Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Kaz Dağları’na değen ‘kadın eli’

Kaz Dağları’na değen ‘kadın eli’

04 Ağustos 2022 - 09:08

 

Dilimizde ‘kadın eli değmiş’ diye bir tabir var ve genel olarak bir düzen, tertip kastediliyor kullanılırken. Hani muhabbet, neşe, huzur değil de temizlik. Nasıl ‘bekar evi’ deyince dağınık ve görece pis bir ev ve tabii ki bekar erkek kastediliyorsa, ‘kadın eli değen’ eve de bir ‘vileda’ ışıltısı geliveriyor adeta. Övgü mü yergi mi belli değil.

Benim bahsedeceğim ‘kadın eli’ ise Kaz Dağları’nın Batı ucunda, Ayvacık ilçesine bağlı, zeytinler, çamlar arasından kıvrıla kıvrıla ulaştığın Ahmetçe Köyü’ne değmiş ve değdiği yerde bir değişim başlatmış, oraya ruh getirmiş bir el. Mücevher tasarımcısı Dilara Karabay, 2005 yılında tamamen tesadüf eseri aldığı bu araziye bir arkadaşına verdiği 50. yaş partisi için gelmiş ve bir daha dönmemiş. Hayatta en sevdiği ve iyi bildiği şeylerden biri misafir ağırlamak olduğu için de bir butik otel açmayı düşünmüş. İsmini yeniden doğuşu simgeleyen zümrüdü anka kuşundan alan sekiz odalı (odaların her biri Simurg efsanesindeki kuşların adını taşıyor) Simurg Inn, beşinci yılında şimdi. Kendisini otelci değil ‘profesyonel ev sahibi’ olarak tanımlayan Dilara Karabay ve kızı Dila Demir, çoğu barınaklardan alınmış dünya güzeli köpekleri, ekip biçtikleri bostanları, orada yetişen sebze meyveden yapılan nefis yemekleri, kalabalık oturulan uzun masalarıyla doğanın içinde bir aile sıcaklığı sunuyorlar gelenlere gerçekten. Pek az yerin havasında bu derece ‘huzur’ bulunur ve bunun tek sebebi Kaz Dağları’nın eşsiz yeşili değil kuşkusuz. Herkesin, başta çalışanların yüzü gülüyor, son derece nezaketli bir iletişim, sıfır gerilim, ‘burası bir işletmedir’ diye koşturan, telaş eden, birbirine bağıran yok. Hani güya ‘büyük şehrin’ koşturmasından bezip bütün streslerini yanlarına alarak doğaya göçen ve orada da gene bildikleri sert hayatı kuranlar var ya, bu anne kız onlardan değil. Bölgenin müthiş zenginliğine, doğasına, kültürüne saygı duyarak yaşıyor, bir yandan da yaşadıkları köye değer katmaya çalışıyorlar.

 

Köye özel ‘hesap işi’

 

En önem verdikleri projelerinden biri köye yaptırdıkları okul. Bölgedeki 50 kadar otizmli çocuğa özel eğitim olanağı sağlamayı amaçlayan okul için son aşamaya gelinmiş durumda. Diğer yandan kapılarını geçen hafta açan Simurg Shop var ki burası kadın girişimciler tarafından ya da kadınlara yönelik sosyal sorumluluk projesi olarak üretim yapan, sürdürülebilirliği destekleyen markaları, lokal üretimleri bir araya getiren bir mağaza. Bölgenin doğal ürünleri, sandıklardan çıkan 150 yıllık kumaşlardan tasarlanan giysiler, çocukların çizimlerinden oluşturulan objeler de burada satışa sunulmakta. Ayrıca Ahmetçe Köyü’ne özel ‘hesap işi’ diye bir el işi var ki onun değer kattığı ürünler Simurg Shop’un gözdelerinden. ‘Ahmetçeliler Osmanlı zamanından beri bu hesap işini biliyorlar, Yunanlılarla beraber öğrenmişler. Şu anda gençler yapmak istemiyor, biraz zor olduğu için. Hesaplanarak yapılır, matematikseldir, arkası ve önü birdir, kesinlikle yüzünü ve tersini ayırt edemezsiniz,’ diye anlatıyor nakış öğretmeni Aylin Balcı. Şimdi ‘hesap işi’ni elbiseleri, çantaları, şapkaları süslemekte kullanarak, kolyeler, aksesuarlar yaparak bu geleneği gençler için cazip hale getirmeye çalışıyorlar ve Simurg Shop da bunun için güzel bir vitrin olmuş durumda.

Ben sözü Simurg Inn’in çalışanlarından birinin kimse duymazken, laf arasında ettiği cümleyle bitireyim, ‘Buranın sevgisi insanı fark etmeden sarar, vazgeçemezsiniz’ dedi. Herkesin yaptığı işe ve çalıştığı yere böyle bir duyguyla bağlanabildiği bir dünya ne güzel bir yer olurdu.