergilerinin ziyaretiyle Sarkis ve Nil Yalter gibi sanatçılar ile İzmir’den Cansu Çakar gibi genç sanatçılar ile doğuya açılan bir pencere olarak Nilbar Güreş de var. Kitabın asıl sürprizini ise yazarın Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ni ziyareti oluşturuyor.
 
Sırada yine hem çok ilginç ve bir o kadar da eğlenceli bir kitap var. Birisi Susie Hodge’u fena sinirlendirmiş olmalı! Çünkü bizde de Hayalperest Yayınları tarafından yayımlanan “Beş Yaşındaki Çocuk Bunu Neden Yapamaz, Açıklamalı Modern Sanat” adlı kitabında adeta, görünmez birine sürekli olarak bu cevabını kanıtlamaya çalışıyor! Şaka bir yana görünürde çok basit bir şekilde üretilmiş gibi duran bir sanat eserinin karşısına geçip “ne var sanki, bunu beş yaşındaki bir çocuk bile yapabilir!” demek en büyük klişelerden biridir. İşte sanata dair hem yazan, hem öğreten, hem de bizzat üreten Susie Hodge; gayet esprili bir şekilde bu klişeyi kullanarak modern sanat tarihinde bizi kapsamlı bir geziye çıkararak, görünürdeki o ‘son derece basit şekilde üretilmiş’ görünen sanat eserlerinin aslında ne kadar derin ve çok katmanlı bir alt yapı üzerinde durduklarını tek tek açıklıyor.
 
Hodge, bu keyiflendirici ve düşünceyi kışkırtıcı kitabında, Marcel Duchamp'tan Paul Klee'ye, Salvador Dali'den, Picasso'ya kadar pek çok sanatçının eleştirel düşmanlığa maruz kalmış 100 modern sanat eserini inceliyor ve bunların kendi zamanlarının sanatsal düşüncelerinden nasıl esinlendiklerini açıklıyor. “Beş yaşındaki bir çocuk, teknik olarak DamienHirst'inki gibi bir ‘dönen resim’ yapabilir belki ama sanatsal yaratım çabaları tarihinin arkasındaki düşünceleri anlamayacağından bunun sanatçılar ve tarihçiler için hiçbir önemi olmayacaktır,” demeye getiriyor ve bu çalışmasıyla modern sanatın neden bir çocuk oyunu olmadığını ve olmayacağını kesin ve tam bir biçimde açıklıyor. HansArp'ınkilerdenWarhol'un çalışmalarına kadar görseller barındıran kitabın bana göre en önemli artısı, ele aldığı çalışmaları kültürel bağlamında açıklamasının yanı sıra modern sanatın harika bir sunumunu son derece eğlenceli ve esprili bir içerik ve tasarım eşliğinde iletiyor olması...
 
Çağdaş sanata dair genel bir fikre sahip olduk diyelim. Peki, eserleri nasıl okuyacak, sergileri gezerken nasıl anlamlandıracağız? Sıradaki kitap tam da bunu amaçlıyor. “Çağdaş Sanat Nasıl Okunur”da (Hayalperest Yayınları), 21. yüzyıl sanatının sürekli değişen, sık sık da kafa karıştıran dünyası, önemli bir sanat yazarı olan Michael Wilson’ın iddialı ve çarpıcı araştırmasıyla incelenmiş. Kitap, dünyanın dört bir yanındaki müzelerde, galerilerde sergilenen geniş yapıt yelpazesini anlamayı ve bunlardan haz almayı sağlayan bir kılavuz sunuyor. Kitapta, son yirmi yıl içinde dünya genelinde üretilen, aralarında fotoğraf, yerleştirme, heykel, resim, video, performans ve benzerlerinin de bulunduğu iki yüzden fazla sanat yapıtı yer alıyor. Kitabın yazarı Michael Wilson; Francis Alys, Allora ve Calzadille, Luc Tuymans, Marina Abramovic gibi bugün dünya çağında bilenen çalışmalar yapan ünlü sanatçıların yapıtlarını içeren kapsamlı bir seçkiyle konuyu irdeliyor.
 
