MELİS ÇALAPKULU

 

Ben bir ikiz annesiyim sevgili okur. Sorunlu bir hamilelik dönemim oldu. Bu nedenle ‘normal doğum’ yapmayı aklımın ucundan bile geçiremedim. Ancak sezaryenin acısını yaşamış biri olarak bugün, hamileliği sorunsuz geçen her kadına normal doğumu tavsiye ediyorum. 

Çevremde gördüğüm genel durum ise şöyle: Hamile ve eğitimli pek çok kadın, her ne kadar korksa da, yaptığı araştırmalara dayanarak, çocuğu ve kendisi için daha iyi olacağına kanaat getirerek normal doğum yapmayı istiyor. Bunu da doktoruna söylüyor. Doktorların pek çoğu da “Tabii,” diyor ve ekliyor: “Ama bir aksilik çıkmazsa!”

Ve benim gördüğüm kadarıyla çoğu vakada hep bir ‘aksilik’ çıkıyor! Ya gebelik kesesindeki su azalmış oluyor, ya bebek bir süredir gelişmiyor, ya sancı başlıyor ama bir türlü doğum olmuyor ve bir şekilde kadın sezaryen ameliyatına alınıyor. Ve tanıdığım pek çok sezaryenle doğum yapmış olan annenin aklında şu soru kalıyor: “Acaba normal doğumda ısrar etseydim gerçekten komplikasyon olur muydu?” 

 

Hiç kimse böyle bir seçim yapmak durumunda kalınca böyle bir riski göze alamaz. Ancak burada doktorların yaklaşımı çok önemli. "Doğal Doğum"  kitabının yazarı Dr. Gülnihal Bülbül, normal doğum taraftarı bir uzman. Üstelik kitabını okudukça, doğal doğumun nasıl bir mucize olduğunu görüp bir kadın olarak doğum olayına bir kez daha hayranlık duyuyorsunuz. Hatta kadın olmaktan bir kez daha gurur duyuyorsunuz. 

 

Sezaryen hangi durumlarda yapılır?

 

Örneğin kitabın "Selen’in Zor Doğumu" başlıklı bölümünü okurken, sonunda bir anne, bir kadın olarak gözyaşlarımı tutamadığımı fark ettim. Selen, normal doğum isterken sezaryene girmesi gerektiğini öğrenmiş, ancak tam sezaryene hazırlandığı sırada mucizevi bir şekilde normal doğum yapabilmiş bir kadın. Kitapta bunun tam tersi hikayeler de var. Yani sadece "Normal doğum harikadır," diyen bir kitap değil bu. Hangi durumlarda neden sezaryen olunması gerektiğini de okura çok net gösteriyor.

 

Dr. Gülnihal Bülbül, bir dönem kendisini ‘sezaryen trendine’ nasıl kaptırdığını, doktorların hangi şartlar altında kendilerini sezaryen yapmak zorunda hissettiklerini, sezaryenin nasıl bir acil durum operasyonu olmaktan çıkıp bir doğum seçeneği gibi algılanmaya başlandığını da objektif bir bakış açısıyla anlatıyor. Ve tüm bilimsel verileri ve deneyimsel bilgilerini de ortaya koyarak doğal doğumun, adı üstünde en ‘doğalı’ olduğunu gösteriyor okura. Ve bir bölümünde, sezaryen ihtimalini güvenli bir şekilde azaltmak için tavsiyeler de veriyor. Doğal doğumun ağrılı olmasının şart olmadığını, ağrıları azaltmanın, daha kolay doğum yapmanın yollarını anlatıyor. 

 

Göbek kordonunun önemi

 

Hamile olsun olmasın her kadının kendi bedenini biraz daha iyi tanıyabileceği bir kitap bu aslında. Örneğin, "Doğumun Hormonal Yapısı" bölümünde, hormonlarımızla ilgili çok ilginç bilgiler öğreniyoruz. Başka pek çok ilginç bilgi de var. Mesela "Göbek Kordonunun Doğumdan Hemen Sonra Kesilmesi Doğru mu?" başlıklı bölüm beni çok şaşırttı. Daha önce bu konuyu hiç sorgulamamıştım. Göbek bağı doğum olur olmaz kesilir sanıyordum. Benim doğumumda da böyle oldu. Ancak geleneksel doğumlarda böyle yapılmıyormuş. Kordonu kesmeden önce çocuğun iyice canlanması bekleniyor, hatta o sırada kordon ebe tarafından sıvazlanıyormuş. Gülnihal Bülbül, bu sayede, bugün kıymeti çok iyi bilinen kök hücrelerin bebeğe daha çok geçtiğini ve daha sağlıklı bir bünyesi olduğunu anlatıyor. Ancak pek çok doktor, bebeğin sarılık olması gibi birtakım riskler nedeniyle günümüzde göbek kordonunu doğum olur olmaz kesiyormuş. Yazar ise her iki uygulamayı avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte anlatıyor ve seçimin anneye bırakılması gerektiğini vurguluyor.  

 

Bunların dışında "Doğal Doğum" kitabının konu başlıklarından bazıları şöyle: "Sosyokültürel Boyutuyla Doğum", "Doğumda Medikalizasyonun Sonuçları", "Neden Sezaryen yapıyoruz?", "Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum", "Doğum Sonrası Depresyon Oranları", "Sezaryen ile Olan Doğumlarda Daha Yüksek Bulunmuştur", "Ebelerin ve Doktorların Eğitiminin de Gözden Geçirilmesi Gerekiyor", "Sezaryen Oranlarını Artıran Sağlık Sistemi Değiştirilmeli", "Korku Ağrıyı Artırır", "Ev Doğumu Neden Tercih Ediliyor", "Emzirmenin Önemi", "Yeni Doğan Sünneti"...

Son yıllarda, pek çok Avrupa ülkesinde ve ABD’nin pek çok eyaletinde evde, ebeyle yapılan doğumların arttığını duyuyorduk. "Doğal Doğum" kitabını okuyunca aslında neden gelişmiş ülkelerin bu yönde ilerlediğini de kafanızda bir nebze oturtuyorsunuz.