Şehir ve anılar
BUKET ÖKTÜLMÜŞ
Tuğçe Isıyel, ismini Ağustos 2017 tarihli Sabitfikir dergisine hazırladığı “Edebiyatın İyileştirici Gücü” dosyasıyla duyurmuştu. Kitapların, yüzyıllar boyunca birçok insanın hayatında üstlendiği terapist rolünü irdeleyen bu yazının ilk paragrafında Isıyel, “Antik Yunan şehrindeki bir kütüphanenin girişinde ‘İnsanın Ruhunun İyileştiği Yer’ yazmasından, psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un ‘Ustalarınız kimler?’ diye sorulduğunda kütüphanesini dolduran edebiyat eserlerini göstermesinden yola çıkmıştım” cümlesine yer veriyor. Aynı paragrafı, “Ama elbette iyileştirici güçlerden bahsederken tek boyutla yetinmek imkânsız; iyileştiriciliği katmanlara ayırdığımızda ise karşımıza çıkan, önemli bir rol üstlenen bazı dört ayaklı canlılar da var!” sözleri ile tamamlaması ise nedensiz değil.
Bir tür tohumdu bu satırlarla akan cümleler ve okurların karşısına, olgunlaşıp dönüşmüş halini takındığı, epeyce hacimli bir derlemeyle çıkmakta gecikmedi. Ta o zaman, bugünlerde biçim kazanan türde fikirlerin zihninde dolaştığını sezdiren Tuğçe Isıyel’in yayına hazırladığı “İstanbul’un Sakinleri” kitabından bahsediyorum. Şükrü Erbaş’ın insanı sımsıkı kavrayan şiirsel metni “Tarçın Adında Bir Yalnızlık” ile açılan kitapta, sırasıyla, Mehmet Güreli’nin “İyileşince Uçar Gider”i, Ethem Baran’ın “Göğün Yenisi” ve Sevin Okyay’ın “Çevik Ayak, Kamçı Kuyruk”u dahil, 18 yazara ait 18 metin yer alıyor.
Farklı kurgular
Isıyel, şehirlerin tarihiyle kendi kişisel tarihlerimizin bir noktada iç içe geçtiğini düşünüyor. Bu, kişisel açıdan bakıldığında geçmiş, şimdi ve geleceği aynı düzleme yerleştirebilmeyi mümkün kıldığı gibi, ‘şehrin belleği’nin ‘yaşantılarımızı birtakım köşe bucaklarda’ saklamasına da yol açabiliyor. Bazen aynı şehrin ‘yaşantılarımızı dipsiz unutuşlara’ sürüklediğine tanıklık ederken onda iz bırakan yaraların bizden bağımsız açılmadığını fark ederiz. Üstelik korkuları ile yabancılaşması da bizden ayrı değildir. Kente bu tür bir bakışla, canlı / yaşayan bir organizmaymışçasına, yaklaşmak metinlerin hepsinin dokusuna sızmış. Elbette her yazar kendi sözcüklerini, ritmi ve ahengi müziğe taş çıkartırmışçasına, adeta beste yapıyormuş gibi bir araya getirirken değişik kurguların çiçek açmasını da sağlamış. Ayrıca her yazar bir yandan kendi İstanbul’unu anlatırken bir yandan da İstanbul’un sakinleri ile diyaloğunda kendini etkileyen bir olaya ya da hayvana odaklanmış.
Kentle bütünleşmiş isimler
Kitap, bir anlamda İstanbul’la özdeşleşmiş, kendilerini bir biçimde hayatımıza dahil etmiş, hatta vazgeçilmez kılmış hayvanlar (kanatlı) ve evcil hayvanlar (dört ayaklı) ekseninde etlenip vücut bulmuş. Kitabı kuran metinlerse Şükrü Erbaş, Mehmet Güreli, Ethem Baran, Sevin Okyay, Mario Levi, Vecdi Çıracıoğlu, Ali Ayçıl, Irmak Zileli, Haydar Ergülen, Mehmet Said Aydın, Fuat Sevimay, Gökhan Akçura, Melike İlgün, Ömer İzgeç, Emrah Polat, Mevsim Yenice, Ömür İlkim Demir ve Pelin Buzluk’a ait. Adı anılan yazarlar İstanbul sakinleri ile karşılaşma anları, onlarla ilişkileri ya da kurdukları dostluklar üstüne duygu, anı, izlenim ve fikirlerini okurlarına aktarırken aynı zamanda (yaşadıkları mekân ve zamandan bağımsız olmayan) zihinlerinde evirip çevirdikleri düşünceler hakkında okura ipuçları veriyor.
Her yazar, yazısına konu edindiği ‘sakin’ ile karşılaşmasını / ilişkisini bu süzgeçlerden geçirdiği bir yapı içinde kuruyor. Bütün bunlar sözcüklerin tınısı, ahengi, ritmi ve müziği ile birleşince okurun dünyasını ‘edebiyatın iyileştirici gücü’ dolduruyor. Hızla ve gökten şifa yağmuru yağıyormuşçasına…
Terapist, yazar Isıyel’in “Psikanalitik Edebiyat Okumaları” adlı bir atölye çalışması var. Yazarın, değişik dergilerde yayımlanan inceleme, deneme ve eleştiri yazılarını kendi sitesinde okumak mümkün. Isıyel’in diğer yazdıklarını da okumanızı öneririz.