Bu kitabı sevdiyseniz bir benzeri olarak “Bunu Ben de Yaparım! Modern Sanat Kullanma Kılavuzu”, Steen T. Kittl, Christian Saehrendt (Ayrıntı Yayınları) eklemeyi de ihmal etmeyelim. Çağdaş sanatın en önemli türleri ve akımları hakkında genel bir bilgi verirken, anekdotlarla eğlendiren ve sapla samanı birbirinden ayırt etmeyi öğreten bu sanat rehberinin mottosu şu: Az olsun, öz olsun. Çağdaş sanat sergilerinde bazen çileden çıkan ama sanat düşmanı olmak da istemeyen herkese hitap ediyor bu kitap. Okurları, dışı cilalı, içi boş sergilerden uzak durmaya, sıkı bir ‘sanat diyeti’ yapmaya çağırıyor!
 
 
 
 
 
 
Sanat tarihi kuramcısı ve akademisyen Barış Acar’ın sanat kuramı, edebiyat ve sinema üzerine odaklanan yazılarını, 1997 yılından bu yana çeşitli dergilerde okuyoruz. Aynı zamanda çeşitli kitap çalışmalarına da imza atmış olan Acar’ın son olarak Sel Yayıncılık’tan yayınlanan “Ters Dönmüş Bir Kaplumbağa ile Sanat Üzerine Konuşmalar” adlı kitabı daha önce çeşitli mecralarda yayınlanmış yazılarını bir araya getiriyor. Kitap, çağdaş sanat alanındaki kimi polemikleri, sergi değerlendirmelerini ve sanatçı analizlerini barındırıyor. Akademinin sorgulanmasından, çağdaş sanat eleştirisinin yavanlığına ve Marksizmin çağdaş sanatla olan mesafesine kadar tartışmalı birçok konu üzerine yazılmış makalelerden oluşuyor.Sanat ile avangard düşünce arasındaki bariyerleri bir bir yıkan “Ters Dönmüş Bir Kaplumbağa ile Sanat Üzerine Konuşmalar”, sanat öğrencileri, eğitimcileri ve sanat takipçileri için yol açıcı olduğu kadar tüm okurların da ilgisini çekecek nitelikte bir çalışma. 
 
Sırada okurunun dikkatini ‘sanatın son yıllarda hızla finansallaştığı süreçte’ yaşanan değişim sonrası oluşan yeni bir sanat pazarı anlayışı ve ilişkiler yumağına çekmeyi ve onu bu konuda bilinçlendirmeyi amaçlayan, yer yer provokatif bir üsluba da bürünmekten kaçınmayan, dikkat çekici ve aydınlatıcı bir çalışma var. Türkiye’deki sanat dünyasına uzun yıllardır emek veren bir isim olan Halilhan Dostal’ın, Galeri Selvin Yayınları tarafından yayınlanan yeni kitabı “Koleksiyon Bilinci ve Yönetimi (Güncel Sanat Vitrinleri)” kapsamlı bir kaynak taraması eşliğinde, sanat kavramının antikiteden itibaren değerlendirilmesinden başlayarak, geniş bir perspektifte bugüne dek uzanarak, günümüzde yaşanan sanat pazarındaki gelişmelere değiniyor.
 
 
 
 
 
Hazır koleksiyoncuların dünyasına girmişken, geçtiğimiz yazın en dikkat çeken ve üstünde çok emek harcanmış yayınlarından bir diğeri olan Galeri Baraz Yayınları’ndan çıkan Oğuz Erten imzalı, iki ciltlik “Özel Koleksiyonlarla Türkiye’de Sanat Koleksiyonculuğu”ndan da bahsedelim. Eserde, Osmanlı’dan günümüze koleksiyonculuğun serüveni isimler ve dönemler üzerinden anlatılıyor. Osmanlı’nın yükseliş döneminden Tanzimat’a, erken cumhuriyetten, sanat piyasasının oluştuğu 1970–1980’li yıllara kadar geniş bir zaman sürecini konu alan kitap, 1556 sayfadan oluşuyor. Ömer Koç, Bülent Eczacıbaşı, Ahmet Kocabıyık, Murat Ülker, Can Has, Can Elgiz, Cengiz Çetindoğan, Erdoğan Demirören, Feyyaz Berker, Erol Tabanca, Halil Bezmen, Erol Aksoy, Nezih Barut, Öner Kocabeyoğlu, Şükrü Bozluolçay, Suzan Sabancı ve Mustafa Taviloğlu gibi 85 koleksiyoncu ile sanat tutkuları üzerine yapılan söyleşilerin yanında Sakıp Sabancı, Ali Koçman, Kemal Erhan, Nasuhi Ertegün, Salah Cimcoz, Suna Kıraç ve Vitali Hakko gibi yaşadıkları dönemin sanatına yön vermiş ünlü isimler de sanat koleksiyonları ile kitapta yer alıyorlar.