Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » “Masmavi deniz gibi bir ova”da
Ocak 2018

“Masmavi deniz gibi bir ova”da

Altan Öymen ile Tan Oral’ın, 1981’de Çukurova’ya yaptıkları seyahat sonrası Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazı dizisi, tam 36 yıl sonra “01 Adana”da toplandı.

GÜNSELİ YILMAZ

 

 01 Adana/80’li Yıllarda Adana”, adından da anlaşılacağı gibi okuru yaklaşık 40 yıl öncesinin Adana’sı­na götürüyor. Altan Öymen’in yazdığı, Tan Oral’ın çizgileriyle renklendirdiği kitabın öyküsü de ilginç.

CHP genel sekreter yardımcılığı ya­pan Altan Öymen, 1980 darbesinden sonra siyasi yasaklı durumuna düşünce asıl mesleği gazeteciliğe döner. Çalıştığı gazete Cumhuriyet’tir, gazetedeki köşe komşuları ise Uğur Mumcu ve İlhan Sel­çuk. Darbenin şiddetinin en çok hissedil­diği günlerdir. Altan Öymen genellikle dış politika yazıları yazsa da iç politikada da darbeyi eleştiren yazılar kaleme alır. Ancak MGK, 52 sayılı bildiriyle siya­si yasaklı olanların politik içerikli yazı yazmasını yasaklayınca gazetede Altan Öymen’in ne yapabileceği tartışılır ve ortaya il röportajları fikri atılır. Yani ille­ri sosyal, kültürel, ekonomik yönleriyle, tarihleri, coğrafyalarıyla, turistik ola­naklarıyla, mutfaklarıyla, eğlence hayat­larıyla kısacası, insanların günlük hayat­larıyla ilgili olan her şeyiyle anlatmak... Tabii medyanın gazeteleri saymazsak henüz tek kanallı televizyondan ve rad­yodan ibaret olduğu, internetin hayal bile edilemediği o günlerde gazetelerde seyahat yazıları hâlâ revaçtadır.

Ofset baskı meselesi

Haliyle isim avantajıyla ilk il Adana olur. Ama bir sorun daha vardır. Sadece izlenim anlatmakla olmaz, görsel olarak da bu yazı dizisini desteklemek gerekir. Ancak ofset baskıya henüz geçilmemiş­tir ve fotoğraf kalitesi kötüdür. Bu soru­na da çözüm bulunur. Altan Öymen iz­lenimlerini yazacak, usta çizer Tan Oral da bu izlenimleri çizgileriyle şenlendire­cektir.

Böylece Altan Öymen ve Tan Oral dü­şerler Adana yollarına. 15 Eylül 1981’den itibaren tefrika edilmeye başlanan yazı dizisi 11 gün boyunca yayımlanır.

Daha ilk gün bir şenlikle başlar, Adana Havalimanı tadilatta olduğu için Adana uçağı İncirlik’e iner. Ama sıkı ted­birler eşliğinde. O kadar ki Tan Oral çizi­min yasak olup olmadığını sorma gereği duyar. Sonra Adana’nın meşhurlarının görüşleri alınır, Yaşar Kemal’in aklına Adana denince “Masmavi deniz gibi bir ova” gelirken, Sakıp Sabancı’nın aklına “Kaliforniya” gelir, çünkü Sabancı Ka­liforniya’nın bütün özelliklerini görür Adana’da.

