Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Ya başkasının çocuğu olsaydı?

Ya başkasının çocuğu olsaydı?

17 Kasım 2017 - 01:11 | Uygar Özçelik, cinayet işlemiş olduğu hâlde annesi (Gönen Aykaç) tarafından korunan genç adam rolünde.
Berkun Oya’nın 'Bayrak' oyunu, esin kaynağı olduğu 'Masum' dizisinin rüzgarı hâlâ sürerken, İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde
'Bayrak' / İstanbul Devlet Tiyatrosu. Yazan: Berkun Oya / Yöneten: Kubilay Karslıoğlu / Oynayanlar: Ali İpin, Gönen Aykaç, Murat Sarı, Uygar Özçelik, Deniz Çom, Hüseyin Sevimli, Arda Kaptanlar / Dekor Tasarımı: Behlüldane Tor / Kostüm Tasarımı: Selin Ölçen / Işık Tasarımı: Akın Yılmaz / Koreografi: Çağdaş Agun / Yönetmen Yardımcısı: Murat Sarı / Dramaturg: Günay Ertekin
 
İstanbul Devlet Tiyatroları, heyecan verici bir repertuvar açıklayarak başladı sezona. Yeni başlayacaklar arasında, maalesef sonradan iptal edilen İhsan Oktay Anar’ın 'Puslu Kıtalar Atlası' kadar dikkat çeken bir diğer yerli oyun da, Berkun Oya’nın 'Bayrak'ıydı.
 
Berkun Oya’nın bu oyundan esinlenerek yazdığı 'Masum' dizisinin rüzgarı henüz devam ederken, “Bayrak”ı sahnelemek iyi bir fikirdi bir kere. İkincisi, Berkun Oya çağdaş Türk tiyatrosunun yüzakı yazarlarındandı ve yeni oyunları heyecanla beklenirken daha öncekilerin yeniden sahnelenmesi de her zaman müjdeli bir haberdi. Belki oyunu Berkun Oya’nın rejisiyle izleyememiş olanlar için biraz daha büyük bir müjde, çünkü kıyaslama imkanı yok.
 
Gönen Aykaç ve Ali İpin, birbirine zorlukla katlanan anne baba rolünde.
 
Cinayetle altüst olan bir aile
 
İki perde ve altı tablodan oluşan 'Bayrak', içlerinden birinin işlediği bir  en az bir - cinayetle alt üst olan bir aileyi alıp zamanı tersine işleterek o alt üst oluş sürecinin başına götürüyor.
 
60-65 yaşlarında bir karı koca ve ikisi birbirinden sorunlu evlilikler yaşayan oğullarını arasındaki iletişimsiz, saygısız ve aslında sevgiden yana da epey yoksul ilişki, aile denen kurumla ilgili iç karartan bir tablo koyuyor ortaya. Oyun da buna uygun olarak epey karanlık bir atmosferle başlıyor zaten. Bir gece vakti, ağaçlar arasında bir çiftlik evi, verandada, sallanan sandalyede bütün dünya başına çökmüş gibi oturan baba ve “Kırk senemi bir hayaletle geçirdim” diye dövünen karısı. Görünüşe göre oğulları bir cinayet işlemiş, kadın her şeye rağmen ona kol kanat germekle “Biz nerede hata yaptık, neyini eksik ettik?” klasik anne sorgulaması arasında gidip geliyor. Zaman zaman “Yılan doğurmuşum”a kadar vardırıyor meseleyi ama neticede onların çocuğu, ne yaparsa yapsın kabulleri olmalı, ona göre.
 
Baba ise “Ya başkasının çocuğu olsaydı?” diye soruyor, “Yine de onu koruyacak mıydın? Herkes birinin çocuğu”. Öyle ya, öldürülen de bir ana baba evladı sonuçta.
 
Ağabey rolünde Murat Sarı ve kardeşinin eşi rolünde Deniz Çom.
 
Berkun Oya’nını metni öyle incelikle örülmüş ve her planın sonu öyle bir sürprizle bağlanıyor ki; daha fazla detay vermek izleyiciye haksızlık olur. Tek söylenebilecek olan, sonraki tablolarda oğlanın karısı, abisi ve karısının aşığının dahil olmasıyla altı kişilik bir sarmal oluşuyor, ikili ilişkilerin her biri birbirine bağlanıyor.
 
“Bayrak”, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda deneyimli aktör Kubilay Karslıoğlu’nun yönetmenliğinde sahneleniyor. Bu sahnelemenin metne önemli bir yenilik kazandırdığını söylemek zor olsa da, özellikle çiftlik evi sahnelerinde Behlüldane Tor’un dekor, Akın Yılmaz’ın ışık tasarımının yardımıyla gereken gerilimli ve gizemli atmosfer kuruluyor.
 
Anne - babada DT’nin iki usta oyuncusu Ali İpin ve Gönen Aykaç iyi bir ikili oluşturuyorlar. Keşke baba karısına daha az bağırsa, çünkü söylediği sözlerin ağırlığı gürültülü öfke patlamaları arasında kayboluyor zaman zaman.
 
Murat Sarı ve Hüseyin Sevimli arasındaki sahne oyunun en iyi bölümleri arasında.
 
Sürekli bağırma sorunu genç kadını oynayan Deniz Çom için de geçerli. Onun bir de neden her an öfke patlaması yaşadığını anlamak mümkün olmuyor, bu yüzden özellikle aslında iyi bir performans sergileyen Uygar Özçelik ile ikili sahneleri aksıyor. Abiyi oynayan Murat Sarı ise sükunet perdesi altına süpürdüğü iç fırtınasını yavaş yavaş dışa vurmakta son derece başarılı. Kadının hayatını elinde teyple gizli gizli takip eden aşığı oynayan Hüseyin Sevimli ile ikisinin tablosu hem güldürüyor, hem geriyor, oyunun en keyifle izlenen bölümlerinden biri.
 
Festivalde bu hafta
 
Bütün topluluklar için yeni sezon hızını alarak devam ederken, bir yandan yılın en önemli etkinliklerinden İstanbul Tiyatro Festivali de başladı. Bugün, Antik Yunan tiyatrosunun yaşayan efsanesi Theodoros Terzopoulos’un Attis Tiyatro’su 'Bir Daha' ile. Serdar Biliş yönetmenliğindeki Pürtelaş Tiyatro da 'Martı' (Anton Çehov) ile seyirciyle buluşuyor. Semaver Kumpanya’nın Herman Koch’un romanından uyarlanan yeni oyunu 'Akşam Yemeği' ise prömiyerini bugün yaparak seyirciyi şık bir restoranda iki evli çift ve bir büyük sır ile tanışmaya davet ediyor.
 
DasDas'ın 'Uyarca'sı 18-19 Kasım'da izlenebilir.
 
Festivalde bu haftanın diğer prömiyeri, BBT’den 'Seni Seviyorum Türkiye'. Ceren Ercan’ın yazıp Yelda Baskın’ın yönettiği oyun, bugün Türkiye’yi sevme çabası üzerine.
 
Moda Sahnesi’nin 'Fırtına' (Shakespeare) ile DasDas’ın 'Uyarca' (Dürrenmatt) oyunları ve festivalin yabancı konuklarından Ballet Preljocaj’ın 'Fresk'i ile ilk haftayı tamamlayacağız.