Milliyet Sanat
Ocak 2018

Şehir ve anılar

Tuğçe Isıyel’in yayına hazırladığı kitapta İstanbul’da yaşayan, bu şehri özleyen herkesin kendi hayatından bir şeyler bulacağı metinler yer alıyor.

BUKET ÖKTÜLMÜŞ

 

Tuğçe Isıyel, ismini Ağustos 2017 tarihli Sabitfikir dergisine ha­zırladığı “Edebiyatın İyileştirici Gücü” dosyasıyla duyurmuştu. Kitap­ların, yüzyıllar boyunca birçok insanın hayatında üstlendiği terapist rolünü irdeleyen bu yazının ilk paragrafında Isıyel, “Antik Yunan şehrindeki bir kü­tüphanenin girişinde ‘İnsanın Ruhunun İyileştiği Yer’ yazmasından, psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un ‘Ustaları­nız kimler?’ diye sorulduğunda kütüp­hanesini dolduran edebiyat eserlerini göstermesinden yola çıkmıştım” cüm­lesine yer veriyor. Aynı paragrafı, “Ama elbette iyileştirici güçlerden bahseder­ken tek boyutla yetinmek imkânsız; iyi­leştiriciliği katmanlara ayırdığımızda ise karşımıza çıkan, önemli bir rol üstlenen bazı dört ayaklı canlılar da var!” sözleri ile tamamlaması ise nedensiz değil.

Bir tür tohumdu bu satırlarla akan cümleler ve okurların karşısına, olgun­laşıp dönüşmüş halini takındığı, epeyce hacimli bir derlemeyle çıkmakta gecik­medi. Ta o zaman, bugünlerde biçim kazanan türde fikirlerin zihninde do­laştığını sezdiren Tuğçe Isıyel’in yayına hazırladığı “İstanbul’un Sakinleri” kita­bından bahsediyorum. Şükrü Erbaş’ın insanı sımsıkı kavrayan şiirsel metni “Tarçın Adında Bir Yalnızlık” ile açılan kitapta, sırasıyla, Mehmet Güreli’nin “İyileşince Uçar Gider”i, Ethem Ba­ran’ın “Göğün Yenisi” ve Sevin Okyay’ın “Çevik Ayak, Kamçı Kuyruk”u dahil, 18 yazara ait 18 metin yer alıyor.

Farklı kurgular

Isıyel, şehirlerin tarihiyle kendi ki­şisel tarihlerimizin bir noktada iç içe geçtiğini düşünüyor. Bu, kişisel açıdan bakıldığında geçmiş, şimdi ve geleceği aynı düzleme yerleştirebilmeyi müm­kün kıldığı gibi, ‘şehrin belleği’nin ‘ya­şantılarımızı birtakım köşe bucaklarda’ saklamasına da yol açabiliyor. Bazen aynı şehrin ‘yaşantılarımızı dipsiz unu­tuşlara’ sürüklediğine tanıklık ederken onda iz bırakan yaraların bizden bağım­sız açılmadığını fark ederiz. Üstelik kor­kuları ile yabancılaşması da bizden ayrı değildir. Kente bu tür bir bakışla, canlı / yaşayan bir organizmaymışçasına, yak­laşmak metinlerin hepsinin dokusuna sızmış. Elbette her yazar kendi sözcük­lerini, ritmi ve ahengi müziğe taş çıkar­tırmışçasına, adeta beste yapıyormuş gibi bir araya getirirken değişik kurgu­ların çiçek açmasını da sağlamış. Ayrıca her yazar bir yandan kendi İstanbul’unu anlatırken bir yandan da İstanbul’un sa­kinleri ile diyaloğunda kendini etkileyen bir olaya ya da hayvana odaklanmış.

Kentle bütünleşmiş isimler

Kitap, bir anlamda İstanbul’la öz­deşleşmiş, kendilerini bir biçimde ha­yatımıza dahil etmiş, hatta vazgeçilmez kılmış hayvanlar (kanatlı) ve evcil hay­vanlar (dört ayaklı) ekseninde etlenip vücut bulmuş. Kitabı kuran metinlerse Şükrü Erbaş, Mehmet Güreli, Ethem Baran, Sevin Okyay, Mario Levi, Vecdi Çıracıoğlu, Ali Ayçıl, Irmak Zileli, Hay­dar Ergülen, Mehmet Said Aydın, Fuat Sevimay, Gökhan Akçura, Melike İlgün, Ömer İzgeç, Emrah Polat, Mevsim Yeni­ce, Ömür İlkim Demir ve Pelin Buzluk’a ait. Adı anılan yazarlar İstanbul sakinle­ri ile karşılaşma anları, onlarla ilişkileri ya da kurdukları dostluklar üstüne duy­gu, anı, izlenim ve fikirlerini okurlarına aktarırken aynı zamanda (yaşadıkları mekân ve zamandan bağımsız olmayan) zihinlerinde evirip çevirdikleri düşünce­ler hakkında okura ipuçları veriyor.

Her yazar, yazısına konu edindiği ‘sakin’ ile karşılaşmasını / ilişkisini bu süzgeçlerden geçirdiği bir yapı içinde kuruyor. Bütün bunlar sözcüklerin tını­sı, ahengi, ritmi ve müziği ile birleşince okurun dünyasını ‘edebiyatın iyileştirici gücü’ dolduruyor. Hızla ve gökten şifa yağmuru yağıyormuşçasına…

Terapist, yazar Isıyel’in “Psikanalitik Edebiyat Okumaları” adlı bir atölye ça­lışması var. Yazarın, değişik dergilerde yayımlanan inceleme, deneme ve eleştiri yazılarını kendi sitesinde okumak müm­kün. Isıyel’in diğer yazdıklarını da oku­manızı öneririz.

 

Etiketler: Tuğçe Isıyel