Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Bütün sorulara verilecek en güçlü cevap
Eylül 2012

Bütün sorulara verilecek en güçlü cevap

Okuyan Us Yayınevi'nin “Üç Günlük Dünya Edebiyatı” başlıklı serisinin ilk kitabı “Olduğu Kadar”da yazar Feyyaz Yiğit, okuru anı yaşayan iki arkadaşın maceralarının peşinden sürüklüyor.
Biraz kafa dağıtmak ve temiz hava almak için sahile inmeye karar veren fakat Bilecik’te sahil olmadığı için ilk otobüsle İstanbul’a giden iki kafadarın 11 günlük macerasına tanıklık ediyoruz “Olduğu Kadar”da. Yazarı, televizyon izleyicisinin Okan Bayülgen’in programlarındaki skeçlerden tanıdığı Feyyaz Yiğit, okuru bazen böyle küçük nedenlerden bazen de hiç nedensiz, oradan oraya savrulan Halil ve Suat’ın peşinden sürüklüyor. Kitapta yaşananların anlatıcısı Halil için 'olduğu kadar', bütün sorulara verilebilecek en güçlü cevap, dolayısıyla da çok güçlü bir zırh. Kitabını buradan hareketle isimlendiren Yiğit’le hem her daim 'olduğu kadar'la yetinenlere hem de hiçbir zaman 'olduğu kadar'la tatmin olmayanlara hitap eden kitabını konuştuk.
Grafik tasarımı eğitimi alıyorsunuz, reklam yazarlığı yapıyorsunuz. Televizyon programlarındaki skeçlerde yer alıyorsunuz. Bunlara bir de roman yazarlığını eklemeye nasıl karar verdiniz?
Hep kıyısından, köşesinden bir yazarlık macerası yaşıyordum zaten. Ama bu yazarlık diye bahsettiğim çok karın ağrısı bir şeydi. Çünkü sürekli birilerinin işine yarayacak şeyler bulmak gerekiyordu. Kitap yazma fikrini çevremdekiler aklıma soktu. Ben bir kitap yazamayacağımı düşünürdüm. Sonra birden kendimi bu ilk kitabımın çıkışını beklerken buldum.
Kitaptaki anlatıcı Halil “Olduğu kadar, dünyadaki bütün sorulara verilebilecek en güçlü cevaptır. Ama yine de hiçbir zaman tam olarak tatmin edemez kimseyi” diyor. Sizin için 'olduğu kadar'ın en azından güvenli bir liman oluşu mu yoksa hiçbir zaman tatmin etmeyişi mi ağır basıyor?
Ben tam olarak nelere sahip olduğumu ya da nelerden yoksun olduğumu kestirebiliyorsam kesin bir teşhis koyabilirim. Bence 'olduğu kadar' herkesin sahip olduğu bu hissi ölçülendirmeye yarıyor. Bununla teselli olmak da imkansız, hırslanmak da... O yüzden bence bu sözü ne güvende olma hissi söyletir ne de tatminsizlik... Sadece her durumu ölçmenize yarıyor ve her soru için güçlü bir cevap işlevi görüyor.
Biraz kafa dağıtmak ve temiz hava almak için aniden şehir değiştirmeye karar veren iki kafadarın maceralarına tanıklık ediyoruz kitapta. Siz bu kadar anlık yaşayabilen biri misiniz?
Kitaptaki karakterler spontane bir hayat yaşıyor ama çok ayrıntılı planları da var. Bir anda hiç düşünmeden otobüse atlayıp başka bir şehre gidebilirler ama oturacakları koltukla ilgili saatlerce de düşünebilirler. Ben de spontane yaşıyorum diyebilirim ama tamamen kontrolsüz de değilim. Enteresan maceralarım oldu. Bunlardan bazılarını kurgunun içine sokuşturdum hatta.
Kitaptaki iki karakter oradan oraya savrulsalar da soluğu hep 'bir tanıdığın oteli' olarak tanımladıkları yerde ve yine yan yana alıyorlar. Bu bir çeşit birbirlerinden kopamama ve kürkçü dükkanına dönme halini siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Birbirlerinden kopamıyorlar çünkü birisi bütün düşüncelerini ve hislerini diğerinin üzerinden verdiği örneklerle açıklayabiliyor. Diğeri ise her halini ne olursa olsun sahiplenecek birisine ihtiyaç duyuyor. Ben en başta böyle bir denge planlamadım ama sonuçta ortaya böyle bir şey çıktı.
Kitabın tanıtım filminde Suat’ı kitabın en ışıklı karakteri olarak tanımlıyorsunuz. Kendinizi Suat’a daha mı yakın hissediyorsunuz?
Hayır, aslında Halil'e daha yakın hissediyorum. Suat, Halil'in dünyasını direkt etkilediği için kitabın en ışıklı karakteri. Ben de sanırım kendimi Halil'e fazlaca yakın hissettiğim için onu bu kadar etkileyen karakterden tanıtımda öyle bahsettim.
"Ya sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmiyoruz ya da sahip olamadıklarımız daha bir nimet gibi görünüyor gözümüze..." Halil’in zaman zaman yaşadığı bu aydınlanmalar sizin günlük hayatta farkına vardığınız ve yazarken hikayeye yedirdiğiniz ayrıntılar mı yoksa tamamen karakterin içsesi mi?
Sanıyorum o an aklıma gelip metne sıkıştırdığım şeyler bunlar. Halil karakteri bir kurgu fakat tam anlamıyla kendimden bir şey katmadan onu yazabilmem imkansız. Bunlar da onun ağzına yakışan ama bana ait olan cümleler.
Kitaptaki "Yazar hakkında" bölümünde “Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Tasarımı bölümüne girdi, henüz bitiremedi” deniliyor ve alttan aldığınız derslerin bir listesi veriliyor. Mezuniyetin gecikmesinin özel bir nedeni var mı?
Okuduğum okuldan da, bölümden de memnunum ama çalışmam gerektiği için dersleri biraz ihmal ettim. Sanıyorum okulum bir süre daha onu ihmal ettiğim yerde, benim gelip kendisini bitirmemi bekleyecek.
Grafik okumanıza rağmen kapağın tasarımını siz yapmamışsınız...
Uzun süredir kitap yayımlayan insanların bir kitabın nasıl görünmesi gerektiğini benden daha iyi bileceğini düşünüyorum. Ama normalde bir yazarın kapak ile ilgili görüşü ne kadar alınıyorsa benim iki katı alınmıştır diyebilirim.
Hikayede geçen bazı uydurma filmlerin afişleri de yer alıyor kitapta. Onların tasarımını da mı başkası yaptı?
Evet, bir arkadaşım yaptı. Aramızda sürekli uyduruk filmler geyiği yapıyoruz zaten. "Anlaşmasız Dörtlü", "Umut