Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » En büyük tarihçimiz
Ağustos 2016

En büyük tarihçimiz

Taha Akyol
Taha Akyol, geçen ay 100 yaşında hayata veda eden dünyaca ünlü tarihçimiz Halil İnalcık'ı "Osmanlı'da Devlet, Hukuk, Adalet" kitabı ile andı.
“Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet"
Halil İnalcık
Eren Yayıncılık
Fiyatı: 30 TL
TARİH
 
Merhum hocamız Halil İnalcık’ı 25 Temmuz Pazartesi günü 100 yaşında kaybettik. Bir asırlık insan ömrü ne kadar araştırma, ne kadar ilmi makale ve eser sığdırılabilirse hepsini o yapmıştı. En büyük tarihçimiz olması sadece araştırma ve eserlerinin büyüklüğünden değil, tarihçiliğimizi ekonomi, kültür ve hukuk alanlarına genişletmiş olmasındandır.
 
Hocamızın hatırasına hürmeten, Milliyet Kitap’ın bu sayısında onun hukuk tarihimizle ilgili “Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet” adlı kitabını okurlarımıza tanıtmak istiyorum. Kitap ilk bölümünde Osmanlı devlet nizamı ve hukuk sisteminin köklerindeki Orta Asya Türk (Kutadgu Bilig), İran ve Hint mirasını ele alıyor. “Siyasetname” eserlerinde somutlaşan siyaset geleneğini anlatıyor.
 
Türkler'in Anadolu’ya sadece Türkmen aşiretleri olarak değil, 'devlet geleneği' ve bunun ifadesi olan örfi hukuk yani 'kanunname' geleneğine sahip olarak geldiklerini ayrıntılı olarak izah ediyor. Bu gelenek sayesinde Osmanlı seküler nitelikli geniş bir örfi hukuk külliyatı geliştirdi. Neticeyi İnalcık kitabında  şöyle tespit ediyor: “Osmanlı devleti Şeriat’ı aşan bir hukuk düzeni geliştirmiştir. Bu yolu açan prensip ise, örf yani hükümdarın kendi iradesine dayanarak Şeriat’ın şümulüne girmeyen alanlarda devlet kanunu koyma yetkisidir.”
 
Laik hukukun kökenleri
 
Devletin bu gelenek sayesinde 'kanun koyma' yetkisine ve geleneğine sahip olmasını İnalcık, tarihimizde hukuki modernleşmenin ve hukuki laikleşmenin tarihsel kaynağı olarak görüyor. Diğer İslam toplumlarında böyle bir tarihi gelenek olmadığı için hukuki modernleşme ve laiklik gelişmedi. Şeyhülislamların 'emr-i padişahiye riayet' ve 'Şer’i mesail değildir' gibi fetvalarından örnekler veren İnalcık, Osmanlı hukuk anlayışına örnek olarak da "Râhat’us Südur" adlı kaynaktan şu ifadeyi naklediyor: “İmamın vazifesi hutbe ve dua ile meşgul olmak... Padişahlığı [hakimiyeti] sultanlara havale etmek ve dünyevi saltanatı onların eline bırakmaktır.” İnalcık böylece Türklerin, 'dünyevi hukuk' yetkisini vurgulayarak hilafet kurumuna ayrı bir yorum getirdiklerini anlatıyor. Şu satırları İnalcık’ın kitabından alıntılıyorum: “Bugün Türkiye’nin seküler siyasi sistemle yönetilen tek İslam ülkesi olması ve diğer İslam ülkelerinden farklı bir yol izlemesi olgusunun büyük oranda Osmanlı geçmişinin deneyimine dayandığını söylersek, abartmış olmayız.”
 
Gerçekten, Cumhuriyet'e kadar Tanzimat’tan itibaren Osmanlı hukuk ve siyaset sisteminin hayli modernleştiğini biliyoruz.
 
Buhran ve adalet
 
Kitabın son iki bölümü, Osmanlı’da ortaya çıkan iktisadi çöküntü ve ayaklanmalar ile bu dönemde 'adalet'i sağlama çabalarına tahsis edilmiştir. Evvela, 16. YY.'da çıkan iktisadi krizlerin ve bunların yol açtığı Celali isyanlarının son derece önemli olduğunu belirtmek gerekir. Bu dönemlerde ezilen halkı korumak için 'adaletnameler' yayımlandı. Müslüman ve gayrimüslim ayrımı gözetmeden 'şikayet hakkı' uygulandı.
 
İnalcık, bozulma ve buhran dönemlerinde kadıların bile yolsuzluğa battığını, tefeciliğin son derece yaygınlaştığını, eşkıya ve isyanlar yüzünden Müslüman ve gayrimüslim halkın göçmesiyle köylerin boşaldığını belirtir.
 
Böyle dönemlerde yayımlanan adaletnamelerde  devlet zararları gidermeye, adaleti tesis etmeye çalışmıştı. Hocamızın kitabından aldığım, Hicri 917 [miladi 1511] tarihli adaletname, özetle şöyleydi: “Evvela yerine gidip bu reayanın göçmeleri sebebi soruşturulacak, şikayetleri beylerden mi, kadılardan mı, subaşılardan mı, sipahilerden mi, eminler, âmiller, voyvodalar, haraççılar ve koyun hakçılardan mıdır anlaşılacak; şikayet konuları tespit olunacak... Göçe sebep olan zulümler giderilecek, yerleri ve köyleri şenlendirilip ihya olunacaktır...”
 
Bütün eserlerinde tarihin ekonomik ve sosyal amilleri ile hukuk ve kültür boyutlarını kaydetmiş olan Halil İnalcık hocamızı rahmet ve hürmetle anıyorum.