Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Detoks etkili 'Kış Uykusu'

Detoks etkili 'Kış Uykusu'

13 Haziran 2014 - 10:06 | Haluk Bilginer ve Demet Akbağ, Altın Palmiyeli "Kış Uykusu"nda.
Bu film hakkında söylenecek ilk şey; evet, ‘Nuri Bilge’nin en diyaloglu filmi’. Hatta bana sorarsanız diyalog yazmanın keyfini keşfettiği için bu kadar uzamış film
Nasıl başlamalı acaba söze... “Nuri Bilge Ceylan’ın filmini gördüm” hiç bu kadar ilgi çeken bir cümle olmamıştı.
 
Altın Palmiye’ye şükür, herkes ‘Kış Uykusu’nu merak etmekte. Bu merakın gişeye ne kadar yansıyacağını göreceğiz hep beraber.
 
Ama tahmin edileceği gibi ilk soru 3 saat 15 dakikanın nasıl geçtiği!
 
“Görmek istiyorum da, canım ne kadar yanar acaba?” hali...
 
Buradan genel bir cevap vermiş olayım: Cannes’daki jüri başkanı Jane Campion haklı, neredeyse su gibi akıp geçiyor o üç küsur saat.
Ha, “Bir bu kadar daha olsa izlerdim” biraz abartılı tabii...
 
Bu film hakkında söylenecek ilk şey; evet, ‘Nuri Bilge’nin en diyaloglu filmi’. Hatta bana sorarsanız diyalog yazmanın keyfini keşfettiği için bu kadar uzamış film, yoksa 2.5 saatte de nihayete erebilirdi.
 
Ama amaçladığı gibi kendi edebi metinlerden aldığı hazzı aktarabilmiş mi perdeye? Kesinlikle. Hele de bunlar başta Haluk Bilginer olmak üzere son derece yetkin oyuncuların ağzından dökülünce, elinize bir kalem alıp altlarını çizme ihtiyacı duyuyorsunuz zaman zaman.
 
Karakterlerin hepsi şahane
 
Haluk Bilginer’in hakikaten sözcüklerle ifade edilemeyecek kadar iyi oynadığı ‘Aydın’, benim Türk sinemasında gördüğüm en iyi çizilmiş karakterlerden biri.
 
Eski bir aktör kendisi, şimdi Kapadokya’da tam kendisine yaraşır şekilde Othello adını verdiği bir otel işletiyor. Genç bir karısı var, gözünün önünde sıkıntıdan boğulmasını izlediği ve bunun farkına bile varmadığı...
 
Attığı adımdan gözünün ucundaki bakışa kadar “Evet, bu adam tam da böyle yapar” dedirtiyor, Aydın.
 
Hiç paraya pula değer vermezmiş gibi görünüp yeri geldiğinde “Ben varlıklı bir adamım”ın altını çizerken de, o çok sevdiği, ‘hayatta tek yakınım’ dediği karısını sırf onun iyiliğini istiyormuş süsü vererek ezerken de, memleket hallerine dair yalan yanlış fikirlerini paylaştığı duygusal soslu yazılarına övgüler düzene yardım elini bahşedip asıl zor durumdaki kiracısının evine icra gönderirken de o kadar tutarlı ve gerçek ki, diyecek söz yok.
 
Hani bildiğimiz ‘fildişi kulede yaşayan aydın’ klişesinin son derece gerçekçi bir şekilde, ete kemiğe bürünmüş hali.
 
Sadece o değil tabii...
 
Melisa Sözen, filmde Haluk Bilginer'in canlandırdığı Aydın'ın genç eşi Nihal rolünde.
 
O belli ki genç yaşında bu ‘karizmatik’ aktöre hayran olup evlenmiş, zamanla kendine ait nefes alacak bir metre karesi kalmamış Nihal (Melisa Sözen) de; Aydın’a hayatının en ağır eleştirilerini “Bozulmuyorsun değil mi?” tatlılığıyla sarıp sarmalayarak sıralayıp, onun egosunu yerle bir eden kız kardeşi Necla (Demet Akbağ) da, Aydın’ın yüz vermediği ‘ayak işlerini’ onun yerine yapan Hidayet (Ayberk Pekcan) de, evlerine haciz gönderilen kiracı imam Hamdi de... Hepsi birbirinden ince çizilmiş ve şahane oynanan karakterler.
 
Komşuları Suavi’de Tamer Levent ve köy öğretmeninde Nadir Sarıbacak da öyle... Haluk Bilginer’le üçünün dağ evinde içip içip coştuğu sahne bir yurdum ‘aydını’ klasiği değil de nedir? Ve Nejat İşler... Sadece iki sahnesi ile filmin unutulmazlarından biri olmuş, ne denir...
 
Övgüler düzmek yetersiz ama...
 
Bir Nuri Bilge Ceylan filminin görüntülerine övgüler düzmek artık yersiz bence ama görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’nin gözünden Kapadokya’nın da ‘Kış Uykusu’nun en önemli ‘aktörlerinden’ biri olduğunu söylememek olmaz.
 
Ve ‘Kış Uykusu’ndan uyanırken gözünüzün önünde yüreğinize oturan bir dolu sahne kalacağını...
 
O güzelim yılkı atı Aydın’a ‘dost olsun’ diye vahşice yakalanıp özgürlüğünden edilirken, geceleri ahırında sıkıntı içinde, uykusuz dört dönerken mesela, “Sırf bunun için bile izlenir bu film” dedirtiyor insana.
 
Bir de bir film bittikten sonra saatlerce konuşturuyorsa insanı, durup durup filanca sahneyi hatırlatıp o konudaki fikirlerini soruyorsak birbirimize, şu karakteri bu anda, bir diğerini başka bir anda haklı bulup berikine de sinir oluyorsak, kendimizin bu memleketin gerçeklerine ne kadar yakın olduğumuzu sorguluyorsak bir yandan, daha fazla ne beklenebilir ki ondan?
 
Bence yaz başında uzun bir ‘Kış Uykusu’, canlandırıcı ‘detoks’ etkisi yapabilir insanda...