Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Dizi sektörü için son çıkış

Dizi sektörü için son çıkış

29 Mart 2016 - 11:03
Ekranları kaplayan karbon kopyayla çoğaltılmış dizilere benzemeyen, farklı bir izleyiciyi hedefleyen bir iş '46 Yok Olan'
Bir dizi nasıl bu kadar beklenir hale getirilir; ‘46 Yok Olan’ örneğinde gördük: Özel hiçbir şey yapmayarak. Yani sadece iyi öğeleri bir araya getirip bekleyerek. Senaryodan, yönetmenden ve iyi oyunculardan söz ediyorum. Yoksa kanal yöneticilerinin ve yapımcıların bir önceki dizisi tuttu diye ekranda göründüğü her an ortalığı kasıp kavuracağına inandığı yıldız oyuncuların sırtına yüklenen işlerin acı sonunu görüyoruz kaçtır. 
 
Erdal Beşikçioğlu’nun canlandırdığı genetik profesörü Murat Günay’ın içinde iyiyle kötünün çatıştığı tanıtım videolarından anlaşıldığından olsa gerek, ‘Breaking Bad’ uyarlaması olduğu iddia edilen ‘46 Yok Olan’, aslında ‘Dr Jekyll ve Mr Hyde’dan esinlenmekte. Senaryoda ‘Behzat Ç.’nin unutulmaz kalemi Ercan Mehmet Erdem’in imzası, dizi için umutlanmamızın sebeplerinden biriydi. Yönetmen Serdar Akar da öyle. Tabii ki Erdal Beşikçioğlu ve ‘Akbaba’ Berkan Şal bir de üstüne Murat’ın beş yıldır komadaki kız kardeşi Ezo’da ‘Şule’ Ayça Eren, eski bir dostla buluşma tadı vaat ediyordu bize. 
 
Ama diziyi bir ‘Behzat Ç.’ nostaljisiyle tanımlamak haksızlık olur. Tamamen farklı bir dili var ve 60 dakikayla sınırlı tutulmak gibi şahane ve cesur bir tavrı. Daha önce Ümit Ünal’ın çektiği, tadı damağımızda kalan ‘Çıplak Gerçek’ dizisi 45 dakikayı denemiş, sonu ikişer bölüm üst üste gösterilerek finale gitmek olmuştu, dileğimiz burada benzer bir saçmalığın yaşanmaması. 
 
Belki saat olarak 23.30’un seçilmesi hem bu açıdan, hem de artık dizilerde kabak tadı veren sansür - oto sansür açısından işlerini kolaylaştıracaktır.
 
Dizinin konusuna gelince; Murat, beş yol önce fazla dozda Antidepresan alıp komaya giren kız kardeşi Ezo’u uyandırmak için tıptan umudunu kesince evinin Bodrum katında tam teşekküllü bir laboratuvar kurmuş, alternatif bir ilaç geliştirmekte. Artık vaktin geldiğinden emin olduğu için, Ezo’ya uyandıktan sonra destek olacak psikiyatrı bile buluyor: Aslında biraz da kendisiyle ilgili medet umduğu Ceyla (Melis Birkan).
 
Berkan Şal ise Murat’ın yardımcısı, sağ kolu, “Bana bakıyor” diye tanımladığı arkadaşı. Tabii ki arızalı tarafları olan ve bir anlamda ‘bakıma muhtaç’ bir karakterle karşı karşıyayız. 
 
Yükselen bir merak ve gerilimi var
 
‘46 Yok Olan’, özellikle ikinci yarım saatinde tadına ve gerilimine kavuşan bir ilk bölümle başladı.
 
Başları, özellikle şaman ayinine kadar olan kısım umut kırıcıydı. Hele o herkesin kötü İngilizce konuştuğu laboratuvar sahnesi ile Murat’ın amcasının (Metin Belgin) evindeki şaman kızla tanışma faslı bir kısım seyirciyi kaçırmış olabilir.
 
Hani o sahnede diyaloglar baştan sona sorunlu da, özelikle sormak istiyorum; kim kimi “Son sevgilim Neşe” diye takdim eder? Bir de şöyle bir hatırlatmam var yapımcılara: Siz masraf olmasın diye ufak tefek rollere oyunculukla alakası olmayan figüranlar koyuyorsunuz ya, işte bu tek başına bir sahneyi mahvetmeye yetiyor.
 
Neyse ki ayini de hoş gördükten sonra, beklediğimiz dizi başladı. Aynı anda fasulye ayıklama, çay demleme, bulmaca çözme gibi işleri götüremeyeceğiniz bir temposu, bir sonraki sahneye çengelleri, giderek yükselen bir merak ve gerilimi var. Özay Fecht bir göründü, ne güzel, umarım devamı olacaktır.
 
Ayrıca henüz görmediğimiz Yasemin Allen ve Saygın Soysal da diğer umut veren unsurları, dizinin.
 
Kısacası şu an ekranları kaplayan karbon kopyayla çoğaltılmış dizilere benzemeyen, farklı bir izleyiciyi hedefleyen ve özlediğimiz pek çok unsuru bir araya toplayan bir iş ‘46 Yok Olan’. Uzun soluklu olması, can çekişen dizi piyasası için bir çıkış olabilir.