Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Bir kez daha ‘Testosteron’ patlaması

Bir kez daha ‘Testosteron’ patlaması

01 Şubat 2013 - 10:02 | Gökhan Yıkılkan (Janis), Emre Altuğ (Tretyn), Gökçer Genç (Robal), Ruhi Sarı (Kornel), Gürkan Uygun (Fistach) ve Orhan Aydın (Stavros), "Testosteron"un sıkça yaşanan kavga sahnelerinden birinde.
Kemal Aydoğan'ın Oyun Atölyesi'nden ayrılmasıyla bu kez Celal Kadri Kınoğlu'nun yönettiği "Testosteron", yekvücut bir kadroyla seyirciyi çok güldürüyor
Oyun Atölyesi’nde yeni bir ‘Testosteron’ faaliyeti olduğunu duyduğumda şaşırmıştım önce. Tiyatroda beş yıldır oynanan oyun, yeni reji ve yeni kadroyla tekrar çalışılıyordu. Ne işti?

Seyirci ne kadar farkında bilemiyorum ama Oyun Atölyesi’nde bu yaz yaşanan ayrılık, tiyatro camiası için epey haber değeri taşıyordu. Ahmet Levendoğlu, Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer’in kurduğu Tiyatro Stüdyosu’nun ilk oyunundan itibaren, yani 20 yıl önce ekipte olan, daha sonra yoluna Olcay ve Bilginer’in Oyun Atölyesi’yle devam eden, 2003’ten beri de bütün oyunları yöneten Kemal Aydoğan tiyatrodan ayrıldı.

Birlikte çalışmaktan ne derece mutlu olduklarını sık sık belirten bir ikiliydi Bilginer’le Aydoğan, o nedenle şaşkınlık yarattı bu ayrılık. Oyun Atölyesi’nde yeni bir dönemin açıldığını söylemek mümkün. Bilginer’in Ayça Bingöl ve Canan Ergüder’le oyun çalıştığı haberleri var mesela, ne güzel. Aydoğan’ınsa kendi tiyatrosunu kurduğu, ekimde perde açacağı söyleniyor. Yani Twitter’dan görüldüğü üzere, şu an ortada bir öfke var ama “Uzun vadede yeni oluşumlar iyidir” deyip asıl konumuza geçelim...

Bülent Şakrak, garson
Tytus rolünde.
Erkeklik halleri komedisi

Polonyalı senarist, yönetmen, yazar Andrzej Saramonowicz’in yazdığı ‘Testosteron’, 2008’de Kemal Aydoğan’ın rejisi; Metin Coşkun, Fırat Tanış, Emre Karayel, Mert Fırat, Timur Acar, İnan Ulaş Torun ve Tuna Kırlı’dan oluşan oyuncu kadrosuyla sahnelenmişti. Sonra Fırat Tanış ayrıldı, Onur Ünsal girdi yerine.

Yedi erkeğin iptal edilmiş düğün sonrası bir restoranda oturup arada birbirlerinin kafasını gözünü yararak geçirdikleri birkaç saati anlatıyor diyebiliriz oyun için. Ama aslında, bir profesörle garsonun farkını sıfıra indiren testosteron hormonunun erkeğe ettikleri üzerine zıpır bir komedi. Kuşbilimci Kornel, müstakbel karısı tarafından “Benim kalbim başkasına ait” diyerek nikah masasında terk edilmiş bir damat adayı. İlk iş, sevgilisini çaldığına inandığı magazin gazetecisi Tretyn’i bir güzel pataklıyor. Ne de olsa efendisi testosteron, önce vurup sonra konuşacak ki hormonlarının hakkını versin. Sonra Tretyn’in babası Stavros katılıyor bu karnavala, kardeşi Janis, arkadaşı Robal, müzisyen Fistach... Bir de garsonumuz Tytus, başlasın erkeklik halleri komedisi... Bir bakış açısına göre, ‘trajedi’ de diyebiliriz ama çok güldürdüğü kesin.

Oyunun çıkış noktası, Kornel'in (Ruhi Sarı, sağdan ikinci) nikah masasında müstakbel eşi tarafından terkedilmesi.


‘Yekvücut’ bir ekip oyunculuğu

Kemal Aydoğan’ın tiyatrodan ayrılmasıyla, bu rejinin yerine ‘Testosteron’u yepyeni bir kadroyla bir daha yapma fikri doğmuş.

Yeni yönetmen Celal Kadri Kınoğlu, ‘Testosteron’ dünyasını bir Yunan tavernasına kurmuş. İlkine göre bir parça daha az kan revan, daha aydınlık bir atmosfer. Kornel’i Ruhi Sarı, gazeteciyi Emre Altuğ, babayı Orhan Aydın, garsonu Bülent Şakrak, Robal’i Gökçer Genç, müzisyeni de Gürkan Uygun (evet evet, Memati) oynuyor ve gayet başarılı, ‘yekvücut’ bir ekip oyunculuğu çıkardıklarını söylemek mümkün. Bu çok önemli, çünkü tek bir aksayan ayağın batırabileceği, kimsenin tek başına kurtaramayacağı bir oyun. Neşe Taluy Yüce’nin esprilerin hakkını veren çevirisini unutmayalım. Sahne tasarımı Efe Soykaraman’a, ışık Coşkun Yel’e ait.

Daha devam eder

18 yaş uyarısı var oyunda, yedi erkeğin bir araya gelince neler konuşacağını tahmin ediyorsanız, şaşırtıcı değil. Sonunda her şey gelip aynı noktaya dayanıyor, bu zavallı erkekler ne yapıyorsa kadınlar için ve hormonları yüzünden, hep beraber canlı çalıp söyledikleri final şarkısındaki gibi: “Maymun ettin bizi dünyaya, testosteron.” Yeri gelmişken, Tolga Çebi’nin ilk oyundaki şarkısı unutulmazdı, Çebi’nin albümünü alıp dinlemenizi öneririm... Ama buradaki Serdar Donduran imzalı şarkıya da itirazım yok, oyuna uygun ve kulağınızda sizinle beraber geliyor.

Doğrusu ben “Bu tekrara gerek var mıydı, bu oyun ömrünü tamamlamamış mıydı?” sorusuyla girmiştim tiyatro kapısından, ama yeni oyun gibi izledim, yine çok güldüm. Salon doluydu, millet tepine tepine gülüyordu. Galiba ezeli-ebedi meselesiyle ‘Testosteron’, Oyun Atölyesi’nin ‘Lüküs Hayat’ı olarak daha epey devam edecek...