Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Bir İstanbul hanımefendisi
Kasım 2013

Bir İstanbul hanımefendisi

Sevin Okyay
1920’li yıllarda yazmaya başlayıp, üç polisiye ve bir tarihi roman tamamlayan, geçen yüzyıl başının örnek İstanbul hanımefendisi Zuhal Kuyaş'ın "Sonuncu Odası" bir Yeniköy yalısında geçiyor."Sonuncu Oda"
Zuhal Kuyaş
Labirent Yayınları
Fiyatı: 13 TL
POLİSİYE

Son yıllarda, polisiyenin ancak yakın bir geçmişte başlayabildiği iddiasının geçersizliğini iyiden iyiye anladık. Erol Üyepazarcı’nın, “Sahaf tabiriyle tuğla gibi iki cilt”lik “Korkmayınız Mr. Sherlock Holmes”u ile başlayan ‘kafaya dank etme’ süreci, çok eski yılların polisiye örnekleriyle tamama erdi.

Sadece polisiye basan ve ilk yılında 21 kitapla okur karşısına çıkan Labirent Yayınları, bu sefer de Zuhal Kuyaş’ın “Sonuncu Oda”sıyla (1970) karşımızda. Yazarın diğer iki polisiyesinden “Kartal Yuvası” da çıktı. Kahramanı Cezmi’nin New York’ta, Ortadoğulu fedailer ve FBI arasında çıkmazda kaldığı bir macera. Arkasından, “Kraliçenin Şamdanları” gelecek.

1940’lı yıllarda yazmaya başlayıp, üç polisiye ve bir tarihi roman tamamlayan Zuhal Kuyaş, bu yıl 90. yaşını kutlayan örnek bir İstanbul hanımefendisi. “Aşela” adında bir de tarihi romanı var. On yıl araştırma sonunda yazılmış, sırf o araştırmaları yapmak, eski Türkçe arşivlere girmek için eski Türkçe öğrenmiş, ‘93 Harbi’ sırasında bir aşk hikayesini, bir göç hikayesini anlatmış. Ne de olsa, Kuyaş anne tarafından Gürcü. Zuhal hanım, her zaman tarihe meraklıymış. Oğlu Ahmet’in de (Kuyaş) tarihe merak sarmasına şaşmamak gerek.

Yeniköy yalısında

Yazarın üç polisiyesinden “Kraliçe'nin Şamdanları”, Son Dakika gazetesinde tefrika edildi. Hasan Sabbah'ın dehşetini yansıtan "Kartal Yuvası" ise Yeni Sabah'ta. Ömer Türkeş’in dediğine göre, yazar “Sonuncu Oda”yı kendi çabasıyla İstanbul Baha matbaasında bastırdı. "Sonuncu Oda", 1960’ların sonunda İstanbul’da, bir Yeniköy yalısında geçen bir polisiye. Yazarına uygun bir dönem, uygun bir mekân. Kendisi de böyle yalılarda yetişmiş biri olarak onlara aşina. Saltanat döneminden kalma, büyük aileleri barındıran, çok sayıda hizmetkârın çalıştığı sahil sarayları. Ama Cumhuriyet döneminde bazıları sahip değiştirmiş, o eski servetler yitip gitmiş, hizmetkârlar da öyle.

Paris’i merkez edinmiş genç mirasyedi Ferruh, mirasını bitirip üstüne de apartmanı satınca memlekete dönmek zorunda kalmış. Teyzesi Refika Hanım’ın Boğaz'daki yalısına gidiyor. Refika Hanım da eski günlerin ikbalini mumla arayanlardan. Para suyunu çekmiş, geriye bir tek yaşlı hizmetkâr kalmış, ama hanımefendi ne yalısını satmaya yanaşıyor, ne de değerli eşyalarını. Gene de, 'limana sığınır gibi onun sağlam, emin yalısına iltica eden' bu genç adama evini açıyor. Hane halkı ikisiyle Mizyal Dadı’dan, bir de genç yeğen Nilüfer’den ibaret. Ferruh’un bir derdi postu sermekse, biri de parasızlığa çare bulmak. Ancak ilk girişimi sona ermeden, bir cinayetle karşılaşıyor.

Akılda kalıcı karakterler

Zuhal hanımın yazar / gazeteci kızı Nilüfer Kuyaş (onun yeni kitabı “Serbest Düşüş” de bu yakınlarda çıktı), “Türkiye’nin ilk kadın polisiye yazarı olmanın yanında, polisiye romana tarihsel konular yerleştirmekte de bir ilki başardı annem,” diyor. “Aşela” için araştırma yaparken annesine yardım edermiş. Eski Türkçe belgeleri Zuhal hanım yüksek sesle okurken, o da deftere not alırmış. “15 yaşındaydım herhalde,” diye ekliyor.
Anneleri, ilk kitabından sonra iki çocuğunu büyütmek için on yıl yazarlığa ara vermiş. Acaba diyoruz vermeseydi, üç polisiye roman ile bir tarihi romana başkaları da eklenir miydi? Zuhal hanımın nefis, akıcı bir Türkçesi var. Akılda kalıcı karakterler, yaşayan mekânlar yaratıyor. Tadı damakta kalan bu kitaplara keşke bir yenisi daha eklense...