Evvel zaman içinde
CEYDA AKHAN
Özlem Narin Yılmaz’ın ikinci romanı “Kapıyı İçeriden Kilitledim” asla unutulmayan, yaşanıldığı müddetçe her daim yaşatılacak olan bir aşk, tutku ve özlem hikayesi. Ruhi Bey’in Ruhan’a olan büyük, sonsuz ve karşılıksız aşkının romanı şöyle başlıyor: “Beklemek gümüş yelkovandı; hatırlamak altından akrep.” Bu öyle bir aşk ki Ruhi Bey’in Ruhan’a karşı hissettikleri, günümüzün modernizme kurban edilmiş, beklentisi yüksek aşklarının aksine, her şeyi ama akla gelebilecek her şeyi dışarıda bırakıyor...
Apelyan Apartmanı
Ruhan, Ruhi Bey’in ilk aşkı. Ruhan’ı görmezken bile onun her halini hayal eder yıllarca. Bu hikayede zamanlar, mekanlar, olaylar, insanlar ve duygular iç içe. Uzun zamandır unutulmuş, özlediğimiz, hasret kaldığımız duyguların romanı. Kitabın başkarakteri Alin; bir yazar, tanınmış bir romancı. Alin sayesinde tanışıyoruz Ruhi Sezer ile. Apelyan Apartmanı’nın ikinci katındaki çalışma odasının penceresinden düşünceli bir şekilde dışarı bakan Alin, Ruhi Sezer’le gerçekleştireceği randevuyu merak eder. Apelyan Apartmanı birçok döneme tanıklık etmiş, onca badire atlatmış olmasına rağmen halen Beyoğlu’nda ayaklarının üzerinde duran tarihî bir yapı ve bu yapı da aslında romanın karakterlerinden biri.
Alin ve Ruhi Bey’in tanışmalarıyla beraber roman, iç içe geçmiş zamanlar bütünü olarak akmaya başlıyor. Çünkü Ruhi Bey Alin’den romanını yazmasını ister. Şimdiye kadar ısmarlama tek bir kelime dahi yazmayan Alin’in ilk cevabı “Hayır”dır. Bu reddedişe rağmen roman bambaşka bir yere akar. Alin, Ruhi Bey’in verdiği defterleri okumaya başlar çünkü. O andan itibaren de büyüleyici bir zamanın, büyüleyici duyguların, büyüleyici bir aşkın içine girer.
‘Toz pembesi şapka’
Mesela anılarının bir yerinde şöyle der Ruhi Bey: “Toz pembesi şapkayı dağınık saçlarının çevrelediği başına geçirdiğinde, önünde gevşekçe bağladığı pembe kalpli sabahlığı, ayağındaki kadın özentili tüylü terliğiyle benim için gerçek bir prensesten farksızdı. (...) Tanrı, başka hiçbir kadına dönüp bakmamam için onu çıkarmıştı karşıma. (...) Bana doğru dönüp ‘Nasıl yakıştı mı?’ dediğinde olduğum yere yığılıp kalacaktım. Boğazımdan çıkan hayvani ses beni bile ürküttü. Söylediğim ‘güzel’ sözü, içinde o kadar çok şey barındırıyordu ki şimdi bunu düşündükçe geçmişin anılarına sığınmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.”
Ruhi Bey defalarca ve defalarca, Ruhan ona hiç bakmazken ona âşık olmaya devam eder. Ruhi Bey’in hayatı Ruhan’ın üzerinden şekillenmeye başlar. Beyoğlu’nun ünlü şapkacısı Madam Marin’in yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Ruhi, Ruhan’a duyduğu bu aşkla birlikte büyümeye başlar. Arzular, hayaller, hayal kırıklıkları Ruhi’nin etrafında döner.
“Kapıyı İçeriden Kilitledim” bir dönemi ve o dönemde yaşanan aşkı anlatırken aynı zamanda bir ömrün bir aşk uğruna nasıl değişebildiğini, nasıl bambaşka bir yere gidebileceğini, bir insanın aşk karşısında defalarca ve defalarca düşmesine rağmen tekrar tekrar ayağa nasıl kalktığını ve Türkiye tarihinin aynı Ruhi Bey’in hayatı gibi duygusal bir kaderin pençesinde bambaşka bir yöne nasıl evrildiğini anlatıyor. Zamanda, mekanlarda, insan ilişkilerinde aşka dair bir yolculuğa çıkıyoruz.
Apelyan Apartmanı’nda bir zamanlar Ruhan’ın yaşadığı daireyi kiralayan Alin, Ruhi Bey’in hikayesine kayıtsız kalamıyor ve kabul ediyor teklifi. Aşkı, o yıllar öncesinde kalan kirlenmemiş aşkı Ruhi Bey anlatıyor okuruna ve biz de aşkı Ruhan üzerinden hissediyoruz