Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Yemek ve mutluluk
29 Aralık 2015 - 11:12
'Mutfak ve İtiraflar' hayatımızda tanık olabileceğimiz en samimi sirk gösterisi
Pişmekte olan yemeğin kokusu kadar insanın içini ısıtan ve onu bir dolu anı arasında dolaştıran pek az şey var. İşin aslı kokular ve tatlar kadar kuvvetli bir yardımcısı yok, hafızamızın. Düşünüp de hatırlayamadığınız pek çok anıyı bir koku çağırıverir ya çoğu zaman. Zorlu PSM drama salonunu mesela, çocukluğunuzun geçtiği eve dönüştürebilir bir anda. Çünkü içeri girdiğinizde sahnede mis gibi kokan bir domates sosu pişmektedir.
 
Yemek pişirmenin ve yemenin hikayelerimizi nasıl belirlediğini, bir de üstelik başlı başına bir ‘performans’ olduğunu keşfeden Quebecli topluluk ‘Les 7 Doigts de la Main’in (Elin yedi parmağı), ‘Mutfak ve İtiraflar’ adlı gösterisi, doğrudan harikalar diyarı gibi bir mutfağa sokuyor izleyiciyi.
 
İKSV’nin İstanbul’a getirdiği gösteride, hepsi farklı ülkelerden ve disiplinlerden gelen sekiz dansçı akrobat aşçı, bir yandan yemek pişirip bir yandan insan bedeninin girebileceğinden haberdar olmadığımız şekillere girip nefesimizi keserek hikayelerini anlatıyorlar.
 
Hiçbir illüzyon yok
 
Evet, inanılmaz yetenekliler, koreografi baş döndürücü ama olayın sırrı tam da orada değil. Hayatımızda tanık olabileceğimiz en samimi sirk gösterisi bu, çünkü her biri mikrofonu alıp kendi hikayesinin yemekle ilgili en özel anlarından birini paylaşıyor seyirciyle. Hiçbir numara ya da illüzyon yok orada. Gerçeğin ta kendisi var. Kimi zaman iç acıtıcı üstelik. Arjantinli dansçı Matias Plaul’un o sekiz aylıkken götürülen, 1977’den beri kayıp, dolayısıyla hep 32 yaşında olan babasının son yemeğini anlatışı boğazımıza düğümleniyor örneğin. Ama sonra bir makarna kokusu sarıyor salonu, beraber yapılan ve paylaşılan yemeğin iyileştirici gücü giriyor devreye. Ve şov da devam ediyor. Sonunda adeta dansçıların hepsini tanıyoruz tek tek.
 
Bir buçuk saatlik bir gösteri, ‘Mutfak ve İtiraflar’. Arada sahneye önceden anlaştıkları seyircileri çağırıp onları da ortak ediyorlar çırpma karıştırma faslına. Dansçılardan Mishannock Ferrero (Mishan), habire seyircilerden birine ilanı aşk ediyor ve hep beraber onların aşkına kadeh kaldırılıyor arada.
 
Sonuna doğru fırındaki muzlu kekin pişme süresi olan 31 dakikaya kurduruyorlar bütün seyircilerin telefon alarmlarını. Böylece sonunda salon farklı farklı zil sesleriyle çınlarken, gösteri bitmiş, yemek saati gelmiş oluyor. Şimdi hep beraber yeme faslı.
 
Domatesli makarna ile muzlu kek elden ele dolaşırken yüzlerine bakıyorum insanların. Herkesin gözleri ışıl ışıl. Kesmişiz dünyayla ilişkimizi. Daha doğrusu, bambaşka coğrafyalardan insanların sofrasına konuk olmuşuz sanki. 
 
Cemal Süreya’yı hatırlayarak çıkıyorum salondan, sadece kahvaltının değil yemeğin mutlulukla bir ilgisi olmalı. Tabii böyle kalbini açarak, hikayeni anlatarak pişirip paylaştığın zaman.