Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Tarihe bir şey anlatmak

Tarihe bir şey anlatmak

27 Ocak 2016 - 12:01 | Berkay Ateş ve Güneş Hayat, Ateş'in kaleme aldığı 'Kuş Öpücüğü'nde.
D22’nin yeni oyunu ‘Kuş Öpücüğü’, bir taraftan anne - oğul arasındaki tamamen kopmuş görünen bağın köklerine inerken, bir taraftan da o pek izlenen, ‘yüce gönüllü’ programların maskaralığını ortaya döküyor
Mahallenin boşaltılmasını, toplananların dağılmasını emreden polis anonslarının doğal dış ses, biber gazının gündelik hayatın kokusu sayıldığı sokaklardan birinde, yoksul bir ev. Görünüşte sokaklarda akordeon çalan, aslında çalgısının içinde sakladığı küçük paketleri satan Mehmet ile büyürken hiç görmediği, cezaevinden çıkıp yanına gelen annesi yaşıyor içinde. Mehmet’in ona dokunmasını, ‘oğlum’ demesini yasakladığı annesi Hatice.
 
Gülmek de yasak bu evde, affedilmeyi ummak da. Hatice’nin tek arkadaşı, telefonun öbür ucunda ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ı okuyan sesten ibaret olan masalcı kız.
 
 Dışarının dehşetiyle içerinin insanın üzerine çöken acısı yarışırken, Mehmet’in kalbindeki delik gittikçe daha ölümcül bir hal alıyor. Hatice de oğlunun hayatını kurtarmak için bir hal çaresi aramaya başlıyor. Kendi hayatlarının karanlığına inat,  ışıltısıyla göz kamaştıran bir yere sığınıyor yardım umuduyla: Yaraları sardığı iddia edilen bir televizyon programına.
 
Hani şu insanları halden hale sokan, seyirci insafa gelip sana SMS bahşetsin diye 40 takla attıranlardan birine.
 
D22’nin yeni oyunu ‘Kuş Öpücüğü’, bir taraftan anne - oğul arasındaki tamamen kopmuş görünen bağın köklerine inerken, bir taraftan da o pek izlenen, ‘yüce gönüllü’ programların maskaralığını ortaya döküyor. Üstelik bunu bütün acımasızlığın altını daha da çizecek şekilde, son derece şamatalı ve eğlenceli şekilde yapıyor.
 
Durup durup birtakım tokatlarla boğazınıza dizilen kahkahalar atıyorsunuz.
 
‘Olan bitene sessiz kalamam’
 
‘Kuş Öpücüğü’nü, sadece parlak bir oyuncu olmakla kalmayıp yazar ve yönetmen olarak da önemli işlere imza atan Berkay Ateş yazmış. Milliyet Sanat’ta Bahar Çuhadar’ın yaptığı söyleşide “Hep anlatmak istediğim hikayeler oldu” demişti: “Olan bitene sessiz kalan bir yapım yok. 20 sene sonra ‘Ya kardeşim, ülkede yüzlerce insan ölüyordu, sizin de tiyatronuz vardı şehrin göbeğinde. Ne yapıyordunuz?’ dediklerinde, sadece tanıklık etmiş olmaktansa tarihe bir şey anlatmış olmak istiyoruz”.
 
Sahiden de Galata’daki eski Hamursuz Fırını’nda açtıkları tiyatrolarında tarihe bugüne dair notlar düşüyorlar. ‘Kuş Öpücüğü’ de bunlardan biri. Gördükleriniz içinizi açmayacaktır ama bu tutulan aynanın değil, bugünkü düzenin kabahati. Oyunu yola birlikte çıktığı arkadaşları Emir Çubukçu ve Can Kulan sahneye koymuş. Dramaturgluğunu Aylin Alıveren, dekor ve ışık tasarımını Cem Yılmazer, kostüm tasarımını Başak Özdoğan üstlenmiş. Seyirciler halka şeklinde oturtuluyor, oyun ortada oynanıyor. Keşke sahne daha dengeli kullanılsa da seyircilerin bir bölümü sık sık kör noktada kalmasa ne iyi olurmuş.
 
Ana oğulu oynayan Güneş Hayat ile Berkay Ateş, o ne kadar kopsa da izleri yok edilemeyen göbek bağını o kadar iyi aktarıyorlar ki seyirciye, ikisini izlemek büyük keyif. Sunucu da Mesut Özkeçeci de had safhada sinir bozucu ve başarılı. Sezonun başarılı yerli metinlerinden, parlak işlerinden biri, ‘Kuş Öpücüğü’. Yaralar o aptal televizyon programlarında değil ama bazen iyi bir tiyatro oyununda sarılabilir biraz.