Milliyet Sanat
Şubat 2017

Son Dilek

Zaafları olan bir canavar avcısıKüçük yaşta seçilmiş bir canavar avcısı olan ve canavarlarla dolu acımasız, tekinsiz bir dünyada yaşayan Geralt'ın ilk hikayeleri "Son Dilek"te anlatılıyor.
Aslı İzmirli
 
Polonyalı yazar Andrzej Sapkowski tarafından '90’larda yazılan, birçok dile çevrilen ve çevrildiği dillerin neredeyse hepsinde çoksatanlar listesine giren fantastik kitap serisi "The Witcher"ın ilk kitabı "Son Dilek", Pegasus Yayınları tarafından Türkçe olarak yayımlandı. Kitap bir canavar avcısını anlatıyor.
 
Sapkowski, eğitimini ekonomi üzerine alan ancak hayatını insanlara adayan bir yazar. “insanlar ne ister, neleri arzular, onları en çok ne heyecanlandırır?” sorularından yola çıkarak fantastik roman yazmaya karar veriyor ve "The Witcher"ı yazmaya başlıyor. Yazar, Slav mitolojisinden etkilenmiş ve kitaplarında yeniyle eskiyi bir araya getirerek hikayeler üretmiş. Bunu yaparken de mitolojik öğeleri, "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler", "Güzel ve Çirkin", "Sindirella" gibi referansları modern öğelerle birleştirerek fantezi edebiyatına kendi üslubunu katmış, özgünlüğünü bu şekilde yakalamış.
 
Mutasyona uğrayan karakter
 
Witcher, kitapta canavar avcısı anlamına geliyor. Rivyalı Geralt, küçük yaşta seçilmiş bir canavar avcısı ve canavarlarla dolu acımasız, tekinsiz bir dünyada yaşıyor. Bu dünyada kimse saf ve iyi değil. Bildiğimiz masallar bu dünyada tersyüz oluyor. Vampirler, cinler ve canavarların yanında, Pamuk Prenses’i bir haydut çetesinin başında görmek mümkün mesela. Geralt’ın en büyük görevi de dünyaya bela olan bu canavarları yok etmek. Geralt, masumların savunucusu ve canavarları öldürmek onun soğukkanlılıkla, para karşılığı yaptığı işi. Onun da kendi insani özellikleri, tutkuları, zaafları, ahlak anlayışı var. İşini yaparken kullandığı en önemli silahı ise zekâsı. Kendisi, geçirdiği mutasyon sonucunda normal insanlardan daha üstün bir metabolizmaya, görüş açısına, zekaya ve algılama kapasitesine sahip olmuş. 
 
Geralt’ın ilk hikayelerine yer verilen "Son Dilek", ana karakteri ve hikayenin geçtiği dünyayı yakından tanımak için oldukça uygun. Kitabı okurken, işi öldürmek olan Geralt’ı anlatan romanın aslında şiddet odaklı değil, risk tanıma, strateji ve zeka odaklı olduğu okura hissettiriliyor. 
 
Kitaptan oyuna
 
"The Witcher", aynı zamanda 2007’de piyasaya sürülen bir video oyunu. Kitabın farklı dillere çevrilmesi 2000’lerin sonlarına tekabül ettiği için de ne yazık ki dünya çapında, kitabın video oyunundan uyarlandığı algısı oluştu. Ancak tarihlere bakıldığında video oyununun kitabın uyarlaması olduğunu anlamak güç değil. Zaten kitabı okuyan ve video oyununu oynayan biri oyunun kitaptaki dönemin geleceğinde geçtiğini fark edecektir. Kitap aynı zamanda kişinin, oyunun altyapısına dair bilgi sahibi olmasını ve oyundaki karakterlere, mekânlara ve referanslara hakim olmasını mümkün kılıyor.
 
400 sayfalık kitabın dili ise oldukça basit ve akıcı. Üçüncü ağızdan hikayenin aktarıldığı kitabın sayfaları hızlıca çevriliyor ve okuru hikayenin içine çekiyor. Böylece okurda daha fazlasını okumayı isteği uyandırıyor.