‘Büyük bir köy’

Adana için “Büyük bir şehir değil, bü­yük bir köydür” denmesi doğrudur Altan Öymen’e göre. Ancak şehrin kurulduğu yer sorunludur ahaliye göre, bu kadar sı­cağın içinde kalmamak için ya Toroslar’a yakın kurulmuş olmalıdır şehir ya da de­nize yakın. Tabii kentin kuruluşuyla ilgi­li küçük çaplı bir araştırma yapan Altan Öymen, bu yanlış kurulumun müsebbi­bini de bulur: Herkül. Hani şu “Herkül gibi kuvvetli” derken andığımız... Hey­kellerinden tanıdığımız dev gibi ilah... Zeus’un oğlu…

Söz konusu olan Adana’yı anlatmak olunca mevzu boldur. Önce kebap me­selesi vardır mesela, zira tartışma bü­yüktür. Adana kebabı soğanlı mı olur, so­ğansız mı? Konuyla ilgili görüşler alınır, her iki usulde de yapılan kebabın tadına bakılır, fakat bir neticeye varılamaz. Ni­hayetinde Adana kebabıdır bu; soğanlısı da güzeldir, soğansızı da…

Pamuk ‘çekme’nin incelikleri

Sonra sırada Adana’nın pamuğu var­dır. Yaşar Kemal anlatır pamuğun pa­muk olma sürecini ve pamuk ‘çekme’nin inceliklerini… Hayatını pamuktan ka­zanan bir başka ünlü daha vardır: Ferdi Tayfur. O da ünlü olmadan önce pamuk­ta çalışanlardandır… Bir de pamuk işçi­sinin dertleri vardır ki, bir dokun bin ah işit misali…

Adana’yı ünlü ailelerini anmadan an­latmak bugünkü gibi o gün de mümkün olmadığından Altan Öymen bu aileleri de konu eder yazı dizisine. Karamemet­ler ve Eliyeşiller vardır ünlü ailelerden… Bu iki aile ticarette ortak olsalar da at ya­rışlarında rakiptirler mesela… Sonra bir de Sabancı ailesi var… Adana’yı Adanasa yapan aile…

Bu arada artık Adana ile bütünleşmiş İçel ve İskenderun’a da gidilir. Oraların da vaziyetine bakılır. Altan Öymen ken­di tatlı üslubuyla anlatır, Tan Oral rafine çizimleriyle renklendirir yazı dizisini.

Temkinli bir dil

Bu çalışmanın ‘olağanüstü’ bir aske­ri dönemin koşulları altında yapıldığını da unutmamak gerekiyor; o yüzden dili temkinli, politik konular daha yumuşak ele alınıyor. Altan Öymen yazı dizisini bitirirken ince ince değinmeden edemez bu duruma: “Tabii gördüklerimizi yaz­dık ve çizdik... Röportaj, yazıyla-çiziyle de olsa, fotoğraf çekmek gibidir. İnsan sadece görebildiklerini çeker... Her şey de, tabii, görülmez: Brecht’in sözleriyle: Bazı şeyler aydınlıktadır / Bazıları ka­ranlıkta / Ve insan / Sadece aydınlıktaki­leri görür / Karanlıktakileri görmez.

 Kitaptan bir bölüm...

Pamuk ‘çekme’yi de öyle basit bir şey sanmayın...

Eski pamuk işçisi Yaşar Kemal’in bize bu konuda özel olarak yaptığı açıklamalara göre, bu, ‘beceri’ ve ‘deneyim’ işi olan ciddi bir iştir. Dün de belirttiğimiz gibi bir ‘yarış’tır. Diyor ki:

“Önemli olan parmaklardır... Onları kozanın içine ustalıkla daldıracaksın ki, ‘korkmasınlar’. Yani derileri kozaya sürtünmekten aşınıp acımasın. Ve pamuğun hepsini birden kavrayıp hızla çekeceksin... Bunun profesyonellerinden günde 100 kilodan fazla çekenler vardır. Bazı çocuklar da çok yeteneklidir. Büyüklerden fazla çekerler... 70-80 kilo...”

Peki üstad sen... Sen pamuk işçisi iken kaç kilo çekerdin?..

“Şampiyonlar arasında değildim ama, fena da değildim. 50 kilodan fazla çekerdim. Yani normalin üzerinde. Boyum kısa olsa daha fazla çekerdim. Boy uzunluğu pamuk toplamakta iyi değildir... İnsan yorulur..."

Etiketler: Altan Öymen  Tan Oral