Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Eski Mısır’dan Druidler’e
Aralık 2017

Eski Mısır’dan Druidler’e

Korku edebiyatı başyapıtlarının yazarı Ray Bradbury’den “Cadılar Bayramı” ve tarihi üzerine yazılmış tüyler ürperten bu klasik hem küçüklere hem büyüklere hitap ediyor.

SERPİL GÜLGÜN

 

Cadılar Bayramı’nı kutlamak, Müs­lüman mahallesinde salyangoz satmak mıdır, değil midir? Bu derin ve çetrefilli tartışmayı bir kena­ra koyalım. Ve hayat rastlantısal, ölüm de kesinlikse Cadılar Bayramı’nı üç beş kostüme, oyulmuş birkaç balkabağına indirgemek ne derece doğru? Ray Brad­bury, ilki 1979’da yayımlanan “Cadılar Bayramı Ağacı”nda, işte bunu tartışıyor. Hem de okurunu farklı coğrafyalara, geçmiş zamanlara götürerek tartışıyor. Dahası, ölüm ve hayat bağlamında sor­gulamasına zemin hazırlayarak…

Rastgele mi bilinçli mi?

Ya da, tümüyle bilinçaltı bir refleks­ten ötürü mü, bilinmez Waukegan- Il­linois doğumlu Ray Bradbury, mekan olarak Orta Batı Amerika’nın küçük bir şehrinde geçirtiyor hikayesini. Küçük şehrimizin kuzeyinde küçük bir nehirle küçük bir göl var. Bir de Cadılar Bayra­mı’nı büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla bekleyen sekiz, pardon dokuz erkek ço­cuğu: Tom, Henry- Hank. George. J.J. Ralph Bengstorm. Wally Babb. Fred Fr­yer. Nibbley. Ve de kayıplara karışan Joe Pipkin. Türkçe çevirisiyle söylersek Joe Balbağı.

Evet…

Maskeli Joe

Şehir, soğuk güneş ışığıyla doludur.

Derken birden gündüz kaybolur. Gece, her bir ağacın altından ortaya çı­kar ve yayılır. 13 yaşındaki Tom, kemik­lerini takar. Siyah pamuklu kumaşın üs­tüne tutturulmuş olan beyaz omurgaya, göğüs kafesine ve diz kemiklerine ba­karak sırıtır. Ölüler gecesinde, dışarıda ve sağ kalma Tom ve kankalarını coştu­rur. Sayım başladığında bir de bakarlar ki Joe Pipkin’in aralarında olmadığını fark ederler. Doğru, Joe’nun, çetenin ağaçtan düştüğünde buna şakaymış gibi gülen en müthiiiiş ya da bir koşu sırasında arkadaşlarının kendisinin çok gerisinde olduklarını gördüğünde mah­sustan tökezleyerek onların yetişme­sini bekleyen en iyiiii çocuğunun evine yollanırlar.

Joe, gelmesine gelir.

Ama, her ne hikmetse hem yüzü­ne maske takmamıştır hem de yaşlı bir adam gibi hareket ediyordur. Hasta gi­bidir. Ağrısı var gibidir. En önemlisi, yüzü ölüm solgunluğundadır. İşin kö­tüsü, anne babasına da hiçbir şey söyle­memiştir.

Canavar ağacının arasından

Joe, arkadaşlarından doğruca vadi­dedeki perili eve gitmelerini ister.

Başta ‘İskelet’ Tom, ‘Büyücü’ Hen­ry- Hank, ‘Maymun Adam’ J.J, ‘Gargoyl’ Wally Babb, ‘Mumya’ Ralph Bergstrom, ‘Hayalet’ George, ‘Dilenci’ Fred Fryer ve ‘Tırpanlı’ Nibbley, güle oynaya civar kapılarını çalar, şeker toplarlar. Şehri arkalarında bırakıp vadideki perili eve, Cadılar Bayramı’nda ziyareti hak eden biricik mekana geldiklerinde karşılarına Mr. Moundshroud ya da tam adıyla Ca­pace Clavicle Moundshroud çıkar.

Yani Bay Kefenyığını! Kabuk Klavi­kula Kefenyığını!

Uzun sözün kısası: Mr. Moundsh­roud ya da Türkçesiyle söylersek, Bay Kefenyığını, şeker isteyen çetemize ne şeker verir ne de başka bir hediye. Sa­dece ve sadece onlara oyun önerir. Son­ra da sertçe evin kapısını kapatır. Tom ve arkadaşları, neredeyse, attıkları her adımla birlikte türlü sesler çıkartarak arkalarından eğilen bu tuhaf ve ürpertici evden uzaklaşırlar. Tam o sırada o güne dek görmedikleri bir ağaçla, Cadılar Bay­ramı’nın Canavar Ağacı’yla karşılaşırlar.

İnanılmaz büyük. İnanılmaz yüksek. Ve de her bir dalında onlarca, yüzlerce balkabağının asılı olduğu, sayısız mu­mun alev alev yandığı, bu büyük ve geniş Canavar Ağacı’nın yaprakları arasından yüzünde et namına hiçbir şey olmayan, kemikli elleri ve kukuletalı siyah elbise­leriyle, en az ağaç kadar tuhaf, ürpertici ve iri bir adam, süzülerek yükselir, uzar ve uzar.

Adamımız elbette, Bay Kefenyığı­nı’dır.

Çetrefilli sorular soranlara

Özetle: Kefenyığını, Tom ve arkadaş­larını Keşfedilmemiş Diyar’a götürür. Böylelikle, çocuklar yolculuk boyunca, Eski Mısır’dan Druitler’e, Roma’dan Or­taçağ’a, Fransa’dan Meksika’ya giderler. Bu arada, sadece Cadılar Bayramı’nın bilinir bilinmez geçmişini değil, aynı za­manda hayat ve ölüm bağlamında anlam ve önemini de kavrarlar.

Tabii, bu yolculuğun bir de Joe Pip­kin ayağı var ki o da asla gözden kaçırıl­mamalı.

Bizden söylemesi; Tom ve arkadaşla­rı, Joe’suz başladıkları bu yolculukta can dostlarının izini arayacak, var güçleriyle, karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan Joe’yu sarmalayan gizemi aydınlatma­ya çalışacaklar. Bu biiir. Ha, bunu ba­şaracaklar mı derseniz, “Cadılar Ağacı Bayramı”nı okuyacaksınız! Bu da ikiii. Üçüncüsüne gelince, kitabı ister kısa ro­man isterse uzun hikaye olarak okuyun, iki kere iki dört! Kitabımız, çocuk kitabı görünümlü, felsefe ağırlıklı bir kitap!

Bir çeşit “Alice Harikalar Diyarı” ya da “Küçük Prens” gibi mi diyorsanız, özellikle…

Artı, “Cadılar Bayramı” nedir, ne de­ğildir diyorsanız hayat raslantısal, ölüme gelince, o, değişmez ve çıldırtıcı kesin­lik diyorsanız, ya da ölüm mü, hayat mı hangisi son, hangisi başlangıç gibi derin ve çetrefilli sorular soruyorsanız kendi­nize, “Cadılar Bayramı Ağacı” sizin kita­bınız…