Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Şairane belirsizlik
Ağustos 2016

Şairane belirsizlik

Necmiye Alpay
Anlamda belirsizlik, şiirin türlü halleri için geçerli olabilen bir kavram. Hüseyin Köse bu eğilimin şairane savunucularından.
"Taşlara Düğüm"
Hüseyin Köse
Yasakmeyve Yayınları
Fiyatı: 12 TL
ŞİİR
 
Edebiyat ve şiirle az çok ilgilenmiş olanlar, bütün zamanlarda ama özellikle son yüz kadar yıldır, 'anlamsız' görünen ya da anlamı belirsiz türlü yapıtlar ortaya konulduğunu ve bunlardan bazılarına zamanla yüksek değerler biçildiğini bilir. Binyıl dönümü civarı Türkçe şiirde, bu ana başlık altında düşünülebilecek birbirinden çok farklı eğilimlerin yol aldığını görüyoruz. İşin içinde bir yanda deneysellik, diğer yanda şairanelik var. İlginç bir biçimde, hiç de uzlaşımsal olmayan bir yeni-şairanelik eğilimi son birkaç yıldır hatırı sayılır bir güç kazandı. Hüseyin Köse bu eğilimin önde gelen savunucularından. 
 
Karasu çağrışımı
 
Köse’nin ilk şiir kitabı 2000 yılında, Bilge Karasu’nun “Göçmüş Kediler Bahçesi”yle güçlü bir çağrışım yaratarak çıkmıştı: “Üzülmüş Evler Kraliçesi”. Farklı türlerin yazarları olmakla birlikte, Karasu’yla aralarında bazı ortak noktalar göze çarpıyordu: Belirsizlik eğilimi, masal türüyle cebelleşmek, genel olarak dolayım meselesini öne çıkarmak gibi. Bundan öteye gidildiğinde, başta dil anlayışları olmak üzere bazı noktalarda esaslı ölçülerde farklılaştıkları görüldü. “Usta Beni Öldürsen E!”nin unutulmaz yazarında belirsizlik daha çok anlatının bütünsel özellikleri yoluyla sağlanır ve dilde disiplin hüküm sürerken, Köse’de belirsizlik geleneksel üslupçuluğa yaklaşmaktan sakınmayan bir şairanelikle iç içe geçebiliyordu. Şu iki dize, “Üzülmüş Evler Kraliçesi” adlı şiirinden: "biz o karabatak sürüsüyüz işte aynı suya batıp çıkan / biliyorum bizimkiyle aynı olan giysiler giyer duygularımız"
 
“Taşlara Düğüm”
 
Köse’nin dil anlayışı ve poetikası en az şiirleri kadar yazılarından da izlenebiliyor. Beşinci şiir kitabı “Taşlara Düğüm”ün ardından yazıları da kitaplaştı: “Şair ve Taifesi”. Bu yazılardan okunabileceği üzere Köse, belirsizliği kendi şiirine egemen kılmaktan öte, genel olarak şiirin tanımlayıcı ilkesi de saymaktadır: “[Ş]iir denilen şey de bir sonraki sözcüğe bir sonraki belirsizliğin eklenişinden başka bir şey değil” (“Şair ve Taifesi”, s. 262). Şeref Bilsel başlıklı yazısının girişi ise hem bu anlayışın hem de tam karşıtının en güçlü biçimde betimlendiği, manifesto niteliğindeki metinlerden biri: “Aşırı kesinliklerin hayal gücünün harika iklimine tasallut etmiş semantiğinden ölesiye nefret eden bir şiir vardır” (agy, s. 119).
 
Bu beyan neredeyse Köse’nin şiirinin de temel sorunsalı. “Taşlara Düğüm”den iki dize: “Ahdin sokakları sarmaşıklı bir kasaba kadar güzelken/ Şimdi hangi hüzünbaz taşranın huysuzluk eden dilinde birikmeli?”  (s. 66) Hiçbir kural istisnasız olmuyor. Berkin, Ali İsmail Korkmaz ve Abdullah Cömert, bu kitaptaki üç şiire ad olmuş 'kesinlik'lerdir. Köse’nin birer 'mezar taşı' olmasını istediği üç şiir söz konusu. Sırasıyla birer dizeyle anayım: “Çocukluğu yaralı yerinden tutan eller kurusun!”, /“Bu ışıklar niye var karanlık meşhur bir avcıysa?”, /“Bulut azlığında kanat çokluğu...”
 
Türkçenin en has şiirlerine nazirelere bu kitapta da rastlıyoruz: “Bana yosun tutmuş bir ırmağı kalbimin duldasından / Bulutların ötesine aşırmam vahyedildi” (s. 36). 
 
Kitabın sonunda, ufak tefek değişikliklerle “Şair ve Taifesi”nde de yer alan bir metin çıkıyor karşımıza. Ve Köse, sözü Gülten Akın’dan alırcasına, “Sonra işte yitirdi kelimeler bende anlamlarını...” diye birkaç kez yineleyerek bağlıyor kitabı. Böylece bir kez daha şiirin ve kendi şiirinin temel sorunsalında yoğunlaşmış oluyor.